HASAN CÜCÜK | HABER ANALİZ
Türkiye’nin 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in, “Galibiyetin sahibi çoktur, mağlubiyetin sahibi yoktur. Yenilgi yetimdir.” sözü sürekli test ediliyor. Demirel’in bu sözü sadece siyaset arenası için geçerli değil. Yarışın olduğu her alanda karşımıza çıkıyor. Özellikle futbolda. Yenilgi sonrası mazeret veya günah keçisi aramak adettendir. Elbette bir adım öne çıkıp, ‘tüm sorumluluk benimdir’ diyen teknik adamlar da var.
Galatasaray, Kasımpaşa karşısında 3-0 öne geçmesine karşılık, skoru koruyamadı. 90 dakika bittiğinde 3-3 eşitlik vardı. Sarı-kırmızılar 1983 yılında oynanan Fenerbahçe maçından sonra ilk kez 3 farklı öne geçtikleri bir müsabakadan beraberlikle ayrıldı. Futbolu cazip kılan, belirsizkleri barındırmasıdır. Olmaz denen skorlar karşımıza çıkıyor. Maçtan sonra Galatasaray’ın teknik Direktörü Okan Buruk’un açıklamaları, bu yazının gerekçesi oldu.
Fikstürü eleştiren Buruk, “En büyük korkumuz sakatlıktı, zaten Victor Osimhen’de bu oldu. Çarşamba, bir sonraki maçımız Avrupa’da perşembe… Bize cumartesi maç veriliyor. Burada bize ‘Sizi sıkıştıralım, sakatlık yaşayan ve bir sonraki maça eksik gidin.’ Korkulardan dolayı değişiklik yaptık.” dedi.
Okan Hoca, bu tür açıklamaları ilk kez yapmıyor. Benzer cümleleri geçen yıl da kurdu. Peki haklı mı? Maalesef değil! Anlatayım…
Galatasaray, Avrupa Ligi’nde çarşamba, Fenerbahçe ve Beşiktaş perşembe oynadı. Sadece Beşiktaş deplasmana gitti, Fenerbahçe ve Galatasaray evinde oynadı. Avrupa dönüşü, Galatasaray evinde, Fenerbahçe ve Beşiktaş deplasmana gidecekti. Perşembe günü 3 takımın da Avrupa mesaisi var. Bu kez Beşiktaş evinde, Galatasaray Estonya, Fenerbahçe Hollanda’ya gidecek.
Bir gün önce oynayan takımın bir gün önce oynamasından doğal ne olabilir? Okan Buruk bunu bilmeyecek kadar tecrübesiz mi? Kesinlikle değil. Kasımpaşa beraberliğini unutturma adına tribünlere oynamaktır bunun adı!
Yanlış anlaşılmasın; amacım Okan Buruk’u yermek değil… Aynı şekilde hiç bir gerçekliği olmayan bir açıklamayı Mourinho yapsa aynı satırları onun için de yazarım…
Dusan Tadic, Barış Alper Yılmaz’dan daha fazla sahada kalmış!
Gelelim yoğun maç trafiğine… Geçen sezon Avrupa’da en çok maça çıkan 10 oyuncu arasında ilk sırada Barış Alper Yılmaz var. Genç oyuncu kulüp ve milli takımla 70 maçta sahaya çıktı. Maç sayısı kadar sahada ne kadar kaldığı da önemli. Barış Alper, Galatasaray formasıyla çıktığı 55 maçta sahada 3 bin 490 dakika kalmış. Yaşı 24.
Şimdi en fazla maça çıkan ikinci oyuncuya bakalım. Birini yakından tanıyoruz, Dusan Tadic. Diğeri Manchester City formasını giyen Phil Foden. Fenerbahçe formasıyla lig, kupa ve Avrupa arenasında 56 maça çıkan Tadic sahada 4 bin 441 dakika sahada kalmış. Barış Alper’den yüzde 25 daha fazla sahada kalmış. Tadic’in Barış Alper’den 12 yaş büyük olduğu notunu düşelim.
Keza Phil Foden de Barış Alper’den daha uzun süre sahada kalmış. Barış’la aynı yaşta olan Foden, City formasıyla tüm kulvarlarda 4 bin 276 dakika formasını terletmiş. Premier Lig ile Süper Lig arasındaki kalite ve fizik farkını dikkatlerden kaçırmamak lazım. Yine topun oyunda kalma süresini dikkate aldığımızda Süper Lig teknik adamlarının şikayet etmeye yüzünün olmaması lazım.
Amacım yazıyı rakamlara boğmak değil. Süper Lig’den kalite ve fikstür yoğunluğu ligler var. Elbette yoğunluktan şikayet edenler var. City’nin İspanyol oyuncusu Rodri futbolcuların artık bir sezonda 60 maça çıkmasını eleştirerek, “Kulüp ve Pep ile konuşmam gerekiyor. Bir futbolcunun sezonda 58-60 maça çıkması hiç sağlıklı değil. Bu kadar maça 1 sezon çıkabilirsiniz, 2 veya 3 sezon aynı istikrarda oynamaya devam etmek çok zor. Bunun düzelmesi gerekiyor.” ifadelerini kullanmıştı.
Kadro derinliği şart
Lig, kupa ve Avrupa arenasında boy gösteren takımların kadro derinliğine sahip olması gerekiyor. 26 kişilik kadroya sahip teknik adamların yoğunluktan şikayet etmemesi lazım. Yedek oyuncuları hazır tutamıyor veya doğru rotasyonu yapamıyorsa fikstürü suçlu ilan etmek gereksiz.
Puan kaybından sonra basın toplantısında bir muhabirin, “Takım yorgun muydu?” sorusuna Mourinho şu cevabı vermişti; “Yorgun mu? Günde 15 saat çalışıp ayda birkaç yüz euro kazanıp evine dönen baba yorgun olur. Biz değil!”
Portekizli haksız mı?
Tek işleri futbol oynamak. Karşılığında hesaplarına milyonlar yatıyor. Asgari ücretle zor şartlarda çalışanlar yerine lüks bir hayat süren futbolcu ve teknik adamların yoğunluktan ve yorgunluktan şikayet etmesi abesle iştigaldir.
İki sezon öncesine gidelim. Okan Buruk’un ilk yılı. Galatasaray, Avrupa arenasında yoktu. Fenerbahçe’nin 8 puan önünde şampiyon oldu. Sezon boyunca en çok maça çıkan 3 oyuncusu; Kerem Aktürkoğlu 38, Muslera ve Nelsson 35, Toreira ve Oliviera 34. Sarı-kırmızılarda durum bu iken, rakibi Fenerbahçe’de Attila Szalai 52, Rossi 51, Ferdi ve Valencia 48, William Arao 45 ve İrfan Can Kahveci 42 maça çıkmış.
Okan Buruk’a hatırlarmak isterim!
Rakamlar ortada; Galatasaray gibi büyük bir kulübün teknik direktörünün bu tür manipülasyonlar yapmaması, sahaya odaklanması gerektiğini düşünüyorum…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***