*Mahfi Eğilmez
Dolar, gelişmiş ülke paralarına karşı değer kaybederken gelişmekte olan ülke paralarından çoğuna karşı değer kazanıyor. En çok değer kaybeden para ise Türk Lirası. Bu çelişkili gibi görünen durumun nedeni nedir? Bu yazımızda bunu irdeleyeceğiz.
ABD’de enflasyon beklenmedik bir artış sergilemeye başladı. Nisan ayında enflasyonun yüzde 0,8 gelmesiyle birlikte 12 aylık enflasyon tüketici fiyatları bazında) yüzde 4,2’ye yükselmiş oldu. Bu oran küresel krizin çıktığı 2008 yılından bu yana en yüksek enflasyon oranı. Aşağıdaki grafik bu gelişimi gösteriyor (Kaynak: https://tradingeconomics.com/united-states/inflation-cpi)
Grafikten görüleceği gibi ABD’de enflasyonda 2021 yılında ciddi bir hızlanma görülüyor. ABD Merkez Bankası Fed’in uzun dönemli hedefinin yüzde 2 oranında enflasyon olduğu dikkate alınırsa yüzde 4,2’lik oran ekonomi için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Bu gelişmenin sonucu olarak Dolar, diğer paralara karşı değer kaybediyor. Bunu aşağıdaki Dolar Endeksi grafiğinden gözlemleyebiliyoruz (Kaynak: https://www.bloomberg.com/quote/DXY:CUR)
Günümüzde Fed’in faiz tavanı yüzde 0,25. Bu oran 2020 Mart ayından beri aynı düzeyde. Gerek enflasyondaki yükseliş gerekse Fed, üzerindeki bu baskı Doların diğer gelişmiş ülke paralarına karşı değer kaybetmesine yol açıyor. ABD’de enflasyonun hızlı bir yükselme eğilimi içine girmesi, her ne kadar bunun geçici bir olgu olduğunu vurgulasa da, enflasyondaki bu sıçrama Fed’in üzerinde iki yönlü bir baskı yaratıyor: (1) Faizi (Fed’s Fund Rate) yükseltmek, (2) Niceliksel gevşemeyi yavaşlatmak.
Fed’in faiz artırması ve/veya parasal gevşemeyi kısması bir yandan Dolara talebi artırırken bir yandan da dünyadaki likidite bolluğunun azalması anlamına gelecek. Gelişme yolundaki ülkelerde plasman yaparak yeterince risk alıp para kazanan fonlar, Fed’in faizi artıracağı beklentisiyle riskleri düşürmek için ABD’ye dönmek üzere bulundukları gelişme yolundaki ekonomilerin paralarını satıp Dolara dönmeye çalışıyorlar. Öyle olunca da gelişme yolundaki ülke paraları değer yitiriyor. Bu kayıplar kısa vadeli dış yükümlülükleri yüksek, rezervleri düşük, risk primi (CDS primi) yüksek olan gelişme yolundaki ülkeleri çok daha fazla etkiliyor. Türkiye bu konumda olduğu için TL en çok değer yitiren para konumunda bulunuyor. TL / Dolar kuru yılbaşında 7,44 idi, bugün 8,44 düzeyinde seyrediyor. Buna göre TL, beş ayda yüzde 12’ye yakın değer kaybetmiş durumda.[i]
Tüketici güven endeksindeki düşüş büyük ölçüde TL’nin değer kaybından kaynaklanıyor (https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Tuketici-Guven-Endeksi-Mayis-2021-37536&dil=1)
Bunda Türkiye’nin yaşadığı (yüzde 55 dolayında ölçülen) Dolarizasyonun büyük etkisi var. Çünkü Dolarizasyon, Dolarla işi olsun olmasın insanları Dolarla düşünmeye, ölçmeye ve hesaplamaya itiyor.
Türk Lirası’nın Dolardaki değişimlerden, Fed’in para politikasından bu kadar fazla etkilenmesinin temel nedeni Türkiye’nin ekonomi içi ve ekonomi dışı risklerinin çok yüksek olması. Bir ülkenin risk derecesini ölçen CDS primi 300 baz puanın üzerindeyse o ülke aşırı riskli kabul ediliyor. Bugün itibarıyla 400 baz puanın üzerinde bulunan CDS primi (risk primi) Türkiye’yi yatırım açısından dünyanın en riskli üç ülkesinden birisi konumuna sokuyor.
Bu görünümü tersine çevirmek için hiç zaman geçirmeden bir risk envanteri çıkararak en kolay çözülebilir olanlardan başlayıp riskleri tek tek ortadan kaldırmaya girişmemiz gerekiyor. Bunu bugün yapmazsak önümüzdeki dönem işimiz çok daha zor olacak.
[i] 1 / 7,44 = 0,1344
1 / 8, 44 = 0,1185
(0,11847 – 0,1344) / (0,1344) = 0,1185 (Yaklaşık olarak % 12)