TARIK TOROS | YORUM
CHP lideri Özgür Özel’in önce Erdoğan’ın Trump’ın oğluyla gizlice buluştuğunu duyurması, ardından dönen pazarlığı açıklaması Saray’ı çileden çıkardı. Erdoğan’ın günler sonra, ısmarlama bir soruya verdiği, “Sağır duymaz uydurur!” cevabına bakmayın; asıl gerçek bambaşkaydı. Saray’da bu bilgiyi kimin, nasıl CHP’ye taşıdığına dair geniş çaplı bir soruşturma ilk günden başlatıldı. Köstebek bulunamazsa şaşırmamak gerekir. Belki de sızıntının kaynağı Saray değildir.
Özgür Özel, Erdoğan’ın Donald Trump Jr. ile 13 Eylül’de İstanbul Dolmabahçe Ofisi’nde buluştuğunu 17 Eylül’de Bahçelievler mitinginde açıkladı. Saray’dan yalanlama gelmedi; aksine AKP ve Cumhurbaşkanlığı kaynakları “nezaket ziyaretiydi” diyerek dolaylı biçimde doğruladı. O sırada ABD Başkanı Trump, çok önem verdiği devlet ziyareti için Birleşik Krallık’taydı. 16’sı akşamı Londra’ya geldi, 18’i akşamı ABD’ye döndü. İki gün boyunca son derece yoğun bir program yürüttü, başını kaşıyacak vakti yoktu.
Trump, 19 Eylül cuma günü mesaisine başlar başlamaz önüne Erdoğan’ın ziyaret talebi kondu. Zarfın içinde Boeing’den yüklü miktarda uçak alımı vardı. Aynı gün öğleden sonra (Türkiye saatiyle akşam saat dokuz civarı) kendi sosyal medya platformu Truth Social’da Erdoğan’ı 25 Eylül’de beklediğini açıkladı, sadece 5 gün sonra.
Tabi bu açıklama kimse için sürpriz olmadı çünkü birkaç saat önce Özgür Özel, Turgutlu’da Dolmabahçe zirvesinin detaylarını anlatmıştı: Erdoğan, Trump’ın oğlunu Beyaz Saray’dan randevu ayarlaması için sıkıştırmıştı. Trump Jr., BM Genel Kurulu sırasında bunun yetişmesinin imkansız olduğunu, birkaç hafta sonrasının daha uygun olacağını söylemişti. Erdoğan bunun üzerine Boeing’den 300 uçak alımı için söz vermişti.
Takip eden saatler içinde Trump’ın mesajı, bu pazarlığı teyit etti: Erdoğan’a randevu verildi, üstelik Boeing anlaşmasının açıklanacağı da duyuruldu.
Peki Dolmabahçe’deki pazarlığı kim sızdırdı?
Olayın iki tarafı var: Erdoğan ve Donald Trump Jr.
Herkes Saray içindeki olası bir sızıntıya odaklandı, ama kimsenin aklına ABD tarafı gelmedi. Muhtemelen cuma günü Trump’ın önüne randevu talebi konulup onay alınca, bu bilgi bir şekilde CHP Genel Başkanı’na uçuruldu. Nitekim Özgür Özel’in “Görüşmeyi Beyaz Saray kaynakları da doğruladı!” demesi bu ihtimali güçlendiriyor.
Boeing pazarlığı yeni mi? Hayır.
Aslında iki yıldır 255 uçaklık alım planı gündemdeydi. THY’nin filosunda Airbus ve Boeing üretimi yaklaşık 500 uçak var. Bunların yanı sıra Airbus’tan 220 uçak sipariş edilmiş, bir bölümü teslim alınmış durumda. Boeing’in ise halihazırda 5 bin 500 uçaklık sipariş kuyruğu bulunuyor. Türkiye’ye sıra gelmesi en iyi ihtimalle 2027’den sonra olacak ve teslimatlar 4-5 yıla yayılacak. Dolayısıyla bu, bugünden yarına yapılacak bir alışveriş değil; Trump naftalinli bir paketle ikna edilmiş görünüyor.
***
Erdoğan’a Beyaz Saray daveti gündemin gerisine itmiş olsa da 18 Eylül’de Devlet Bahçeli’nin “Türkiye-Rusya-Çin (TRÇ) ittifakı” çıkışı halen orta yerde duruyor.
Bundan bir gün sonra, 19 Eylül’de, Birleşik Krallık’ın efsanevi dış istihbarat servisi MI6’nın patronu Richard Moore İstanbul Başkonsolosluğu’nda “sessiz kurye” (silent courier) adını verdikleri yeni casusluk projesini tanıttı. Program, Rusya, Çin, İran ve Kuzey Kore gibi hedef ülkelerdeki devlet görevlilerine yönelikti. Plan, kimliklerini saklayarak “karanlık ağ” (dark web) üzerinden MI6 ile temas kurmaları, gizli bilgi ve belgeleri bu kanalla ulaştırmaları üzerine kuruluydu.
Peki Birleşik Krallık bu lansman için neden İstanbul’u seçti?
Richard Moore Türkiye’ye yabancı biri değil. İyi derecede Türkçe konuşuyor, 2014-2017 yılları arasında Ankara Büyükelçisi olarak görev yaptı. Ancak tek başına bu gerekçelerle açıklamak pek olası görünmüyor. Herhalde Richard Moore, kişisel nedenlerle İstanbul’u seçmemişti.
Birincisi, Türkiye’nin NATO blokundaki tartışmasız rolünün altı çiziliyordu. İkincisi, Ukrayna ile İstanbul’da kör-topal da olsa müzakereler sürerken, Rusya’ya dönük bir casus devşirme programının aynı şehirde açıklanması Kremlin’in gözünden kaçmayacaktı. Hele ki, Ankara’da iktidar ortağı Bahçeli’nin TRÇ ittifakı çağrısının mürekkebi kurumamışken…
***
Bitirirken, AKP’deki son istifalara bakalım mı?
Üç gün içinde sekiz il başkanı, “genel merkeze bağlılıklarını” bildirerek görevlerinden ayrıldıklarını açıkladı. Bu ne bir temizlik operasyonu, ne de yolsuzluğa bulaşanların ayıklanmasıydı. Genel Merkez, “kongre sonrası istenen düzeyde çalışmadılar” gibi bir gerekçe öne sürdü. Oysa istifa eden sekiz il başkanı da Aralık veya Ocak ayındaki il kongrelerinde yeni seçilmişti; daha on ay bile olmamıştı.
Perde arkasında çok daha farklı bir plan var: Parti, Bilal Erdoğan’a (44) hazırlanıyor.
Tayyip Erdoğan, şubat ayındaki AKP büyük kongresinde genel başkanlığa “son kez” aday olacağını açıkladı. Parti kulislerinde bu çıkış, “Bilal Erdoğan, AKP Genel Başkanlığı için staja alındı!” şeklinde yorumlandı.
Nitekim Ocak ayında Bağcılar Belediye Başkanı Abdullah Özdemir (42) istifa ettirilerek İstanbul İl Başkanı yapıldı. Yine Bilal Erdoğan’a yakın isimlerden Ahmet Büyükgümüş (35), şubat kongresinde Teşkilat Başkanı oldu. Eyüp Kadir İnan (32) ise Genel Sekreterliğe getirildi. Kongrede belirlenen MKYK’nın üçte biri, Bilal Erdoğan’la aynı kuşaktan genç üyelerden oluşuyordu.
Tayyip Erdoğan, parti başkanlığını bugüne kadar kimseyle paylaşmadı. Ancak zamanı daralıyor ve kendinden sonrasını planlamadan sahneden çekilmek istemiyor. Eğer işler istediği gibi giderse, Bilal Erdoğan’ı AKP Genel Başkanlığı koltuğunda kendi yerine hazırlayacak.
Elbette evdeki hesabın çarşıya uyup uymayacağını göreceğiz. Ve bunun için çok beklemeyeceğiz.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***