Biraz önce elime ulaşan belgenin şoku içerisindeyim. Gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Adana Cumhuriyet Başsavcılığı, 5 Nisan 2024’te İsviçre adli yetkililerinden, kalp hastası olarak dünyaya gelen ve 63 günlükken hapse giren Muaz bebeğin annesi, sosyoloji mezunu Nurhan Erdal Bahadır’ın Türkiye’ye iade edilmesini talep etmiş. Gerekçe 7 yıl 6 aylık cezanın kalan kısmının infazı…
İsviçre makamları tabi ki kendilerine sığınan politik bir mülteciyi geri vermeyeceklerini söyleyerek talebi 26 Eylül’de reddetmiş. Başka türlü olması da mümkün değildi.
Fakat aklımın almadığı Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin ve Adana Cumhuriyet Savcısı Mustafa Köstü’nün iltica etmek zorunda kalan bir anne ve bebeğinin peşine düşmesi…
Düşünün ki, hakimler, savcılar, yargı makamları bu işlerle uğraşırken Sıla bebek cinsel saldırı sonucu öldü. İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil vahşice öldürüldü. Hala bu cinayetlerin şokunu üzerimizden atamadık.
Ülkedeki cinnet hali almış başını gidiyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ve Birleşmiş Milletler’in Gülen cemaati yargılamalarıyla ilgili hukuksuzlukların olduğunu ortaya koyan birçok kararı olmasına rağmen hakimler, savcılar masum kadınlarla, çoluk çocuklarla uğraşıyorlar.
Maşallah bu ne hırs, pes vallahi.
Savcının Türkiye’ye iadesini istediği Nurhan Erdal Bahadır kim? Neden yurt dışına çıktı ve iltica etti?
Ve asıl önemlisi ne suç işledi ki -bu kadar azılı suçlu dışarda gezerken- savcılık İsviçre’den iadesini istedi.
Anlayatım.
Nurhan Erdal Bahadır sadece ve sadece Bank Asya’a para yatırdığı, Bylock kullandığı ve kapatılan Adana Burç Koleji’nde görev yaptığı gerekçesiyle 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Atatürk Üniversitesi Sosyoloji bölümünden 2012 yılında mezun olan Bahadır ilk olarak, Ekim 2016’da Adana’da gözaltına alındı. Hatta Bahadır’ı aramak için Adana’daki evlerine gelen Adana KOM polisleri, kendisini evde bulamayınca kardeşini gözaltına aldı. İnanabiliyor musunuz?
O günlerde evlilik hazırlığı yapan Bahadır, olayı öğrenir öğrenmez karakola giderek “Beni arıyorsunuz, kardeşimi bırakın, beni alın” dedi. Buna rağmen 12 Ekim 2016’da iki kardeş de tutuklandı.
Tarsus Kadın Kapalı Cezaevi’ne gönderilen Bahadır 10 ay sonra, kardeşi 2,5 ay tutuklu kaldı.
Tahliye olduktan sonra tekrar evlilik hazırlıklarına devam eden Bahadır 2017’de evlendi.
4 Ekim 2018’de ise oğlu Muaz dünyaya geldi.
Sonra ne mi oldu?
Aralık 2018’de 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı ve tekrar Tarsus Cezaevine konuldu.
Tabi ki bu sefer yalnız değildi.
Muaz bebek o günlerde 63 günlüktü.
Muaz bebek için uzun bir fasıl açmakta fayda var.
Aort koarktasyonu adı verilen kalp hastalığıyla dünyaya geldi Muaz bebek.
Sağ ve sol gözünde kayma, göz kanallarında da tıkanıklık vardı. Zorlu bir tedavi süreci başladı.
Her anne çocuğunun en iyi tedavi almasını ister değil mi?
Ama öyle olmadı.
Annesiyle birlikte hapse girdi Muaz bebek ve tüm tedavileri aksatıldı.
Hastanenin Ocak 2019 tarihinde verdiği randevuya gidemediler.
Gözlerindeki kayma daha da ilerledi.
İlaçları ve gözlüğü gecikmeli teslim edildi.
Hapiste yeterli beslenemedi Muaz.
Yetişkinler için hazırlanan yemekleri yemek zorunda kaldı.
Her şeye alerjisi olduğu için annesi süt ve süt ürünlerini bile tüketemedi.
Emeklemeyi, yürümeyi beton zeminde öğrendi Muaz bebek.
Emeklemeye başladığı dönemde ranzadan düştü. Ne oldu biliyor musunuz?
Kurum müdürü bu duruma bir çözüm bulmak yerine anne Bahadır’a ‘O zaman çocuğun ayağına ip bağlayın’ dedi.
18 kişilik koğuşta hasta oğluyla ilgilendi Bahadır.
Bu süreçte üç kez sinir krizi geçirdi.
Doktora götürüldükleri günler ayrı bir çileydi.
Küçücük bebekle tabut diye adlandırılan cezaevi aracının içinde, Mersin sıcağında hastane önünde 7 saat beklemek zorunda kaldı.
Nurhan Erdal Bahadır, İstinaf Mahkemesi hakkında verilen cezayı bozduğu için Aralık 2019’da tahliye edildi.
Ancak Muaz bebek dışarı çıktığı zaman uzun bir süre toprağa, çimlere basamadı.
Elleri kolları zorla tutularak, jandarmalar eşliğinde muayene olduğu için o travmayı atlatamadı.
Şimdi anladınız mı neden iltica ettiğini Nurhan Bahadır’ın?
Tüm bunları yaşayan bir anne olsanız siz ne yapardınız?
Çocuğunuzla tekrar hapse mi girerdiniz, yoksa ülkenizi terk mi ederdiniz?
Ve Nurhan Erdal Bahadır, bir an bir tereddüt etmeden Türkiye’den ayrılmaya karar verdi.
Şimdi Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hakan Özdeş ve savcı Mustafa Köstü’ye soruyorum:
Anne Bahadır ve Muaz bebek bunları yaşarken siz ne yaptınız?
Hırsınız ve kininiz bitmediği için mi, olmayacağını bile bile Türkiye’ye iadesini istiyorsunuz?
Ama anlamanız gereken bir şey var.
Türkiye’nin yakın tarihi haksızlığa maruz kaldığı için ülkesini terk etmeye zorlanan insanların tarihi bir yönüyle…
Ve zaman onları haklı çıkarırken, sizler lanetle anılacak,
Ve hesap vereceksiniz.
SEVİNÇ ÖZARSLAN
09 Ekim 2024 GÖRÜŞ
Kaynak: Kronos
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***