Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, Ankara Kent Konseyi’nin düzenlediği “04.17: Türkiye’de Deprem Gerçeği ve Kriz Yönetimi” toplantısına videolu mesaj gönderdi.
“DAHA KAÇ BİN KİŞİNİN ÖLMESİ LAZIM”
Görür mesajında “Kenti, deprem dirençli yapmak için o kentin bileşenlerini deprem dirençli yapmak lazım. Kentin bileşenleri dediğimiz zaman da yönetim ve yönetim sistemi, halk, altyapı, yapı stoku, çevre ve ekosistem ve ekonomi. Depremi ciddiye almak için daha binlerce insanın ölmesini beklemeyelim. Ne yönetim beklesin ne de halkımın kendisi beklesin. Burada halkıma da biraz kahrediyorum, sizin kendi can güvenliğinize, çoluk çocuğunuzun güvenliğine sahip çıkmanız için daha kaç bin kişinin ölmesi lazım” dedi.
Görür, mesajında şunları söyledi:
“Maraş depremi, Gaziantep depremi beklenen ve bilinen bir depremdi. Üstelik o deprem bağıra bağıra geldi. Çünkü o hat üzerindeki en son deprem 1513 yılında olmuş ve 7,5 büyüklüğünde olduğu düşünülüyordu. 1513 yılından bugüne çok zaman geçmişti. Elazığ depremi de, o kırılmamış hatta ekstra bir stres yüklediğinden kuşkulanarak biz, ‘Maraş’ta deprem olabilir, dikkat olun’ diye halkı uyarmaya başladık. Böyle depremlerde, 99’da en az 20 binden fazla insanı bir gecede, 55 saniyede gömüyoruz. 6 Şubat depremlerinde yine bir gecede 50 bin insanı, 50 bin deniliyor ama daha fazla olacağından eminim, bu insanlar bir gecede gömüyoruz, çoluğumuzu, çocuğumuzu, kendi insanımızı, kendi canımızı. Ondan sonra, hiçbir şey yokmuş gibi nasıl hayata devam ediyoruz, bu kadar doğal karşılamak, bu kadar umursamazlık nasıl oluyor, onu çözemiyorum.
Depremi oluşturan mekanizma, bizim ülkemizde 13 milyon sene önce başladı ve daha milyonlarca sene devam edecek. Depremleri durduramayız ama deprem dirençli yerleşim alanları oluşturarak depremlere canlarımızı kurban etmeyiz. Deprem dirençli yerleşim alanlarını nasıl yapabiliriz? Bu mümkün mü? Evet, öyle çok komplike, çok anormal şeyler değil, öyle çok çok büyük paralara da ihtiyacımız yok. Türkiye Cumhuriyeti bunları yapabilecek niteliktedir hem maddi olanakları vardır hem teknik olanakları vardır hem de bu işi bilen bilim insanları vardır.
Kenti, deprem dirençli yapmak için o kentin bileşenlerini deprem dirençli yapmak lazım. Kentin bileşenleri dediğimiz zaman da yönetim ve yönetim sistemi, halk, altyapı, yapı stoku, çevre ve ekosistem ve ekonomi. Depremi ciddiye almak için daha binlerce insanın ölmesini beklemeyelim. Ne yönetim beklesin ne de halkımın kendisi beklesin. Burada halkıma da biraz kahrediyorum, sizin kendi can güvenliğinize, çoluk çocuğunuzun güvenliğine sahip çıkmanız için daha kaç bin kişinin ölmesi lazım?”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***