ANALİZ | ADEM YAVUZ ARSLAN
Gelecek Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, geçen hafta Akit Tv’de hayli ilginç bir programa imza attı.
Yayını ilginç kılan şey yalnızca Akit TV’cilerin nezaket-gazetecilik sınırlarını ihlal eden tutumları değildi.
‘Devrik Başbakan’ Ahmet Davutoğlu, dış politikadan Ankara’nın karanlık dehlizlerinde dönen ‘Bizans Oyunları’na kadar çok çarpıcı açıklamalar yaptı.
BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
Akitçiler Davutoğlu’nu çapraza alıp siyasi kariyerini bitirme planları yapmış olsa gerek ki gazetecilik yapıp sorulması gereken soruları sormadılar.
Mesela Davutoğlu 15 Temmuz darbe girişimi söylemlerini temelden sarsabilecek bir detay paylaştı.
Akitçilerin sormadığı, ‘Hoca’nın da açmadığı Tümgeneral Mehmet Dişli açıklamasının ne anlama geleceğine geleceğim. Ancak önce Davutoğlu’nun ifadelerine bakalım;
“2015 YAŞ’ına giderken MİT Müsteşarı titiz bir çalışma ile liste sundu. Bunların tasfiyesini iki kademeli olarak yapalım dedik. O dönem Sayın Hulusi Akar ve Sayın Cumhurbaşkanımızla bir araya gelerek bunların iki kademeli tasfiyesini öne aldık. Bir grubu şimdi, diğer grubu sonra… Mesela Mehmet Dişli’nin kesinlikle emekliye sevk edilmesi konusunda, ben de MİT Müsteşarı da çok ısrarcı olduk. Bunu MİT’ten gelen bir rapor üzerine söyledim. Ve son geceye kadar da Dişli’nin emekliye sevki söz konusuydu. Son gece kanaat değişti. Ama bu kanaat benim sebebimle değişmedi. Bu devlet şeyi ile… Girmek istemem detayına… Ama şu bilinsin ki, ben FETÖ’ye karşı tek bir FETÖ mensubu kalmayıncaya kadar mücadele kararlılığı gösterdim.”
Açıklama bu kadar ama şu haliyle bile ‘nasıl yani?’ dedirtiyor.
Çünkü Tümgeneral Mehmet Dişli 15 Temmuz darbe girişimi iddiasının en kritik isimlerinden. Hatta Genelkurmay Çatı Davası iddianamesine göre Genelkurmay Karargahı’nda ‘işleri organize eden’ kişi.
Gelin görün ki bu kadar kritik öneme sahip birisi ile ilgili MİT’ten ‘Cemaatçi raporu’ geliyor, dönemin başbakanı Davutoğlu ve Erdoğan’ın sır küpü Hakan Fidan emekli edilmesi yönünde bastırırken ‘bir el’ devreye girip bu kararı engelliyor.
Dahası Dişli’nin önünü daha da açıyor.
Dişli’nin ve 15 Temmuz’un kaderini değiştiren ‘el ya da elleri’ tahmin etmek zor değil. Başbakan ve MİT müsteşarının teklifine o tarihte ‘hayır’ diyebilecek iki kişi vardı; Erdoğan ve Hulusi Akar.
Aslında Fidan’ın 15 Temmuz’daki ‘planlayıcı’ rolü düşünüldüğünde Davutoğlu’nun bahsettiği bu olayda Fidan’ın Dişli’yi tasfiye yönünde girişimde bulunması bir nevi ‘false flag’ operasyonu gibi duruyor.
Çünkü 15 Temmuz’a giden yolda Fidan’ın kritik hamleleri var.
Gerek Hulusi Akar ile 15 Temmuz öncesi sık sık bir araya gelmesi, gerek 14 Temmuz günü Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda yaptığı ‘sıradışı toplantılar’ gerekse de darbe girişimi günü darbe ihbarının aldıktan sonra Genelkurmay Karargahında yaptıkları, Fidan’ın Davutoğlu gibi olaylardan habersiz olmadığını teyit ediyor.
Peki Davutoğlu’nun bu ifadesini nasıl anlamak gerekir?
Her şeyden önce bize dayatılan 15 Temmuz senaryosunun Erdoğan’ın anlattığı gibi olmadığını gösteriyor.
Düşünsenize, bir teğmen için bile ‘Cemaatçi fişlemesi’ yapılmışsa o askerin hayatı karartılıyor. Hatta Nedim Şener’in televizyon ekranlarında söylediği şekliyle “7 sülalesinin canına okunuyor” ama Tümgeneral seviyesinde bir isimle ilgili MİT raporu var, Başbakan ve MİT müsteşarı ısrarcı oluyor ancak o generale dokunulmuyor.
Böyle bir isimle ilgili tasarrufta bulunulmamasının tek izahı var; o isim üzerine planlamalar yapılıyordur.
Bir başka ifadeyle Davutoğlu farkında olmadan Erdoğan-Akar ikilisinin kurduğu 15 Temmuz kumpasının en kritik ismini oyunun dışına çıkarmaya çalışmış.
Resmin daha iyi oturması için Akar ile Mehmet Dişli arasındaki ilişkiye özet haliyle bakalım.
Sayfalar dolusu detay yazmak mümkün ama bir bütün olarak bakıldığında Hulusi Akar ile Mehmet Dişli’nin ‘abi-kardeş’ ilişkisi içinde olduğu görülebiliyor.
Her şeyden önce Mehmet Dişli, AKP’nin kurucularından ve Erdoğan’ın en yakınındaki isimlerden, bugünün Hollanda Büyükelçisi Şaban Dişli’nin kardeşi.
Bugünün Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın ise adeta gölgesi gibi.
16 yıl boyunca Dişli, adım adım Akar’ı takip etmiş. 1997’de Bosna-Hersek Türk Görev Gücü Komutanlığı’nda başlayan Akar ve Dişli birlikteliği 15 Temmuz 2016’ya kadar aralıksız sürmüş.
Akar ile Dişli’nin sıradışı kariyeri TSK atama-terfi geleneğine pek uymuyor. İlginçlikler ise 15 ve 16 Temmuz’da devam ediyor.
Genelkurmay Çatı İddianamesine göre Dişli o akşam mesaiden erken ayrılıyor ve 20.46’da kendi özel arabasıyla karargaha geri geliyor. Doğrudan Akar’ın danışmanlarından Kurmay Albay Orhan Yıkılkan’ın odasına geçiyor. 21.00’de de Akar’ın odasına girip “harekatın” başladığını haber veriyor.
Gerçi Dişli’nin ifadeleri bu iddiayı yalanlıyor ama biz iddianamedeki bilgilerin doğru olduğunu varsayıp devam edelim.
Akar’ın ifadesine göre Dişli kendisini gözaltına aldırıyor. Ancak 23.04’e kadar aynı odada beraber oturuyorlar.
İddianameye giren görüntülere göre 23.04’te Akar ile Dişli gayet normal bir şekilde helikoptere binip Akıncı Üssü’ne gidiyorlar.
10 saat yanyanalar.
İddiaya göre Dişli, Akar ile darbeciler arasında mekik dokuyor. Akıncı Üssü’nden yansıyan fotoğraflar ve videolar bu iddiayı teyit etmiyor ama Akar ile Dişli’nin mesaisi devam ediyor.
Ertesi gün 10.30’da Akar ile Dişli yine helikoptere binip bu kez Çankaya Köşkü’ne gidiyorlar. Dişli 16 Temmuz saat 16.30’a kadar kriz masasında toplantılara katılıyor.
İddianameye göre Hulusi Akar’ın talimatıyla saat 16.30’da ‘darbeci’ olduğu iddiasıyla tutuklanıyor.
15 Temmuz darbe girişiminde her şey tuhaf olduğu için Genelkurmay Başkanı Akar ile ‘darbenin en kritik ismi’nin 12-13 saat omuz omuza olması size tuhaf gelmeyebilir. Sonuçta darbe girişimini de Cumhurbaşkanı Erdoğan eniştesinin telefonuyla öğrenmişti!
Ancak şunu unutmayın; sadece Akar değil 15 Temmuz’un kritik isimlerinin hepsi Dişli’nin ‘darbenin beyin takımında’ olduğu yönünde ifade veriyor.
Mesela Akar’ın başyaveri Levent Türkkan, Korgeneral Bahadır Köse, İletişim Dairesi Başkanı Ertuğrulgazi Özkürkçü gibi isimlerin ifadeleri Dişli’nin 15 Temmuz’daki rolünü netleştiriyor.
Bu noktada daha somut bir veriyi dikkatinize sunayım; Mehmet Dişli’nin 2011 yılından 15 Temmuz 2016’ya kadar beraber çalıştığı 20 üst düzey subaydan 18’i aktif olarak darbe girişimine katılmış.
Bir bakıma Tümgeneral Mehmet Dişli darbenin Karargah ayağını koordine eden isim.
Buna rağmen soruşturmayı yürüten savcılığın “Yurtta Sulh Konseyi” listesinde Mehmet Dişli’nin adı yok. MSB’nın TBMM 15 Temmuz Darbe Girişimi Araştırma Komisyonu’na gönderdiği “Darbe Konseyinin Karargah sorumluları” belgesinde de Dişli’nin adı yok.
MİT’in ‘cemaatçi’ diye fişlediği, dönemin Başbakanının emekli edip tasfiye etmek istediği, Genelkurmay J Başkanlarının bile ‘Cemaatçi’ olarak tanımladığı Mehmet Dişli’nin adı kritik evraklardan ‘buhar’ olmuştu.
Bu noktada Davutoğlu’nun “Devlet şeyi… detayına girmek istemem” deme lüksü yok. Sözkonusu olay, ilk etapta 250 vatandaşın hayatını kaybettiği, binlercesinin yaralandığı ve milyonlarca insanın hayatını etkileyen darbe girişimi. Üstelik 15 Temmuz sonrası Türkiye’de rejim değişti.
Davutoğlu ne biliyorsa, neye şahit olmuşsa anlatmalı.
Eğer Davutoğlu’nun istediği gibi Mehmet Dişli 2015 YAŞ’ında emekli edilseydi 15 Temmuz’un tarihi farklı yazılacaktı.
Dahası ‘Mehmet Dişli’nin TSK’yı komploya düşüren ekipte, Cihat Yaycı’nın da komploya düşen ekibi imha timi de yer aldığı’ iddiası da ortalıkta dolaşıyorken bu konuda susmak Türk halkına saygısızlıktır.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***