HABER İNCELEME | İLKER DOĞAN
AKP rejimi, ‘iltisak’ hukukuyla insanları itibarsızlaştırmaya devam ediyor. Melih Bulu’nun rektör olarak atanmasının ardından başlayan eylemlerde gözaltına alınan öğrenciler de ‘iltisak hukuku’yla ‘terörist’ ilan edildi. Başta AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, küçük ortağı Devlet Bahçeli ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olmak üzere iktidar temsilcileri öğrencileri açıktan terör örgütü üyesi ilan etti.
Nöbetçi sulh ceza hakimlikleri, savcılıkça tutuklanmaları talep edilen 30 kişinin de aralarında olduğu 51 şüphelinin hiç biri hakkında tutuklama kararı vermedi. Öğrencilerin tamamı adli kontrol tedbirleriyle tahliye edildi.
İLTİSAKLI/İRTİBATLI NE DEMEK?
Bugüne kadar iktidarın muhalifleri terörize etmek için uydurduğu ‘iltisak ve irtibat’ kavramlarının içini doldurabilmiş bir yargı kararı yok. Yargıtay ya da Danıştay kararlarında bile bununla ilgili net sınırları görmeniz mümkün değil. İrtibat ve iltisaklı olmayı gösteren kriterler nelerdir, kimse bilmiyor.
KHK’lı Cumhuriyet Savcısı Dr. Hasan Dursun, “Diktatörleşen iktidar, kendisinin dahi anlamını bilmediği, ‘iltisak ve irtibat’ gibi kavramlar üreterek hoşuna gitmeyen kişileri ‘terörist’ ilan etmek için kullanıyor. Hizmet Hareketi’ne yönelik kullanılan bu silah bugün Boğaziçi öğrencilerini ‘terörize’ etmek için devreye sokuldu.” ifadelerini kullanıyor.
Türkiye’de hukuk tamamen raydan çıkmış durumda. Özellikle Hizmet Hareketi’ne yönelik soruşturmalarda kullanılan ‘iltisak ve irtibat’ ifadeleriyle hukukun en temel kavramları yerle bir ediliyor. Cemaat mensubu olduğu iddiasıyla hakkında soruşturma açılan on binlerce insan, ‘iltisaklı ya da irtibatlı’ oldukları gerekçesiyle ‘terör örgütü üyesi’ suçlamasıyla mahkum edildi. İltisak kavramını ihraç listeleri içeren hukuksuz OHAL KHK’ları ile duymaya başladık. 140 bine yakın memur, ‘iltisak’ gerekçesiyle ihraç edildi. OHAL Komisyonu’na yapılan itirazlarda bile ‘iltisaklı’ olduğu gerekçesiyle binlerce insanın başvurusu reddedildi.
Mahkemeler ya da OHAL komisyonu, tamamen belirsiz ve öngörülemez bir ifade olan ‘iltisak ve irtibat’ iddiasıyla on binlerce insanı özgürlüğünden ediyor. Ayrıca yeni uydurulan bu kavramlar geçmişe yürütülerek, Anayasa da yerle bir ediliyor. Suç ve cezaların kanuniliği ya da masumiyet karinesi gibi Anayasal ilkeler yok sayılıyor.
BOĞAZİÇİ’NDE DE AYNI STRATEJİ
Hizmet Hareketi’ne yönelik stratejinin aynısı Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine de yapılıyor. İntihal suçlamalarının öznesi olan AKP’li Melih Bulu’nun rektör olarak atanması sonrası başlayan protestolar, polisin orantısı güç kullanmasıyla büyüdü. Yüzlerce öğrenci gözaltına alındı. Gözaltıların üzerinden saatler geçmeden öğrenciler ‘terörist’ ilan edildi. Hem de bizzat iktidar temsilcileri tarafından.
SÜLEYMAN SOYLU: TERÖR ÖRGÜTÜYLE İLTİSAKLILAR
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 2 Şubat’ta yaptığı açıklamada, “Boğaziçi Üniversitesinde gözaltına alınanlardan 79’u DHKP/C, TKP-ML dahil olmak üzere terör örgütü üyesi” dedi. Ardından yanlış anlaşıldığını, 79 öğrencinin ‘terör örgütleriyle irtibatlı, iltisaklı demek istediğini söyledi: “Orada ‘terörist’ derken ‘iltisaklı, irtibatlı’ demek istedim. Bunlar örgütsel ilişkisini ortaya koyduğumuz kişiler, hakkında daha önce mutlaka bir işlem yapılmış kişiler.”
ERDOĞAN: TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYESİ OLAN BU GENÇLERİ…
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan da öğrencileri ‘teröriste’ benzetti: “Terör örgütü üyesi olan bu gençleri milli ve manevi değerlere sahip gençler olarak kabul etmiyoruz. Siz öğrenci misiniz? Yoksa rektörün odasını basmaya çalışan, işgale kalkışan terörist misiniz? Bu ülke, teröristlerin hakim olduğu ülke olmayacak, buna asla izin vermeyeceğiz.”
BAHÇELİ: VANDALLAR, BARBARLAR, TERÖRİSTLER
İktidarın küçük ortağı MHP’nin lideri Devlet Bahçeli daha ağır konuştu: “Öğrenci başka terörist başkadır. Türkiye’nin böyle evlatları yoktur. Çocuk veya öğrenci dedikleri vandaldır, barbardır, gözlerini kan ve nefret bürümüştür. Sırtlarını ajanlara, zalimlere ve karanlık çevrelere dayamış olanlar evlat değil başı ezilmesi gereken zehirli yılanlardır.”
TERÖRLE İLTİSAKLARI NE?
İktidar temsilcileri, gözaltına alınan öğrencilerin terörle ‘iltisaklı ve irtibatlı’ olduğunu ileri sürüyor. Erdoğan’a göre hepsi terör örgütü üyesi. Peki bu öğrencilerin suçu tam olarak ne? Hangi terör örgütünün, hangi eylemine katılmış? Hangi terör faaliyetinde bulunmuş? Bununla ilgili tek bir açıklama bile yok. Sadece çocukların terör örgütleriyle ‘iltisaklı ve irtibatlı’ olduğu söyleniyor.
ADLİ KONTROLLE SERBEST KALDILAR
Günlerdir devam eden olaylarda gözaltına alınan öğrencilerden 51’i önceki gece Nöbetçi sulh ceza hakimliklerine sevk edildi. 30 öğrencinin tutuklanması talep edildi. Sulh ceza hakimlikleri, 51 şüpheliyi adli kontrol şartıyla salıverdi. Esasında adli kontrol de ağır bir yaptırım olarak yorumlanıyor. Ancak tutuklamaya göre daha hafif.
ADLİ KONTROLÜN GEREKÇESİ NE?
Mahkemenin böyle bir karar vermesi, suçlamaların ağır olduğunu kabul etmekle birlikte, tutuklamayı gerektirmediğini gösteriyor. Yani aslında mahkemenin kararına göre öğrenciler ‘adli kontrol şartını’ gerekli kılacak suçlar işlemiş. Öğrencilerin somut olarak hangi suçu işledikleri belli değil. Dolayısıyla mahkemelerin de iktidar temsilcilerinin hamaset dolu açıklamalarını ‘doğru’ kabul ederek hüküm verdiği anlaşılıyor.
Dr. Hasan Dursun: Hiç kimsenin hukuki güvenliği yok
İhraç Cumhuriyet Savcısı Dr. Hasan Dursun, Türkiye’de hiç kimsenin hukuki güvenliği olmadığını söylüyor. Bugün Türkiye’de yaşanan hukuk katliamının tek sorumlusunun Erdoğan olmadığını anlatan Dursun, muhalefetin etkisizliğine dikkat çekiyor: “Hukuk devleti olmanın en önemli gereklerinden ikisi bağımsız mahkemelerin ve tarafsız yargı mensuplarının olmasının yanında, yasal kavramların belirli, açık ve öngörülebilir olmasıdır. Bunlardan birisi olmadığı takdirde yargı sistemi yürütmenin bir oyuncağı ve silahı haline dönüşebilir. Türkiye’de yaşanan bu. Diktatörleşen iktidar önce yargı mensuplarını kendisine yandaş yaptı. Sonra ‘muallak’, kendisinin dahi anlamını bilmediği ‘iltisak ve irtibat’ gibi kavramlar üreterek hoşuna gitmeyen kişileri ‘terörist’ ilan etmek için kullandı. 2014’ten sonra özellikle Hizmet Hareketi’ne yönelik soruşturmalarda kullanılan bu kavramlar şimdi Boğaziçi öğrencileri için devreye sokuldu. İktidar bu yaftayı, ‘terörist’ gibi ağır bir suçlama yapmak için kullanıyor. İktidar, ne olduğu bile belli olmayan kavramlarla insanları ‘terör örgütü üyesi olmak’ gibi ağır bir şeyle suçluyor. Türkiye’de maalesef hiç kimsenin hukuki güvenliği yok. Bundan sadece Erdoğan değil, ona gerektiği gibi karşılık vermeyen ve ‘muhalefetçilik’ oynayan siyasi partiler de sorumlu.”