Türkiye’nin destek verdiği Sarraj hükümetinin Sirte ve Cufya’ya yönelik operasyon hazırlığı ve ardından Hafter cephesine destek veren Mısır’ın Libya’ya askerî müdahale için parlamentodan onay almasıyla bölgedeki gerilim yükselmiş durumda.
Evrensel yazarı Yusuf Karataş, tek adam iktidarının yayılmacı emellerinin Türkiye’yi Libya’da tehlikeli bir bölgesel savaşın taraflarından biri haline getirdiğine dikkat çekiyor. Karataş, “Türkiye’nin sınır komşuları Suriye ve Irak’ta ‘milli güvenlik’, ‘sınır güvenliği’ vb. adı altında sürdürülen yayılmacı politika, bu kez sınırların binlerce kilometre ötesindeki Libya’da ‘mavi vatanı savunmak’ söylemi üzerinden yürütülüyor” diyor.
“Peki, tek adam iktidarı neden Sirte’de bir “vatan savunması”ndan söz ediyor?” sorusunu yönelten Karataş, şu yanıtı veriyor:
“Çünkü Sirte, Libya’nın ‘petrol hilali’ olarak adlandırılan ve petrol ihracının yüzde 60’ının yapıldığı bölgenin merkezi konumunda bulunan bir liman kenti. Dolayısıyla eğer stratejik önem taşıyan Sirte kenti Türkiye’deki iktidarın desteklediği güçlerin (Serrac’ın Ulusal Mutabakat Hükümeti) eline geçerse Libya’daki paylaşım savaşındaki dengeler de önemli oranda değişecek. Libya’nın en önemli petrol bölgeleri ve liman kentleri UMH’nin eline geçmiş olacak. Elbette bu koşullarda bir ateşkes, aslında Türkiye’nin desteklediği UMH’nin egemenliğini tanıma anlamına gelecek.”
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “Hafter güçleri Sirte ve Cufra’da çekilmezse ateşkes olmaz” sözlerini hatırlatan Karataş, “Sirte’de Çavuşoğlu’nun sözünü ettiği koşularda bir ateşkesin, Libya savaşına taraf olan ülkelerin dahil olduğu bir savaş yaşanmadan gerçekleşmesi mümkün görünmüyor. Bu nedenle Çavuşoğlu bir yandan ‘ateşkes’ten söz ederken öte yandan Erdoğan iktidarının desteklediği UMH, Sirte yakınlarına büyük bir bölümü Türkiye’den alınmış silahlar ve Türkiye destekli cihatçı militanlar üzerinden bir askerî yığınak yapıyor” diyor.
“Savaşa dahil olan güçlere bakıldığında Sirte’de söz konusu olanın bir “vatan savunması” değil; Türkiye’deki iktidarın da bir parçası olduğu emperyalistler ve bölge gericilikleri arasındaki bir paylaşım savaşından başka bir şey olmadığı da görülüyor” ifadelerini kullanan Karataş, şöyle devam ediyor:
“Sonuç olarak, iktidar ve medyasının ‘vatan savunması Sirte’de başlar’ yönlü propagandası, tekelci burjuvazinin ve onun iktidarının yayılmacı emellerinin bütün ülkenin/milletin çıkarına bir politikaymış gibi gösterilmesinin bir aracı olarak kullanılıyor.
Öte yandan dış politikadaki bu yayılmacı, savaş kışkırtıcısı ve milliyetçi politika, ülke içinde inşa edilmek istenen faşist rejimin harcına dönüştürülüyor.
Öyleyse bugün kimi muhalefet partilerinin yaptığı gibi; iktidarın dış politikadaki bu gerici, saldırgan, yayılmacı hamlelerine seyirci/sessiz kalınarak içerideki faşist rejim inşasını durdurmak olanaklı görünmüyor!”