MERSİN – Avukat Özgür Çağlar, komisyonun Abdullah Öcalan’la görüşmesinin hukuki bir eşik olduğunu ifade ederek, sürecin kalıcı barışa dönüşmesi için hukuksal adımların bir an önce atılması çağrısında bulundu.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat 2025’te yaptığı Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın ardından başlayan süreç, çatışmasızlığın kalıcılaşması ve toplumsal uzlaşı mekanizmalarının inşası açısından yeni bir evreye girdi. Meclis çatısı altında oluşturulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, yürüttüğü temaslar sonucunda İmralı Adası’na giderek Abdullah Öcalan’la ilk resmi görüşmesini gerçekleştirdi. Bu görüşme, Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından yeni bir hukuki ve siyasal dönüm noktası olarak değerlendiriliyor. Sürece ilişkin değerlendirmelerde bulunan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Mersin Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi ve Avukat Özgür Çağlar, komisyonun Abdullah Öcalan’la görüşmesini “doğal, meşru ve hukuki bir gereklilik” olarak nitelendirdi.
Çağlar, sürecin kalıcı bir barışa dönüşebilmesi için entegrasyon yasalarının çıkarılması, cezaevlerinin boşaltılması ve “umut hakkı”nın tanınması gerektiğini vurguladı.
‘CHP’NİN KARARI DUYGUSAL KIRILMA YARATTI’
Çağlar, komisyonun Abdullah Öcalan’la görüşme kararının, hukuksal bir zemine sahip olan yapısına uygun ve meşru bir adım olduğunu belirterek, “Komisyon resmi bir komisyondur. Hukuki bir komisyondur. Türkiye’nin son 50 yıldır en büyük sorununu içeren, Kürt sorununun muhatabı ve bir halkın kendisine irade olarak gösterdiği kişiyle görüşülmesi, muhatabıyla görüşmesi son derece doğal, normal ve hukukidir. CHP maalesef komisyonun İmralı’ya giden heyette yer almadı. Heyete üye vermeyeceğini ancak komisyonda kalıp çalışmalara devam edeceğini belirtti. Bu kararın hepimizde bir duygusal kırılma yarattığını söyleyebiliriz. Son yıllarda özellikle CHP’de bir değişimin, dönüşümün gözlendiği ve partimizle de bazı stratejik ittifaklar doğrultusunda seçimlerde ittifaklar yapması, bunlar göz önünde alındığında CHP’nin böylesine önem verdiğimiz bir süreçte, sorunun muhatabı olarak gördüğümüz Sayın Abdullah Öcalan’la görüşülmesine üye vermemesi hepimizi son derece üzdü. Tarihsel açıdan CHP açısından yanlış bir hamleydi. CHP’nin heyete üye vermeme kararı yaklaşımının ne kadar basit, yüzeysel ve gündelik siyaset hesaplarına dayandığını hepimize göstermiş oldu. CHP’nin içerisinde sosyal demokrat bir damar olmasına rağmen Kürtleri sadece bir oy deposu olarak gören bir anlayış olduğunu da görüyoruz” dedi.
Kürt sorununun çözümünü Türkiye’de toplumsal ve siyasi demokratikleşmenin temel eşiği olarak tanımlayan Çağlar, bunun tüm kesimler için ortak bir kazanım üreteceğini belirterek, CHP’nin bu tarihsel ve siyasi öngörüyü kurmakta zorlandığını ifade etti.
‘CEZAEVLERİNİN BOŞALTILMASI GEREKİYOR’
Gelinen aşamada Kürt Özgürlük Hareketi’nin üzerine düşen sorumlulukları yerine getirdiğini ancak devlet kanadından henüz somut adımların atılmadığını belirten Çağlar, Abdullah Öcalan ile görüşmenin olumlu olduğunu ancak bunun süreklilik kazanması gerektiğini ifade ederek, “Bugün cezaevlerinde İdare ve Gözlem Kurulları’nın kararları bile sürece yansımış değil. Halen cezaevindeki arkadaşlarımızın kurul kararıyla cezaları uzatılıyor. Tahliye kararları verilmiyor. Bir an önce entegrasyon yasalarının çıkması gerekiyor. Demokratik siyasetin önündeki engelleri kaldırabilecek yasaların ulaşması gerekiyor. Kürt sorunundan kaynaklı cezaevinde olan herkesin çıkması gerekiyor. Gerçek bir barıştan ve demokratikleşmeden bahsedebileceksek öncelikle cezaevlerinin boşaltılması gerekiyor ve örgüt üyesi olanların ülkeye dönüşü için entegrasyon yasalarının çıkartılması gerekiyor” diye konuştu.
“Umut hakkı”nın temel insan hakları kapsamında ele alınması, AİHS ve AİHM içtihadında en temel haklardan biri olduğunu belirten Çağlar, bu hakkın sadece bireysel değil, toplumsal düzlemde herkes için geçerli ve acilen hayata geçirilmesi gereken bir düzenleme olduğunu vurgulayarak sözlerini şöyle sonlandırdı: “Başta siyaset yaptığı için cezaevinde olan insanların cezaevinden çıkmalarını sağlayacak yasalara ihtiyaç var ve bazı idari kararlara ihtiyaç var. Yıllardır belediyelerimize atanan kayyım uygulamaları var ve bu kayyımların çekilip artık halkın iradesine yönelik, belediyelerin gerçek sahiplerine, sandıkla kazanan partilere iade edilmesine yönelik düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Ülkesine gelip yaşayıp, sosyal yaşama katılıp siyasete karışmak isteyenlerin bu amaçlarına yönelik yasal zeminlerin oluşturulması gerekiyor. Bu üç adımın uygulanması halinde daha sonra Anayasada vatandaşlık hakkı, anadilde eğitim hakkı ülkenin demokratikleşmesiyle birlikte kendilerine yaşam bulacaktır. Mersin özelinde de Akdeniz Belediyesi’ne bir kayyım atandı. Akdeniz halkı oy verdiği temsilcilerini belediyeyi yönetmeleri için bekliyorlar. Akdeniz halkı da hizmet bekliyor. Bizler de görevlerimize dönmek istiyoruz.”
MA / Abdulkadir Ayten
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***








































