LEAD Technologies Inc. V1.01
ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM
Türk edebiyatında Recaizade Mahmut Ekrem’in ‘Araba Sevdası’ isimli meşhur bir romanı vardır; alafranga özentisini, taklitçiliği ve yüzeysel gösterişi anlatır. AKP döneminde bu romanın ruhu yeniden dirildi ama biraz farklı bir biçimde: Artık karşımızda “araba sevdası” değil, plaka sevdası var!
Malum olduğu üzere Türkiye’de siyaset son yıllarda giderek daha sembolik, daha mizahi, daha absürt bir hal aldı. Artık dış politika açıklamaları bile sanki “trafik şube duyurusu” gibi geliyor.
Bunun son örneği MHP lideri Devlet Bahçeli’den geldi: TBMM Meclis Grup konuşmasında Kıbrıs’taki seçim sonuçlarına tepki olarak, “Düzce 81, Kıbrıs 82 olsun; Türkiye’ye katılsın!” dedi.
Bu, kulağa espri gibi gelen ama aslında yıllardır süren bir siyasal refleksin özetiydi: Plaka numaralarıyla fetih siyaseti yapmak! Bu söz, sadece bir anda söylenmiş bir tepki değil; aslında son yıllarda giderek yerleşen bir siyasi refleksin özeti.
Çünkü artık Türkiye’de fetih hayalleri, diplomatik atılımlarla değil, plaka numaralarıyla yapılıyor.
AKP çevresi, yandaş medya ve troller uzun süredir bu “plaka milliyetçiliğini” bir propaganda aracına dönüştürdü. Bir bölgeye asker girdiğinde, bir operasyon yapıldığında ya da haritada gözü bir yere takıldığında hemen aynı cümle beliriyor: “Orası artık 82!” Irak’ın Kerkük’ü 82, Rojava 83, Afrin 84, Tel Abyad 85… Hatta zaman zaman “Berlin 100 olsun”, “Selanik 101” gibi absürtlükler bile sosyal medyada dolaşıyor.
Bu, artık bir dış politika değil; “trafik tescil dairesi” fantezisine dönüşmüş bir gösteri.
Neden ‘plaka milliyetçiliği’?
Plaka verme alışkanlığı, sembollerle güç gösterme arzusunun bir tezahürü. Gerçek diplomasi, ekonomi, hukuk ya da uluslararası itibarla elde edilemeyen “büyüklük hissi” bu sayılar üzerinden tatmin ediliyor. Harita üzerinde yeni sınırlar çizemeyenler, klavye başında yeni plakalar dağıtarak kendini avutuyor.
Bu, yalnızca dış dünyaya verilen bir mesaj değil; asıl hedef içerideki seçmen. Çünkü her “82 Kerkük” paylaşımı, aslında yoksulluğa, adaletsizliğe, umutsuzluğa karşı üretilmiş bir milliyetçi morfin!
Bu durumun elbette komik bir tarafı var.
Bir ülkenin jeopolitik vizyonu, artık metal levhalarla ölçülüyor. Diplomasi masasında konuşulması gereken meseleler, Twitter’da (X) “plaka listesine” dönüşüyor. Yeni Osmanlıcılık ideali, Saray’da stratejik harita çizenlerden değil, Photoshop’la haritaya rakam ekleyen trollerden besleniyor.
Mizah burada bitiyor, çünkü işin trajik tarafı devreye giriyor: Gerçek dış politika çökmüşken, “plaka siyaseti” halkın gözünde bir başarı hikayesine dönüştürülüyor.
“Klavye Osmanlıcılığı“
Devlet Bahçeli’nin “Kıbrıs 82 olsun!” çıkışı da bu metal levha milliyetçiliğinin bir devamı. Artık hiçbir şeyin ciddiye alınmadığı, sembollerin gerçeklerin yerini aldığı bir dönemdeyiz. Haritaya “82 Kıbrıs” yazınca fetih olmuyor ama gündem değişiyor; milliyetçi damar okşanıyor, “büyüklük hissi” bir süreliğine canlanıyor.
Osmanlı bir zamanlar atlarıyla sınır çiziyordu, bugünkü “Yeni Osmanlı” ise klavyesiyle plaka dağıtıyor. Bu hızla giderse, yakında “Münih 107, Mars 108!” paylaşımlarını bile görürsek şaşırmamak gerek. Çünkü artık bu ülkede dış politika değil, plaka politikası yürürlükte.
Çağdaş milliyetçiliğin absürd hali!
Dünyada başka ülkeler de haritalar, bayraklar veya posta pullarıyla sembolik fetihler yapıyor ama hiçbiri Türkiye’deki kadar popüler kültürle iç içe geçmiş, mizah ve troll diline dönüşmüş değil.
Rusya haritayla, Çin çizgiyle, İsrail yer adıyla, ABD espriyle böyle şeyler yapıyor ama Türkiye plakayla fethediyor! Bu yönüyle “plaka siyaseti”, çağdaş milliyetçiliğin en yerli, en absürt ve en yaratıcı tezahürü olmuş durumda.
Hasılı, mevcut “plaka politikası”, hem halk katılımı hem de mizahi biçimiyle benzersiz bir Türk icadı sayılabilir!
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***








































