BirGün yazarı Aziz Çelik, emekli aylığının düşük olmasıyla ilgili kaleme aldığı “Bir sosyal güvenlik safsatası” başlıklı yazısında; “Bu iddia doğru değil. Böyle bir standart yok. Böyle bir olgu da yok. Ne Avrupa ülkelerinde ne de “gelişmiş” ülkelerde dört çalışana bir emekli düşüyor. Avrupa ülkelerinde aktif-pasif oranı, yani çalışan emekli oranı ortalaması 2’nin altında” ifadelerini kullandı.
BirGün yazarı Aziz Çelik, Türkiye’de emeklilere yeterli kamu kaynağı ayrılmadığını ve aylıkların emekli sayısının çokluğundan olmadığını aktardı. Çelik’in yazısı şöyle:
“Ne zaman emekli aylıklarının düşüklüğü gündeme gelse, ne zaman emekli aylıklarının artması gerektiği söylense “kaynak yok, emekli sayısı çok” iddiaları ortaya atılır. Emekli sayısının çokluğunun kanıtı olarak da “aktif-pasif” dengesi olarak bilinen kaç çalışana bir emekli düştüğü oranı ortaya atılır.
Bu konudaki en meşhur iddia, uluslararası standartlara göre dört çalışana bir emekli olması gerektiğidir. Gelişmiş ülkelerde, Avrupa ülkelerinde dört çalışanın bir emekliyi finanse ediyor kalıp yargısı ileri sürülür. Çalışma bakanlarından kimi sosyal güvenlik yazarlarına, hatta bazı sendikacılara kadar bu iddia dillendirilir. Kamuoyunda ise bu iddia, yerleşmiş bir kalıp yargıdır.
Hürriyet gazetesinde sosyal güvenlikle ilgili yazılar yazan Noyan Doğan da bir yazısında “kabul görmüş oran, 4 çalışanın 1 emekliyi finanse etmesidir” diye yazdı. Bu iddiayı Sözcü yazarı Nedim Türkmen de “gelişmiş ülkelerde 4 çalışan 1 emekliyi finanse ediyor” diye yazdı.
Bu iddia doğru değil. Böyle bir standart yok. Böyle bir olgu da yok. Ne Avrupa ülkelerinde ne de “gelişmiş” ülkelerde dört çalışana bir emekli düşüyor. Avrupa ülkelerinde aktif-pasif oranı, yani çalışan emekli oranı ortalaması 2’nin altında. Sosyal güvenliğin finansmanının sadece primli sistemlere dayandığı dönemde ve sosyal güvenlik sistemlerinin erken dönemlerinde “dört prim ödeyene bir emekli” söz konusuydu. Bu bir aktüeryal hesaptı. Yani, kaç kişinin ödediği primle bir emekli finanse edilebilir? Bir kuşaklararası dayanışma sistemi olan sosyal güvenlikte kuruluş aşamasında bu oran anlamlı ve uygulanabilirdi. Öte yandan sosyal güvenlik sistemlerinin erken aşamalarında “dörde bir” oranı fiilen de mümkündü.
Çünkü sistem yeni kurulduğu için sigortalısı daha çok emeklisi neredeyse yoktu. Örneğin Türkiye’de aktif pasif oranı 1960’ta 24,3, 1970’te 9’du. 1980’de ise 3,5 oldu. Sistemin emekli vermeye başlaması, ömrün uzaması ve emekli sayısının artması nedeniyle olgun sosyal güvenlik sistemlerinde kuruluş aşamasında var olan aktüeryal dengenin sağlanması mümkün olmaktan çıktı. Bu nedenle bu iddia tarihsel bir iddiadır, geçmişte kalmış bir orandır. Günümüzde ne Avrupa’da ne de “gelişmiş” bir ülkede “dört çalışana bir emekli “söz konusu değildir.
Sosyal güvenlik literatüründe de günümüz sosyal güvenlik sistemleri için böyle bir standart veya varsayım söz konusu değildir. Dört çalışana bir emekli varsayımı geçmişte kalmış, artık geçerli olmayan bir konudur. Günümüz sosyal güvenlik sistemleri sadece aktüeryal denge ile pirim katkısıyla ayakta kalamaz. O nedenle günümüzdeki sosyal güvenlik sistemlerine primler dışında ciddi bir kamu katkısı yapılması zorunluluğu vardır.”
Yazının tamamını okumak için tıklayın.