BÜLENT KORUCU | YORUM
Devlet Bahçeli’nin içinde bir ‘Che Guevara’ yatıyormuş da haberimiz yokmuş. Kürt sorununun çözümü için Öcalan’ı muhatap seçip, onu Meclis’e çağıracak; hatta ‘PKK’nın kurucu önderi’ diyecek kadar ileri gitmesi geride kaldı. Şimdi ABD’ye kafa tutan, Rusya ve Çin’le birlikte Batı emperyalizmine karşı çıkmayı öneren bir ‘devrimci’ var karşımızda.
Zamanlama kadar muhteva da dikkat çekici, eskilerin tabiriyle manidar. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD’de Başkan Trump tarafından ağırlandı ve övgülere boğuldu. Elçisi Tom Barrack’ın tabiriyle kendisine ‘meşruiyet’ bahşedildi. Artık içerde eli daha güçlü, dışarda arkası daha kuvvetli diye umutlanacaktı. Ancak hevesi kursağında kaldı.
Muhalefet, Oval Ofis’teki manzaranın tam bir teslimiyet olduğu konusunda hem fikir. Asıl sürpriz, Cumhur İttifakı ortağı MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin, “ABD ile ilişkilerimizin, her iki tarafın çıkarlarına hizmet edecek şekilde, eşitlik ve karşılıklılık temelinde yürütülmesi esas olmalıdır.” çıkışı.
Erdoğan’la Trump arasındaki ilişki, eşitler arasında imiş gibi görünmüyor. Tam tersine ABD tarafı böyle olmadığını, nobran ve aşağılayıcı biçimde gösterdi. Diplomasinin diline en fazla riayet etmesi gereken iki isim, Dışişleri Bakanı Rubio ve Ankara Büyükelçisi Barrack, görüşme öncesi rencide edici biçimde sınırları çizdi. Buluşmada, Türkiye’nin verdikleri uzun bir liste olmasına karşın, aldıkları soyut övgülerden ibaret.
Kibirli zenginler dilenciye verdiğini çamura fırlatır ve oradan almasını ister. Erdoğan’ın elinde çamura bulanmış bir ‘meşruiyetten’ başka bir şey kalmadı. Ve yalnızca muhalefet değil ortağı Bahçeli de böyle düşünüyor. AKP liderinin mutluluğunu yarım bırakıyor.
BM’deki konuşmasından sonra Erdoğan’ı telefonla arayıp kutlayan MHP lideri, üç gündür kendi yayın organı Türkgün Gazetesi’nden salvolar gönderiyor. ABD ve İsraili ‘şer koalisyonu’ olarak niteleyip, karşısına Türkiye-Rusya-Çin (TRÇ) ittifakının kurulmasını öneriyor. Bununla da yetinmiyor, ABD’nin Suriye’de Kürtleri bize karşı kışkırttığını öne sürüyor.
‘TRÇ İttifakı’ önerisi ABD’deki ilk gününde Erdoğan’a sorulunca, “Açıkçası çok yakından takip etmedim, hayırlısı olsun!” diye geçiştirdi. Üç gündür devam eden manşetlerden sonra artık yeterince bilgi sahibi olmuştur; bakalım ne diyecek?
Bahçeli bir süredir, en temel ve önemli konularda ortağından farklı düşündüğünü açıkça göstermekten kaçınmıyor. Hatta duruşunu tanımlamak için ‘farklı’ kelimesi yeterli gelmiyor; zıt kutuplarda dolaşıyorlar denebilir. Devlet Bey, ABD ile ilişkilerin yanı sıra ‘çözüm süreci’ konusunda da rahatsız. AKP’nin konuyu ağırdan alıp sürüncemede bıraktığını düşünüyor ve ifade etmekten de kaçınmıyor.
Çözüm sürecinde Öcalan’ın kendine düşeni yaptığını hem de Sabah Gazetesi’nde söyledi ve sıranın Erdoğan da olduğunu ima etti: “Barış tek kanatlı bir kuş değildir. Barışı uçurabilmek için ikinci kanadının da olması gerekiyor. Barışın tek kanadı Öcalan tarafından gerçekleştirilmiştir, PKK feshedilmiş ve silahlar bırakılmıştır. Şimdi beraberce yaşayabilmenin şartlarının neler olması gerektiği aşamasına gelinmiştir.”
Erdoğan Saray’da masanın başına oturduğunda şu sorulara cevap arayacak: “Bahçeli, rest mi çekiyor, blöf mü yapıyor?”
Erdoğan’ın 6 yıldır peşinde koştuğu uğruna ülkeyi on milyarlarca dolar borca soktuğu fotoğrafa düşen gölge, danışıklı dövüş tezini çürütüyor. Bu, şarjörlü tabancayla Rus Ruleti oynamaya benzer. Geriye iki soru kalıyor: “Blöfse ne karşılığında geri adım atacak? Restse Erdoğan’ın eli onu teslim alacak kadar güçlü mü?”
Bahçeli, ‘Ben içerde Trumptan daha önemliyim’ mesajı veriyor belki de..
NOT: Gazeteci görünümlü uçak mürettebatının soruları önceden mi verdiği, yoksa ellerine mi tutuşturulduğu şeklindeki tartışma komik kaçıyor. Zira asıl soruları sormayan gazeteci, ister rüyasında görmüş, isterse İletişim Başkanlığı tarafından eline tutuşturulmuş olsun. Bence bu tartışma bile algı operasyonu ve sorulması gerekenleri perdelemeyi amaçlıyor.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***