AHMET KURUCAN | YORUM
Uzun yolculuklara bir hediye arıyorsanız, size bir ‘sır’ vereyim: Bülent Korucu’nun YouTube’daki “Apolitik Konumalar’ programı tam size göre… Geçtiğimiz hafta sonu 10 saate yakın tek başıma araba kullandım; neredeyse tüm bölümleri peş peşe dinledim. Ekranda yüzünü yıllardır tanıdığım dostları yeniden keşfettim; hiç tanımadıklarımda ise hayatın saklı kapıları açıldı. Şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim: Bu program sadece iyi bir sohbet serisi değil; aynı zamanda bir hafıza çalışması, bir insan atlası.
Beni en çok etkileyen şey şu oldu: “Apolitik Konuşmalar”, misafirlerini sadece “kamuoyunun tanıdığı isimler” olduğu için değil, insan oldukları için konuşturuyor. Çocukluk, öğretmenler, ilk hayaller, ilk düşüşler, ilk sevinçler…
Yani haber başlıklarının gerisine, kalbe ve mutfağa iniyoruz. Diyelim ki Kemal Gülen gibi bir ekran yüzü: Onu sahnenin arkasında, tiryakisi olduğu bir türkünün içinde görüyoruz. Ya da futbol yazıları ile tanıdığımız bır kalem Hasan Cücük, Cumartesi-Pazar evinin mutfağında kahvaltı hazırlarken müşahede ediyoruz. Bu türlü gündelik hayatın akışı içinde hepimizin başında olan şeylerin sorulması dindar-seküler, sağ-sol, merkez-çevre ayrımlarını aşan hakiki bir insan merakı.
Gürkan Vural’la yapılan söyleşi buna güzel bir örnek. Yılların organizatorü, yeni açtığı YouTube kanalında “devleşen” bu insan çocukluğunda folklor ekibiyle yarışmalara koşan, “3A—Asker, Avukat, Aktör—” arasında gidip gelen bir delikanlı olarak karşımıza çıkıyor. Kara Harp Okulu serüveni, sağlık sorunları, Orta Asya yılları. Sakince ve sahici bir dille anlatılan yaşanmışlıkları dinlerken kendinizi bir “başarı veya mağlubiyet hikâyesi”ne değil, bir ömrün iniş-çıkışlarına tanıklık ederken buluyorsunuz. O tanıklık da hepimize iyi geliyor; çünkü biz en çok birbirimizin hayatlarını dinlerken iyileşiyoruz.
İki hususa vurgu yapacağım. Birincisi, bu program bu formatta devam etmeli. “Apolitik Konuşmalar” çok istifadeli oluyor. Dışarıdan bakınca sade, içeriden bakınca emek ve adanmışlık isteyen bir program bu. Bir programın değeri her zaman izlenme sayısıyla ölçülmez; bazen tek bir insanın zihnine ve yüreğine iyi gelen bir cümle, koca bir neslin diline yerleşecek kadar kıymetlidir. Bülent Bey’in konuklarını “politik” bir tartışmanın nesnesi yapmadan, insani konuşma ısrarı bu açıdan çok anlamlı.
İkincisi: Bu insanlar tarih yazdılar ve yazıyorlar. 15 Temmuz’un karanlığı, Zaman’a, Cihan’a, Aksiyon’a, STV’ye el konulması, ardından gelen sürgünler, gurbette mesleklerini devam ettirme çabaları. Her biri bana göre bir kahraman ve yeni nesil bunları bilmiyor; bilmesi gerekiyor. “Apolitik Konuşmalar” tam da bu boşluğu dolduruyor. Bunları tanıtıyor ve tarihin hafızasına emanet ediyor.
Bir de teklifim var: Programda kalemiyle, sesiyle genelde kamuoyunun tanıdığı insanlar ağırlıkta. Çok güzel; ama aynı ekoloji içinde, ekranın arkasında ömür tüketen Selim’ler, Metin’ler, İsmail’ler, Buket’ler, Arif’ler, Yılmaz’lar da var. Yayına çıkmayan editörler, sesçiler, ışıkçılar, makyajcılar, seneryo yazarkan masada uyuyup kalanlar, gece servisinde sabahlayanlar, haber masasında ilk metni yazıp son dakikada manşeti düzeltenler, sayfa mizampajlarını yapanlar…
O görünmeyen emek, aslında görünen her şeyin omurgası. Onların hikâyeleri, “meslek adabı” ve “etik dayanıklılık” üzerine gençlere ders olur. Bülent Bey, “Apolitik” formatını bozmadan bu isimleri de davet edebilirse, serinin ufku daha da genişler. Çünkü adaletin gereği, alkışın sahnedekine gitmesi kadar, selamın da kulistekine ulaşmasıdır.
Bir de yayıncılık etiği bakımından küçük bir not: “Apolitik”in dili sükûneti seviyor; bu önemli. Biz öfkeyle hızlı konuşmayı, sükûnetle yavaş düşünmeyi birbirine karıştırdık. Oysa sükûnet, hakikatin hızını ayarlayan en güvenli frendir. Konukların mahremiyetine saygı, başkalarının hukukuna titizlik, dilin temizliği—bunlar programın gizli kuvveti. Devamı geldikçe, bu “dil terbiyesi” nin yeni bir yayıncılık standardı üreteceğine inanıyorum.
Son söz: “Apolitik Konuşmalar” programı sadece bir YouTube serisi değil; dağılmış sayfaları yeniden ciltleyen bir hafıza işi. Nesiller arasında köprü kuruyor, birbirimizi yeniden tanıştırıyor, “Ben bu insanı tanıyorum!” dediğimizde bile bilmediklerimizi öğretiyor. O yüzden bir izleyici, bir meslektaş ve bir dost olarak rica ediyorum: devam et Bülent Bey; bırakma… Çünkü her yeni bölüm, bizim dağınık hafızamızın bir sayfasını daha yerli yerine koyuyor. Çünkü bu hikâyeler, sadece geçmişimizin değil, geleceğimizin de malzemesi.
Ve genç okurlara bir çağrı: Bu sohbetleri dinleyin, not alın, evde eş-dostla üzerine konuşun. Bir dönemi, insanlarıyla birlikte öğrenmek, ezber sloganlardan daha kuvvetlidir. Bu insanlar sadece bir zamanın tanıkları değil; bir ahlakın ve emeğin de temsilcileri. Onları dinlerken, belki siz de kendi hikâyenizin ilk cümlesini bulursunuz.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***