BÜLENT KORUCU | YORUM
Üç isim ve üç fotoğraf karesi… Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal ve İkinci Başkan Orgeneral Yaşar Güler; resmi söyleme göre üçü de 15 Temmuz’da darbeciler tarafından derdest edildi. Lakin o üç kare farklı bir hikaye anlatıyor: Akar, tam bir koruma düzeninde Genelkurmay Karargahından çıkarılıyor; Ünal, Akıncı Üssünde eli cebinde dolaşıyor, cep telefonu elinde, sağa sola talimatlar yağdırıyor; Güler ise gözleri bağlı, elleri arkadan kelepçeli, neredeyse sürüklenerek götürülüyor. Üstüne, Güney Nizamiye’den ‘kaçırılmaya çalışılırken’ yaşanan çatışmayı koyun; sizce de bir tuhaflık yok mu?
Ben Yaşar Güler olsam, farklı bir bilgiye sahip değilsem, işkillenir, ürker, hatta öfkelenirim.
Öfkesini bastırıyor mu bilemem ama Güler’in çok korktuğu ortada. 10 Temmuz’da Sabah Gazetesine verdiği röportajda bile endişenin izlerini görmek mümkün: “Ailemle telefon görüşmesi teklifine karşı yerimden kalkmadım. Her hareketimi işleyecekleri suçlara ve cinayetlere bahane olarak gösterebilirlerdi. Çünkü orada onlar için tek problem bendim. Her şeyi bilen tek bir adam var. O da benim. Telefona doğru gitsem, senaryonun parçası olarak ‘kaçıyordu, vurduk’ der geçerlerdi” diyor. Akıncı Üssü tamamen ele geçirildikten sonra dahi paniğinin devam ettiği anlaşılıyor.
O mülakatta dikkatimi çeken diğer konu da şu: Güler, Hulusi Akar’ın ismini hiç zikretmiyor, ünvanını söylemekle yetiniyor. Salih Zeki Çolak’tan Metin Gürak’a kadar bir çoğu var, o yok! Adı ‘geleceğin lider adayları’ arasında geçince çizik yiyip kenara atılan Akar’ın o gazeteyi hangi küfürler eşliğinde okuduğunu tahmin edebilirsiniz.
Buraya kadar yazdıklarımdan Güler’le dönemin Başbakan’ı Binali Yıldırım arasında bir benzeşme ortaya çıkıyor. 15 Temmuz’un darbe olarak sunulması ve yargılanması için sembolik karalere ihtiyaç vardı. Saray ve Meclis’in bombalanması, ikinci adamlara dönük cana kasıt görüntüleri gibi. Meclis kadar kıyamadı Saray’ına Erdoğan. Bahçe duvarındaki bir kaç demirin eğilmesi ve üçü rütbeli 13 kişilik manganın güya teslim almaya gitmesiyle yetinildi. Oysa Meclis’te havadan olmasa da içerden hasarlarla bir gösteri alanı oluşturuldu.
Binali Yıldırım ile Yaşar Güler arasındaki fark daha bariz. Dönemin başbakanı Yıldırım gerçekten bihaber ve darbe şehidi namzedi olarak ortaya bırakılmış. Oysa Güler, bütün planlama ve uygulama aşamasında işin içinde. Son hafta yoğunlaşan ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile Hulusi Akar’ın da parçası olduğu gizli görüşmelerde yer alıyor. MİT’e gittiği söylenen esrarengiz ‘itirafçıyla’ birlikte düğmeye basıp eyleme geçen ekibin önemli parçası. Eylemden kastım aslında eylemsizlik, zira Karargah’ın asıl yöneticisi, güvenlik dahil her şeyinden sorumlu komutan, serçe parmağını bile oynatmamış!
MİT Müsteşarı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Koruma Müdürü Muhsin Köse’yi arayıp, “Havadan, karadan, denizden gelebilecek saldırılara karşı savunma tedbirin var mı?” diye soruyor; konuşmaya şahit olan Güler odasına çekilip evrak okumaya devam ediyor.
Öte yandan senaryonun eksiksiz işlemesi adına kritik dokunuşlar yapmayı ihmal etmemiş. Mesela bütün hava sahası kapalıyken Semih Terzi’yi Ankara’ya getirecek uçağa izin vermiş! Tuğgeneral Semih Terzi darbeciyse Güler neci oluyor?
Yaşar Güler de tıpkı Akar, Fidan ve Erdoğan gibi ne mahkemelere ne de TBMM Araştırma Komisyonu’na gitti. Müşteki ve müdahil olduğu Genelkurmay Çatı Davası duruşmalarına ‘iş yoğunluğu’ bahanesiyle katılmadı. Akar’la birlikte sanıkların ve avukatların haberi olmadan gizli celsede prosedürü tamamlamak için ifade verdi. Gazetelere sayfa sayfa anlattıkları kahramanlık hikayelerini sanıkların yüzüne haykırmaktan kaçtılar. ‘Sahte 15 Temmuz kahramanı’ olarak yalnızca kamyoncu Şerife Bacı’yı biliyorsanız, yanılıyorsunuz…
Akar’ın “Sık ulan sık!” kahramanlığını, ÖKK’lı askeri yere fırlatan süper dede seviyesine yükselten Güler’in halefini silmeye çalışması normal. Çünkü o da bir Genelkurmay Başkanı’na afili kıyafetiyle dolaşan sünnet çocuğu muamelesi çekiyordu. Milli Savunma Bakanlığı devir teslim törenini izlediğinizde aralarındaki negatif enerjiyi fark ediyorsunuz.
Akar-Güler ilişkisi bir açıdan aşk nefret, öbür açıdan ise birbirine mahkum olan siyam ikizi gibi. Kader ortaklıkları 15 Temmuz’la sınırlı değil. Roboski katliamı sırasında Güler, Genelkurmay İstihbarat Başkanı, Akar ise İkinci Başkan. Yani karar mekanizmasındaki en önemli iki yönlendirici onlar. İzmir Askeri Casusluk Davasında da aynı ortaklığı görüyoruz. İstihbarat Başkanlığında bir heyet kurup sanıklardan ele geçirilen belgelerin ‘çok gizli’ olduğunu sivil savcıya bu ikili bildirmiş. İmzalamaktan imtina eden heyet üyesini azarlayıp kovan da Güler, şunları söyleyen de: “Hepsi, yüzde yüz FETÖ operasyonudur. Özellikle Ergenekon kumpasında çok kıymetli, özel yetişmiş personelimizi kaybettik ve bunun acısını da daha sonra çok çektik. Onları kaybettiğimiz için FETÖ’cü alçak ve hainler yönetimde kendilerine alan açarak şans bulmaya başladılar.”
Bahsi geçen süreçte kendisinin rütbe almaya devam etmesi dışında bir sorun yok.
Kirli ilişkilerde her zaman arkanı kollamak zorunda hissedersin ve başkalarını satanın seni de satabileceği ihtimalini aklından çıkaramazsın. Güler ve Kara Kuvvetleri Komutanı Çolak senaryoda ‘derdest’ kadrosunda yer alıyordu. Her şeyden habersiz korumaları ya da nizamiye görevlilerinin hayatının tehlikede olmasının onlar açısından mahzuru yoktu. Hatta sahnelerinin daha gerçekçi görünmesine yaradığı için memnun olmuşlardır. Ayrıca Güler’in casusluk davasındaki katkısından dolayı ekstra performansa ihtiyacı vardı.
Her şey plana uygun cereyan ediyordu ancak nizamiyedeki iki subayın askerce refleksi Güler’in de kafasını karıştırdı. O kurt içini oymaya devam ediyor. Sabah’a verdiği röportajda, soru ve endişelerine ikna edici cevaplar bulamadığı anlaşılıyor. Öldürülmek istendiği konusunda neredeyse emin. Gerekçesini ise şöyle özetliyor: “Çünkü orada onlar için tek problem bendim. Her şeyi bilen tek bir adam var. O da benim.”
Sanıklardan kaçtığı gizli celsede ve gazetelere söylediklerine baktığınızda, bunu haklı çıkaracak ekstra bilgi bulamıyorsunuz. Geriye sadece 15 Temmuz öncesi pazarlıklar ve hazırlık süreci kalıyor. Güler’in gücünün de korkusunun da kaynağı bu sır galiba…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***