(Serbest Görüş) – MÜMTAZ’ER TÜRKÖNE
Siyasî görgüsüzlüğün dip örneklerine şahit olduğumuz bir seçim geride kaldı.
“Hizmet alamazsınız” tehditleri, çakarlı-koruma ordulu seçim konvoyları, paranın ölçüsüzce saçıldığı kampanya malzemeleri, kabinenin tam kadro sahaya inmesi, son dakikaya sıkıştırıp aklanma fırsatı bırakmayan “o paralar Kandil’e gidiyor” iddiaları, Adalet ve İçişleri Bakanlarının seçime gölge düşürecek çapta sahaya müdahaleleri tam olarak görgüsüzlüğün en banal örnekleriydi.
Aşırı kibir, güç sarhoşluğu ve ben merkezcilik daha önce kaybettirecekleri yüzünden vatandaş tarafından tolere edilmişti. Yerel seçimde kazanç-kayıp hesabı devre dışı kaldı ve görgüsüzlüğü cezalandırmanın maliyeti azaldı.
“Güç, aklı iptal eder.” Görgüsüzlüğün sebebi işte bu evrensel prensiptir. Aşırı güç gösterileriyle, tehditlerle, sağa-sola ayar çekme refleksleriyle yürüyen kampanyadan çıkan sonuç, iktidar partisi için işte budur.
Dört gün önce bu köşede ,“Seçimden iktidar kanadının ağır bir mağlubiyetle çıkması mukadder. Bu sonuca bakıp muhalefete çok fazla pay biçmemek gerekiyor.” demiştim. Zafer sarhoşlarını ve sokağa çıkacak yüzü kalmayan mağlupları bir kenara bırakıp önümüze bakalım.
İKTİDAR KAYBETİ, MUHALEFET KAZANMADI
Seçimi iktidar kaybetti, aldığı oya rağmen muhalefet kazanmadı. Gözler iktidara çevrilmişti, seçmen bu aşırı görgüsüzlüğü cezalandırmak için “kırk katır mı kırk satır mı?” hesapları yaparken aradan CHP sıyrıldı. Muhalefetin galibiyeti iktidarın yenilmesinin eseri. En önemlisi güç hala Erdoğan’ın elinde. Bu gücün hazmedilmesi çok zor bu seçim sonucundan sonra nasıl kullanılacağına dair muhtemel senaryolara eğilmemiz lâzım.
Elinde çekiçle dolaşan her şeyi çivi zanneder. Hele bir de bu çekicin görgüsüzce sağa sola savruluşunu seyredin. Ezilmedik duvar, kırılmadık kalp kalmadı bu çekiç darbeleriyle. Sorun şurada: Bu çekiç hala aynı ellerde.
Şayet Erdoğan’ın seçim gecesi vaadi olan “cesur bir özeleştiri” çekici elden bırakmak yerine daha isabetli ve ezici vuruşlar yapmak şeklinde tecelli ederse vay halimize. Ekonomik krizin derinleşeceği yakın gelecekte bir iktidar tekniği olarak aynı çekicin sağı solu pervasızca parçalayıp güç devşirmeye kalkmasını tasavvur etmeyi deneyin. Son 22 yıl bize saray entrikalarının, ayak oyunlarının, provokatif komploların bir güç devşirme tekniği olarak yaygın şekilde kullanıldığını gösterdi. İktidar kanadının 31 Mart’taki ağır hezimeti, kolunu kanadını kırıp cüretini baltalamış olmalı. “Beka sorunu”nu gündemde tutan örtülü operasyonlarla ekonomik krizi gölgede bırakma teşebbüsleri, iktidara yönelik Pazar günü tescil edilen aşırı güvensizliği daha da derinleştirebilir. Aklın ve sağduyunun avdet etmesi için iktidarı iliklerine kadar sarsan bu hezimete umut bağlayabilir miyiz?
‘HUKUK DEVLETİNE DÖNÜŞ’ İHTİMALİ…
Gümbür gümbür “parlamenter sisteme dönüş” gündemi siyasetin ana konusu haline gelirse korkacak bir şey yok demektir. CHP lideri “hukuk devletine dönüş” hedefini kuvvetle vurguladı. Türkiye’de işleyen bir anayasa düzeni yok. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden “Türk usulü” kalıcı bir dikta rejimi çıkmadı. Ölçü ortada: Diktatörler seçim kaybetmez. Demek ki Rus tipi bir otokrasinin Türkiye’de vasatı mevcut değil. O zaman demokrasiyi bütün kurumları ile işletmekten, güç peşinde koşanların da kişisel güvenceleri bu rejimde aramak dışında şansları yok.
Görgüsüzlük kaybetti. Şimdi hukuka bağlı medeni bir topluma dönüşmek için elimizde bir şans var.
Siz siz olun elinde çekiç olanlardan gözlerinizi ayırmayın; zira görgüsüzler kendilerine fayda sağlayacak fırsatları bile çoğu zaman iş işten geçtikten sonra fark ederler.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***