BÜLENT KORUCU | YORUM
Her şey Ezel dizisindeki ‘Ramiz Dayı’ ile başladı; bitirimhane özentisi ne kadar adam varsa başımıza filozof kesildi. Polat Alemdar’la Ramiz Karaeski kırması Sedat Peker hiç olmazsa kitap okuduğundan fazla sırıtmıyordu. Metin Külünk gibi çakma batakhane filozofları ise komik duruma düşüyor. Cehaletten aldıkları güç ve cüretle felsefe parçalıyorlar.
“Aşkın İnsan…
İnsanlık tarihinde hep var olacaktır.
Yeni zamanda “aşkın insan” a çok daha güçlü şekilde ihtiyaç olacaktır
Yani zenginlerin mallarındaki yoksulların hakkını gözetecek esas alacak bir evrensel adalet düzeni kurulamaz ise
insanlığın en çok ihtiyaç duyacağı
AŞKIN İNSANDIR.”
Sosyal medyadaki son aforizma teşebbüsünde bu cümleleri yazmıştı. Aşkın insanı ise ‘hak ve adalete iman etmiş’ diye tanımlamış. Ülkede söz konusu kavramları ağzına alacak en son insanlardan birinin kaleminde ne kadar sakil ve öksüz duruyor.
Metin Külünk bir filozof(!) olarak en önemli çıkışını hiç kuşkusuz 17-25 Aralık sürecindeki ‘günah işleme özgürlüğüne müdahale’ açılımıyla yapmıştı. 17 Aralık yolsuzluklarının felsefi boyutunu düşünmek üzere Diyanet’i göreve çağıran Külünk, şunları söylemişti: “Allah insana günah işleme özgürlüğü vermiştir. Ve insana günahsızlık talep etme hakkı vermemiştir. Şimdi siz insanların günah işleme özgürlüğüne müdahale ediyorsunuz. Siz insanların eksiklikleri üzerinden, bunu bir siyasi bir darbe girişimi aracı olarak kullanmaya kalktığınızda aslında Allah’ın hududuna müdahale ediyorsunuz. Bu bireye, ‘Sen günah işleyemezsin’ baskısıdır.”
“Yolsuzluk, hırsızlık değildir.” teviliyle dini bilgiyi, kamu malını çalanları aklamak adına kullanan Hayrettin Karaman bile bu kadar ileri gidemedi! Bu kafaya göre emniyet teşkilatını kapatmak ve ceza mahkemelerine kilit vurmak gerekir. Öyle ya, kamu malını çalmak özgürlükse ve engellenmesi Allah’ın hududuna müdahaleyse, diğer günahkarlar neden özgürlüklerini doyasıya yaşamasın!
Aslında suçun ikrar ve itirafından başka anlamı olmayan sözler bir yandan da Allah’a iftiranın ulaştığı boyutları gösteriyor. AKP’liler öylesine ayrıcalıklı kullar ki onlara her şey serbest olmalı. Metin Külünk, İslamcı zihniyetin bilinçaltını görmek ve bütün kodlarını dökmek için çok iyi bir örnek. Mahallenin delisi, kollektif bilinçaltının sözcüsüdür ve çözümlemeye yarayacak koordinatlar verir. Tıpkı Külünk gibi..
Almanya’da suç örgütü olarak kabul edilip engellenen ‘Almanyalı Osmanlılar’ davasında adı geçiyordu. Keşke gidip tezlerini/önermelerini orada da sergileseydi. Epey şenlikli olurdu.
Sedat Peker videolarının fırtınalar estirdiği günlerde adından en çok söz edilen isimlerden biriydi Külünk. Süleyman Soylu’nun ‘Peker’den ayda 10 bin dolar alan milletvekili’ suçlamasının muhatabıydı ve Peker çok daha fazla verdiğini açıklamıştı. Seçim dönemlerinden arabasının bagajına konulan para dolu çantalar da Peker’in ‘günah işleme özgürlüğünü savunmanın’ karşılığıydı herhalde…
Kendini savunurken yine felsefenin dibine vurmuş ve şöyle yazmıştı: “Seçimle iş başına gelenler, görev alanlar bu canlı devletin elçisidir. Elçi sözcüdür. Elçinin hukukunun korunması çok değerlidir, Türk’ün töresinde Türk devlet tarihinde binlerce elçi geldi ve görevlerini yapıp gittiler.”
Külünk’ün vurgu yaptığı iki kelime çok önemli: Elçilik ve sözcülük peygamber özellikleridir. Devlet tanrısının peygamberleri ise siyasetçiler… Külünk, başta AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere siyasetçilerin suç ve günahın tanım ve cezasını belirleyeceğini savunuyor ama bunu yaparken İslam’ı da işin içine katıyor. Cezasızlığı yeterli görmüyor, kınanmayı dahi istemiyor. Cezasızlık kısmını zaten Erdoğan ve onun yargı sistemi halletmişti. O ve Hayrettin Karaman gibiler geride kalan isi pası ‘yalayarak’ temizliyor.
Külünkgiller, çoğunlukla durumdan vazife çıkaran basit tetikçilerdir. Türk Hava Yolları’ndaki greve karşı sarfettiği, “THY global bir şirkettir, kötü duruma düşmesini 70 milyon vatan evladı içine sindirir mi?” cümlesinden de anlaşılacağı üzre konuşmak için bilgi gerekmiyor. “Ne iş olsa yaparım, hangi konu olursa sıkarım abi!” modunda örtücülerdir.
Erdoğan onları ne çeperin içine alır ne de tamamen kapının dışında bırakır; ihtiyaç halinde kullanır, sonra alet çantasına koyup çatı katına kaldırır. Metin Külünk bunu kabullenmek istemeyip değersizlik hissinden kurtulmak için afili sözlere sığınır. Ve ortaya batakhane filozofu portresi çıkar…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***