YORUM | HASAN CÜCÜK
A Milli Takım’da Stefan Kuntz dönemi resmen sona erdi. Bir anlamda herkesin beklediği son gerçekleşti. Euro 2020’de sıfır çeken millileri devralan Kuntz’un Alman olması dışında bir özelliği yoktu. Futbola veda ettikten sonra eşofmanlarını giyip kenara geçen Kuntz daha çok alt liglerde oynayan takımları çalıştırdı. Kendinde teknik adam kumaşı görmemiş olacak ki, eşofmanlarını çıkarıp kravatını takıp yöneticilik yaptı. Ardından 2016-21 arasında 5 yıl süren Almanya U21 patronluğu geldi. Puan ortalamasını dikkate aldığımızda Kuntz başarılı bir performans ortaya koydu. 3 maçlık Almanya ‘emanet’ teknik direktörlüğü sonrası, sürpriz bir şekilde rotasını Türkiye’ye çevirdi. Geldiği ilk günden itibaren tartışıldı. Kuntz sonrası için yine bildik isimler öne çıkıyor.
Türk futbolunun gelişiminde iki Alman’ın katkılarını yok saymak mümkün değil. Jupp Derwall ve Sepp Piontek kulüp ve milli takım düzeyinde devrimsel değişimi gerçekleştiren Almanlar oldu. Derwall, 1984-87 arasında çalıştırdığı Galatasaray’ın kimlik değişimini gerçekleştirdi. Sadece 13 yıllık şampiyonluk hasretini dindirmedi. Sarı-kırmızıların ‘Avrupa fatihi’ yolunun taşlarını döşedi. Kupa kazandırmanın yanı sıra Türk futboluna Mustafa Denizli’yi kazandırdı. Derwall’ın yanında stajını yapan Denizli teknik adamlık yolculuğuna sağlam bir temelle çıktı.
Sepp Piontek ise milli takımdaki değişimin mimarı oldu. 1978-90 arasında çalıştırdığı isimsiz Danimarka’yı, Avrupa futbolunda üst sıralara taşıyan Piontek, Türkiye’deki 3 yıllık görevi sırasında tabuları yıktı. Türk futbolunun dokunulmaz isimleri Rıdvan Dilmen ve Tanju Çolak’ı kesmekle kalmadı, kendi ifadesiyle ‘kalpten oynayan’ Hakan Şükür, Ogün Temizkanoğlu gibi isimlere milli formayı verdi. Anadolu’yu karış karış dolaşıp, genç yetenekleri yerinde izledi. Elbette Fatih Terim’in iyi bir hoca olmasının yolunu açtı. Piontek’in kurduğu sistem ve takımın meyvesini Türkiye tarihinde ilk kez Euro 96’ya katılarak aldı. Derwall’ın Galatasaray’da yaptığı devrimin sonucu ise sarı-kırmızılar Mustafa Denizli döneminde Avrupa arenasında Kupa 1’de yarı finali gördü.
Derwall ve Piontek dışında da Almanlar geldi ama hiçbiri bu ikili kadar iz bırakmadı. Futbol bilgilerini cesaretle birleştirip, skoru düşünen değil, uzun vadede başarılı olacak takımlar kurdular. Hakkını teslim edelim, dönemin yöneticileri de en az Derwall ve Piontek kadar cesurdular. Sonuca bakmadan hocalara tam destek verdiler. Futboldan anlayan yönetici olmanın farkını ortaya koydular. Sonuçta kazanan Türk futbolu oldu. Kuntz’u Derwall ve Piontek’e kıyaslamak iki ustaya saygısızlık olurdu. Tek ortak yönleri Alman olmalarıydı.
Şenol Güneş yönetiminde Euro 2020’de sıfır çeken Türkiye, 2022 Katar yolculuğuna da sıkıntılı başladı. Karadağ’la sahamızda berabere kalıp, deplasmanda grubun en zayıfı Cebelitarık’ı yendik. Hollanda deplasmanında gelen 6-1’lik hezimet Güneş döneminin sonu oldu. Aslında olması gereken Euro 2020’de sıfır çeken Güneş’in istifa etmesiydi. Hadi hoca bırakmadı, TFF yönetiminin görevine son vermesi gerekirdi. Bu gecikmenin faturası Katar yolculuğunu sıkıntılı başlattı. Bu arada şu notu düşelim; pandemiden dolayı Euro 2020, bir yıl rötarlı 2021’de yapıldı.
A Milli Takım’da son 30 yılda ağırlıklı olarak yerli hocalar görev yaptı. Kuntz’a gelene kadar Guus Hiddink ve Mircea Lucescu dönemini yaşadık. İki kariyerli hoca döneminde adımızı uluslararası turnuvalara yazdıramadık. Fatih Terim, Mustafa Denizli, Şenol Güneş, Ersun Yanal ve Abdullah Avcı milli takımın dümenine geçen yerlilerdi. Terim’le iki, Mustafa Denizli ve Şenol Günel’le bir kez Avrupa şampiyonasına, yine Güneş ile bir kez dünya kupasında boy gösterdik. En başarılı sonuca 2022 Dünya Kupası’nda üçüncülükle Güneş, Euro 2008’te gelen yarı finalle Terim imza attı. Son iki Avrupa şampiyonasına ise grup maçlarında veda ettik. Terim’in üç, Güneş’in ise iki kez görev yaptığı notunu düşelim.
Hiddink ve Lucescu’ya göre düşük profilde olan Kuntz dönemi beklendiği gibi hüsranla bitti. Göreve gelmesinde etkili olan Hamit Altıntop dışında kimsenin inanmadığı bir isimdi. Tek kayda değer başarısı UEFA Uluslar C Ligi’nden B Ligi’ne taşıması oldu. Rakiplerimizin Faroe Adaları, Lüksemburg ve Litvanya olması, başarıdan ziyade C Ligi’nde olmanın utancından kurtulduk. Haksızlık etmeyelim, C Ligi’ne düşmemizin sorumlusu Kuntz değildi. Katar yolunda play-off oynadık ama ilk maçta Portekiz’e yenilip bir kupayı daha evimizde izledik. Euro 2024 yolunda Ermenistan galibiyetiyle başlayıp, sahamızda Hırvatlara yenildik. Letonya ve Galler galibiyetlerinin kredisini sahamızda Ermenistan’la berabere kalarak tüketti. Hazırlık maçında gelen Japonya yenilgisi Kuntz’un sonunu getirdi. Euro 2024 şansımız hâlâ devam ediyor. Bunda bizim kadar rakiplerin katkısını unutmamak lazım. Ermenistan’ı Galler’i, Hırvatistan’ın Ermenistan’ı deplasmanda yenmesi bize altın tepside sunulan ikramlar oldu.
Kuntz sonrası muhtemel isimler olarak yine bildik isimler konuşuluyor. Kim mi? Fatih Terim, Abdullah Avcı ve Sergen Yalçın. Beşiktaş’ı çalıştırmasa Şenol Güneş de listede olurdu. Yine aynı kısır döngünün içine girdik. Kariyerinde istikrarı yakalayamamış Sergen Yalçın, kariyeri boyunca Galatasaray – Milli Takım arasında mekik dokuyan Terim, Milli Takım dönemi hüsran olan Abdullah Avcı. Oysa Türk futbolunun devrime ihtiyacı var. Derwall ve Piontek gibi isimler bulmak zorundayız. Ancak ne ülkenin ne de TFF yönetiminin böyle bir vizyonu yok.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***