Mustafa Paçal
Seçimlerin yapılacağı tarihe kadar ne tür hukuksuzlukların veya entrikaların olabileceği hakkında herkes gibi bende temkinli yaklaşan yorumlarda bulunuyor ve “ne olur, ne olmaz” opsiyonumu yedekte tutuyordum.
Erdoğan ve Soylu’nun seçimlerin kaybedilmesinin iktidarlarına karşı yapılmış bir darbe olacağı yönündeki açıklamaları ve arkasından danışman Uçum’un açıklamaları, başlangıçtaki kaygımızı doğrular nitelikte…
İktidar sözcüleri ne demek ve nereye varmak istiyor?
Üst üste yapılan açıklamalarda, mealen iktidara oy vermeyen seçmenler açıkça darbecilikle suçlanıyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmanın en güçlü adayı Kemal Kılıçdaroğlu ise Erdoğan tarafından “bir mekanizmanın adayı” olmakla tehdit ediliyor.
Dahası Erdoğan’ın “Milletim Kandil’den destek alana ülkeyi teslim etmez” açıklaması çok öncelerden beri tartışılan “Erdoğan seçim sonuçlarını kabul ederek iktidarı devreder mi?” sorusunun yeniden güncellenmesine neden oldu.
Seçim güvenliği için bir başka tehdit ise İçişleri Bakanlığı’nın YSK seçim sistemine paralel olarak oluşturduğu seçim sistemi oluşumu. CHP sözcüleri tarafından deşifre edilen bu çalışmaya hiçbir anayasal ve yasal zemin olmamasına rağmen neden ihtiyaç duyuldu?
Öyle ki bakanlığın, bir hukuksuz adım daha atarak sistemde kullanmak üzere YSK’dan seçim tutanaklarının bir örneğini talep etmesi, talep reddedilmiş olsa bile, seçimlerin güvenliği hakkında kuşkuların daha da artmasının nedeni oldu.
Seçimlere 11 gün kala üst üste gelen bu tehditkar açıklamalar ister istemez seçimlerin güvenliği ve seçim sonrası konusunda tedirgin ediyor.
Seçim kararını sen aldın.
Seçimin kurallarını sen koydun.
“Ama seçimleri kaybedersem bunu bana yapılmış bir darbe sayarım.”
O zaman seçime gitmenin alemi neydi ki?
Bu zihniyet, seçimleri adet yerini bulsun anlamında bir formaliteye çevirme niyeti taşıyor.
KORKU YARATMAK İSTİYORLAR
Diğer yandan “ey vatandaş oyunu muhalefet partilerine verirsen bu işe yaramaz çünkü biz onlara iktidarı vermeyiz ve oyunuz boşa gider” algısı ve tehdidi yaratmak istiyorlar.
Bu saatten sonra akla hayale gelmeyecek her türden hile, şantaj ve tehdit yapmayı göze alan iktidar çevresinin, şimdi de Kılıçdaroğlu’nun yaptığı sosyal medya paylaşımları üzerinden “Deep Fake” videolar servis etme hazırlığı içinde oldukları anlaşılıyor.
Kılıçdaroğlu bu konuda CB İletişim başkanı Fahrettin Altun’u uyaran bir tvit attı. Bu tvitte “Cambridge Analytica’cılık oynamak sizi aşar ve yabancı servislerin eline düşürür” dedi.
Ve Erzurum provokasyonu bu gelişmeleri dikkate aldığımızda bağıra çağıra gelen bir saldırı oldu.
Bence iş oldukça ucuz atlatıldı. Ekrem İmamoğlu oldukça soğuk kanlı olarak yaptığı yatıştırıcı açıklamalarla olası bir çatışmayı önlemiş oldu.
Herkese çok geçmiş olsun.
Ancak iktidar sözcüleri durumu kaşımaya devam ediyorlar. Hatta öyle ki “burası Erzurum buradan çıkış yok” minvalinde tehdit ve tahrik dolu sözlerle…
Bu sözlerin bir tanesi de aile bakanı Derya Yanık’a ait “Erzurum hassasiyetleri olan bir şehirmiş” bu hassasiyetler insanlara taş saldırarak linç etme hakkını kimseye vermez veremez. Haddini bil sayın bakan…
BİRİNCİ TURDA BİTMELİ
Erzurum provokasyonu ayrıca bize gösterdi ki seçim birinci turda bitirilmeli. İkinci tura kaldığında nelerin olabileceğini düşünmek bile istemiyorum.
Yani anlayacağımız iktidar elinde geleni ardına koymadan seçimleri kazanmak için her yola başvuracak. Geçen yazımda da belirttiğim gibi Rus hackerlerin bile seçim sistemine siber saldırılarla müdahale hazırlığı içinde olduğu bilgilerinin olduğunu ve bunun uzak bir ihtimal olmadığını belirtmiştim.
Her ne kadar seçimlerin hukuk ve güvenlik içinde yapılmasını gözlemek için ülkemize gelecek olan uluslararası gözlemcilerin ve muhalefet partilerinin, son gelişmeleri dikkate alarak ilave önlemler için bir çağrı yapması yerinde olur.
Diğer yandan, seçim çalışmaları özellikle Millet İttifakı partiler ve Kemal Kılıçdaroğlu açısından oldukça çoşkulu ve bir o kadarda düşündürücüydü.
Örneğin Kılıçdaroğlu’nun son Van mitingi hem çoşkuluydu hem de pek çok siyasi mesajı içeriyordu.
Van/Van olalı herhalde tüm zamanların en kitlesel mitingini gördü.
CHP’nin oyunun %2 civarında olduğu Van’a, muhalefetin ortak adayı olarak gelen Kılıçdaroğlu’nu halk adeta bağrına bastı.
Bu kitlesel katılımın ilk mesajı bu oldu. İkinci olarak da Kürt halkının çözüme ve barışa ne kadar istekli ve hazır olduğu bir kez daha ortaya çıktı.
AK Parti’nin kalesi olan illerde ise oldukça düşündürücü ve heyecanlı görüntüler ortaya çıktı.
Kayseri, Balıkesir, Manisa ve Isparta gibi şehirler bunların başında geliyor.
Bu şehirlerde uzun yıllar Ak Parti seçimleri açık ara kazanmıştı ancak bu sefer Millet İttifakı bu şehirlerde siyasi üstünlüğü kazanmış görünüyor.
Tabii ki işin diğer yanında, yapılan onlarca anket çalışması da var ancak anketler meydanlarda gördüğümüz coşkuyu tam olarak yansıtmıyor gibi.
Ancak insanlar daha çok gördüklerine inanırlar.
Seçim meydanlarında gelen görüntüler ve yaşanan heyecanlara bakacak olursak ve bir de buna kalbimizden gelen sesi eklersek, benim yorumum seçimleri Kılıçdaroğlu ilk turda kazanır ve mecliste ezici çoğunluk muhalefet partilerine geçer.
Haydi hayırlısı diyelim…
Mustafa Paçal: Uzun yıllar sendika yöneticiliği yaptı, sol demokrat siyasetin içinde yönetici ve aktivist olarak çalıştı. Çeşitli sivil toplum kuruluşları içinde yer aldı. Farklı gazetelerde köşe yazıları yayınlandı.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***