YORUM | M. NEDİM HAZAR
(Ramazan Yazıları 5)
“Sabır, her şeyin anahtarıdır!”
Hz. Ali (KV)
Sabrın iki boyutu vardır.
Kullanıldığı anda etkisini göstermesi.
Ömür boyu sabırda sadakat gösterilmesi.
Misal, bir müminin vicdanını hayatının sonuna kadar kullanma sabrı çok kıymetlidir.
Keza vesveselere, kışkırtmalara, tahriklere karşı sabretmek; önemlidir.
Güzel ahlakta sebat sabrı; harikadır.
Korkuya karşı sabır belki apayrı bir yazı konusu olabilir. Ve önemlidir de.
İşte size müthiş bir ayet:
“İşte bu şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Siz onlardan korkmayın, eğer müminlerseniz, benden korkun. (Al-i İmran, 175)
Dün da bahsetmeye çalıştım; iki simetrik eğriden oluşur hayat.
Dengede giderken bir anda kırılır o denge.
Ya işler daha kötüye gider ya da daha iyiye.
Bizim dram ya da macera dediğimiz hayat türleri böyle oluşur.
Şansızdan şanslıya gidiyorsa mutluluk vardır ama bu demek değildir ki, sabra bu sapmada ihtiyaç yoktur.
Asla!
Sözgelimi büyük bir piyango vurdu size.
Hayatınızı baştan sona değiştirdi.
Şundan emin olun; imtihandasınız.
Ve eğer imtihan varsa, sabır lüks değil ihtiyaçtır.
Ya da başınıza bir kaza gelir. Ne bileyim evinize hırsız girer, bir zalim mallarınıza çöker filan.
Mücadele etmek ayrıdır, isyan ayrı.
Sabır isyanı sönümlendirir mücadeleyi büyütür.
Açlık ve yoksulluk karşısında sabır ne şahane bir şeydir.
Hele de bu sabır, şükür ile taçlandırılırsa.
Hastalıkta sabır öyle önemlidir ki, değil birkaç yazı, kitap yazılabilir bu konuda.
Ve haksızlığa karşı sabır.
Pek çok kişi bunu pısırıklık ya da zulme rıza göstermek olarak algılar.
Yanlıştır bu algı.
Şurası kesin:
Allah korkusu ve Allah ahlakını yaşamayanlar gücü ellerine geçirdikleri anda adaletten saparlar.
Bu zulüm sarmalı öylesine büyür ve onları kuşatır ki, bir süre sonra zalimliklerinin nasıl emsalsiz olduğunu gösterecek ayna bile tutsanız, öfke ve nefretten çıldırırlar.
Bu zihniyet dünyada iken küçük büyük demeden yaptıkları her tavrın ahirette karşılarına çıkacağını düşünmedikleri için bu konuda bir titizlik göstermeye gerek duymazlar. Dahası vicdanlarıyla değil, nefisleriyle hareket ettikleri için, akılcı değil, fevri kararlar alırlar. Öfkelendiklerinde öfkelerine hemen yenilir ve intikam alma arzusuyla hareket ederler.
Öte yandan çıkarlarıyla çatışan bir durum söz konusu olduğunda, kendi menfaatlerini koruma amacıyla karşı tarafa haksızlık yapmaktan çekinmezler.
Özellikle bu çağda bu durumun sayısız pratiğini görmekteyiz. Ve maalesef kahir ekserisi kendini inançlı, hatta Müslüman olarak gören ülke ve yöneticilerinin eliyle yapılır.
Sabır, inan insana şunu söyler; mücadele et ama sabır da et!
Sabrın meyvesini mutlaka göreceksin. Bu dünyada bugün ya da yarın.
Kimsenin hakkı kimseye kalmaz.
Bazen büyük hesaplar ahirete kalır.
Esas ondan korkmak lazım ama zalim en çok Allah’tan korkmaz.
Enbiya 47’ye bakalım:
“Biz ise, kıyamet gününe ait duyarlı teraziler koyarız da artık, hiçbir nefis hiçbir şeyle haksızlığa uğramaz. Bir hardal tanesi bile olsa ona (teraziye) getiririz. Hesap görücüler olarak Biz yeteriz.”
İftiraya karşı sabretmek hem dirençtir, hem sevaptır.
Tarih boyunca tüm inananlar zalim yöneticilerin iftiralarına, hakaret ve aşağılamalarına muhatap olmuştur.
Ali İmran 186:
“Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta olanlardan elbette çok eziyet verici (sözler) işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız (bu) emirlere olan azimdendir.”
Zalimlik dünyanın en eski kavramlarından biridir.
Mazlumluk da.
Zalim şunu unutur, tarihteki ilk zalim değildir o.
Ama mazlum şunu unutmamalıdır, kendisi ilk mazlum değildir ve son da olmayacaktır!
Bitiriyorum sevgili dostlar.
Avam tabirle söyleyecek olursak, “pekiyi sabır insana ne kazandırır?”
Cevap tektir: Sayısız fayda…
Mesela akıl, sabrın semerelerinin başında gelir.
İnsanları aptal ve aciz durumu düşüren en önemli etkenler, sabırsızlıkları neticesinde ortaya çıkan fevri düşünceleri ve fevri tavırlarıdır. Öke aklın tüm bariyerlerini indirir ve hırs ile birleşirse, başka sahibi olmak üzere etrafındaki herkesi ve her şeyi kasıp kavurur.
Aynı şekilde korku, alınganlık, dargınlık gibi tavırlar da, insanın mantıklı ve akılcı düşünmesini engeller.
Netice itibariyle bu konuda şunu söyleyebiliriz:
İnanan insanlar sabretmeleri sonucunda, akıl gibi çok büyük bir nimete kavuşur. Sabırlı bir insan, bu özelliği sayesinde karşılaştığı olayları ani bir heyecan, korku, duygusallık içerisinde değil, sakin ve itidalli bir biçimde değerlendirebilme imkanına sahip olur. Olayları derinlemesine ve çok yönlü düşünerek, olabilecek en akılcı sonuçlara varıp en faydalı kararları alabilir.
Sabır ince düşünmeyi öğretir.
Sabır, iyilikte sabit kadem kalmanın en önemli unsurudur.
Sabır adaleti ihtiva eder.
Sabır, güven verir.
Sabır, hayattan lezzet almayı ve huzur duymayı garanti eder.
Ve sabır meyvelerin en güzelini verir: cennet.
Ne mutlu sabredenlere…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***