Kahramanmaraş merkezli depremlerde 7 üyesini kaybeden Antakya Medeniyetler Korosu, afetten sonraki ilk konserini dün akşam, Adana’daki Çukurova Üniversitesi’nde verdi. Koro şefi Yılmaz Özfırat, konser öncesinde, “Erken mi, değil mi derken dedik ki, yani evet, buna ihtiyaç var dedik. Bir şekilde bizim ayağa kalkmamız lazım ki şehir ayağa kalksın” diye konuştu.
Türkiye’yi sarsan, 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerin en sert vurduğu illerden birisi olan Hatay’da çok fazla can kaybının yanı sıra şehrin kültürel yapısı da neredeyse yok oldu. Farklı kimliklerin bir arada yaşadığı kentteki camiler, kiliseler, tarihi sokaklar ve caddeler kullanılamaz hâle geldi. Kuruluşu 2007 yılı olan, 3 semavi dine mensup ve aynı zamanda 6 farklı mezhebe sahip kişilerden oluşan 200 kişilik Antakya Medeniyetler Korosu’nun da 7 üyesi afette hayatını kaybetti. 2012 yılında Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilen, 2019 yılında ise Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülü’ne layık görülen Antakya Medeniyetler Korosu, depremlerden sonraki ilk konserini dün akşam Adana’da verdi. Çukurova Üniversitesi Kongre Merkezi’nde düzenlenen konser öncesinde koro şefi Yılmaz Özfırat, ANKA Haber Ajansı’na konuştu.
“DEPREMDEN SONRA 193 KİŞİ KALDIK”
Özfırat, koronun Hatay’da bir proje olarak hayata geçtiğini hatırlatarak, şunları söyledi:
“Antakya Medeniyetler Korosu, Hatay’da var olan 3 semavi dinin; Hristiyanların, Yahudilerin ve Müslümanların temsilcilerinden oluşan bir topluluktur. Toplamda 200 kişiden oluşmaktaydı fakat depremden sonra 193 kişi kaldık. Koro içerisinde imam, papaz, doktor, avukat, öğretmen, manifaturacı, ev hanımı gibi farklı mesleklerden kişiler var. Bugüne kadar dünyanın farklı noktalarında 2 binden fazla konser vermiştir. Amerika Birleşik Devletleri’nde Amerikan Kongresi’nde, Avrupa Parlamentosu’nda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde, Cudi Dağı’nda, Van’da, Gaziantep’te, İstanbul’da gibi Türkiye’nin ve dünyanın birçok yerinde konser vererek ülkemizdeki bir arada yaşama kültürünü göstermek üzere kurulmuş bir topluluktur.”
“8 SAAT ENKAZDA KALDIM, ARKADAŞLARIM ÇIKARDI”
Depremlerin olduğu sırada Antakya’da olduğunu anlatan Özfırat, sözlerini şöyle sürdürdü:
“8 saat enkazda kaldım ben. Beni gelip arkadaşlarım işte tırnaklarıyla kazıyarak çıkarttılar, öyle diyeyim. Tabii çıktığımızdaki gördüğümüz manzara 100 yılın, bin yılın afeti. Her yerde bir yıkım var, her yerde bir ceset, her yerden bağıran, çağıran insanlar. Tabii ilk düşündüğünüz, arkadaşlarıma ne oldu diyorsunuz. Onları merak ediyorsunuz. İletişim yok tabii o sırada. Bir anda organize olabilmeye çalışıyorsunuz. Aradan birkaç gün geçtikten sonra artık hem cenazelerinizi öğreniyorsunuz hem de yaşayanlarınızı öğreniyorsunuz. Bizim Medeniyetler Korosu bir ailedir. Herkes birbirinin diline, diline saygı duyan bir topluluktur. O yüzden de çabuk organize olduk. Türkiye’nin farklı noktalarındayız ama bir araya gelip bir şeyler üretmek istiyoruz.”
“ONURLUYUZ, GURURLUYUZ, ÇOK UMUTLUYUZ”
Kendilerine konser fikrinin Adana’daki doktor arkadaş grubundan geldiğini söyleyen Yılmaz Özfırat, şöyle konuştu:
“Onlar bize, Medeniyetler Korosu’na dokunmak istediler. Çünkü Medeniyetler Korosu yaşarsa Antakya şehri de yaşar mantığıyla. Seyhan Nehri’nden Asi Nehri’ne bir gönül köprüsü kurmak istediler ve bunu bana söylediler. Biz de erken mi, değil mi derken dedik ki, yani evet, buna ihtiyaç var dedik. Bir şekilde bizim ayağa kalkmamız lazım ki şehir ayağa kalksın. O yürekli insanlar, bu işi organize ettiler. Adana’daki bütün sivil toplum örgütlerini bu işe dahil ettiler ve bize kucak açtılar. O yüzden hem onurluyuz hem gururluyuz hem de çok umutluyuz. Provasız, biz tabii biraz böyle doğaçlama yapıyoruz ve bir anda toplanıyoruz. Birbirimizi anlıyoruz. Müziğin dilinin aslında karşıya geçmesi çok önemli bir şey ve burada da bütün arkadaşlarım hem gönülden çalıp hem gönülden söyledikleri için de böyle biraz doğaçlama gidiyoruz ya, öyle diyeyim açıkçası.”
“UMUDUN BİTTİĞİ YERDE ZATEN YAŞAM BİTER”
İlerleyen günlerdeki turne programlarını da aktaran Antakya Medeniyetler Korosu şefi Özfırat, sözlerini şöyle tamamladı:
“Perşembe günü İstanbul’da, DasDas’ta, İhtiyaç Haritası ile birlikte bir konserimiz olacak. 50 tane sanatçıyla birlikte çıkıyoruz. Bir dayanışma gecesi. Deprem bölgesinde 2 bin 200 tane öğrencinin eğitim masrafları karşılanacak. Ayın 31’inde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Orkestralar Genel Müdürlüğü ile birlikteyiz. 15 Nisan’da İzmir’de Gündoğdu Meydanı’nda çıkıyoruz. Bursa’da konserimiz var. İşte Antalya’da, Denizli’de, Edirne’de, Türkiye’nin her yerinde konserler var. Çünkü depremzedelerin yardıma ihtiyacı var hâlen daha. Biz de bunu tekrar insanlara gösterip, deprem gerçeğini unutturmayıp bu konserlerden elde edilen geliri de bu depremzedelere aktarmak istiyoruz. Umutluyuz. Dünyada hiçbir şeyiniz kalmamış olabilir ama sizin yanınızda ve arkanızda koskoca bir 85 milyonu hissediyorsunuz. O yüzden umudun bittiği yerde zaten yaşam biter.”
ZEYDAN KARALAR: HATAY’IN AYAĞA KALKMASINA ETKİMİZ OLSUN İSTEDİK
Konsere ev sahipliği yapan Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar da konser öncesinde ANKA Haber Ajansı’na yaptığı açıklamada, koronun birleştirici bir yapısı olduğuna dikkat çekti. Karalar, şunları söyledi:
“Biz de Medeniyetler Korosu ile ilk konseri yapıp, Medeniyetler Korosu’nu ayağa kaldırıp sanki Hatay’ın da ayağa kalkmasıyla ilgili bir etkimiz olsun istedik, öyle bir şey düşündük. Biz konser hazırlığı yaptıktan sonra 7 yer daha konser talebinde bulunmuş. Devam edecek. Özellikle Hatay, Adana, Tarsus, hatta Mersin müthiş bağları olan 3 yerleşme birimi. Hristiyanlar oradan kalkıp bizim buradaki kiliseye gelirmiş. Hem akrabalık hem geçmişe dönük tarihi bağları var. Elbette böyle iki kadim kent, iki kardeş kent; ne diyelim? Yine bahar gelecek.”
“AMERİKAN KONGRESİ’NDE KONSER VEREN BEN, ECZANEDEN İLAÇ ÇALDIM”
Konser için sahneye, koronun hayatını kaybedenleri temsilen 7 mum bırakıldı. “Bülbül Kasidesi” ile başlayan konser, “İnsan İnsan” parçasıyla devam etti. “Ah Bir Ataş Ver” eserinin seslendirmesinin ardından şef Yılmaz Özfırat, “Yara Bere” parçasından önce, depremler sırasında geç gelen müdahaleye sitem etti. Kendisinin de enkaz altında kaldığını hatırlatan Özfırat, “Tam 3 gün… Çok kırgınım. Ben Amerikan Kongresi’nde konser veren Yılmaz Özfırat, gidip bir eczaneden ilaç çaldım. Bundan daha büyük bir utanç olabilir mi? Yüksek tansiyon hastasıyım. 3’üncü günün sonunda, yıkılmış bir eczaneye girip ilaç çaldım” dedi.
“KENDİ ÜLKEMİZDE MÜLTECİ GİBİ OLDUK”
Sözlerine “Yüreğimizi, deprem gerçeğini görmenizi istedik” diye devam eden Özfırat, depremin her an olabileceğini de belirterek şöyle konuştu:
“Benim de evim, arabam vardı. Birileri bana acıyor. ‘Ya Yılmaz, evin mi, araban mı gitti’ diyor. Diyorum ki, bana acıma. Depremzedelere sakın acımayın, sakın çünkü onlar da sizin gibiydi. Tutun depremzedenin kolundan, götürün, yemek yedirin. Bir yerde 31, 44, 02 plakalı birini görürseniz lütfen sahip çıkın. Onlar bu ülkenin gerçekten çok değerli insanları. Kendi ülkemizde mülteci gibi olduk. O yüzden bugün buraya gelmeniz benim için o kadar onur verici bir şey ki, çünkü bize sahip çıktığınızı hissetmek, o şehri tekrar Anka kuşu gibi ayağa kaldırmak için bize umut veriyor.”
7 KİŞİ İÇİN “YARA BERE” SESLENDİRİLDİ
“Bu okuyacağımız parça, bizim için çok özel bir parça. Yitip giden 7 tane canım için söylüyorum” dedikten sonra Özfırat, “Yara Bere” eseri icra edildi. “Doğma Güneş” parçasının ardından, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden gelip Adıyaman’daki Isias Otel’de, depremlerde yaşamını yitiren voleybolcu öğrenciler, öğretmenleri ve veliler için “Mağusa Limanı” seslendirildi. Zazaca “Elgajiye” parçasının arkasından “Güzel Günler Göreceğiz”, “İzmir’in Dağlarında Çiçekler Açar” ve “Bir Başkadır Benim Memleketim” müzikleri çalındı. Konser, “Bizde Atabarı Var” eserinin de çalmasıyla sona erdi. Yer yer duygusal anların da yaşandığı konserde dinleyiciler, uzun bir süre koro ekibini ayakta alkışladı.
Kaynak: ANKA
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***