Sorunlara derhal müdahale ediverir diye takdim edilen Tek Adam Rejimi’nin en acil durumda ne aciz vaziyetlere düştüğünü bu korkunç deprem belası sonucu net biçimde gördük.
Bu Rejim’in en gözde kurumu Diyanet’e (DİB) bağlı kimi görevlilerin ve kurumların cinsellik takıntılarını da aynı şekilde, net biçimde.
“Cinsellik takıntısı” derken, küçük kız ve özellikle oğlanlara kurslarda ve tarikatlarda artık olağanlaşan ve “taciz” diye adlandırılan yaklaşımları kastetmiyorum. Tarikat şeyhlerinin kendi 6 yaşındaki kızlarını evlendirip kocaya teslim etmelerini (ve bu konuda “yargı”nın yayın yasağı getirmesini) de. Bunlar fazlasıyla konuşuldu. Şöyle başlayalım:
***
Mesela, İstanbul Pendik’te Ulu Çınar Camii imamlığını yürütmekte olan Halil Konakçı, bir videosunda Hz. İsa’nın annesini öteki dünyada Hz. Muhammed’e ikram ediyor: “Hz. Meryem annemizdir. Çünkü hem Hz. İsa’nın annesidir, hem de cennette Hz. Muhammed’in eşi olacaktır. Allah cennette Hz. Meryem ile Hz. Muhammed’i nikahlayacak.”
Böylesine tasavvur ötesi bir cinsel fantezi karşısında Diyanet’ten ses yok.
Ama pardon, var. Olayın epey öncesinde, 26.07.2017 tarihinde saat 13.43’te @diyanetbasin adresinden gönderilmiş bir tvit var: “FETÖ, Hz. Muhammed’in Hz. Meryem ile evlendiği ve haşa Hz. İsa’nın babası sayıldığı gibi sapkın söylemlerde bulunmuştur.”
***
Şanlıurfa Mevlana Halid Camii İmamı Mehmet Şükrü Dörtbudak konuşuyor:
“Çocuklarımızı okutalım. Tamam okutun. Ama ne şekilde oku. Kadın erkek karışık bir şekilde. Edebinden, hayasından sıyrılacak bir şekilde. Erkek öğretmenlerin kızlara ders vereceği bir ortamda. Kadın öğretmenlerin açık-seçik bir şekilde erkeklere ders vereceği bir ortamda. Bunlar Cenabı Allah’ın arzu ettiği bir okuma sistemi değildir.”
19 Ocak 2023 tarihli bu haberden önce 11 Ocak’ta şunu okuyoruz: “Van’ın Edremit ilçesinde [üç imam-hatip lisesinde] kız ve erkek öğrencilerin sınıfları ayrıldı.”
Bu M. Ş. Dörtbudak, daha önce pedofiliyi (sübyancılığı) mazur gösteren ifadeleri yüzünden gözaltına alınmış ve soruşturmaya uğramış bir imam:
“Bayram vesilesiyle görüyoruz sokaklarda, kız çocuklarına giydirdikleri elbiseler. Aman yarabbi. ‘E çocuktur.’ Çocuktur var mı? Çocuk kendinden [iken] alıştıracaksın. Çocuğun kolu, göğsü, her tarafı açık, atlet gibi elbiseler, mini etek bacak açık ondan sonra pedofili suçtur. Pedofili akımı sen körüklüyorsun. Sen insanların gözüne tahrik edici şeyler ortaya koyarsan, batının getirdiğinden giysiyi, edebi, ahlakı aileye koyarsan, çoluk çocuğuna yaşatırsan tabii ki toplum bozulur, tabii ki pedofilik suçlar da artar. Tavşana kaç diyoruz, tazıya tut diyoruz. Önce suçu, eylemi oluşturacak ortamları yok etmek lazım”
***
12 yıl Süleymaniye Camii’nde vaizlik yapmış Ali Rıza Demircan (Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan’ın babası) yandaş Milat gazetesinde depremi yorumluyor:
“Evet bütün önlemleri alalım. Sağlam zeminler üzerinde güçlü binalar yapalım. Ama yetmez. Bizim için önleyemediğimiz doğal olayların nasıl olduğundan çok niçin olduğu önemlidir. Doğal afetlerin asıl sebepleri olan insan kaynaklı manevi depremler yani Allah’a ortak koşma, sosyal adaletsizlik ve zulümler giderilmeden bildiğimiz bütün önlemleri alsak korunabilecek miyiz? (…) materyalist ve deist/laik düzenlerden daha büyük hortum kasırga, sel ve deprem olabilir mi?”
***
Diyanet’e bağlı cami hocalarının yanı sıra, bizzat Din İşleri Yüksek Kurulu’nun da (DİYK) katkıları var bu bapta. “Depremzede çocuklar evlat edinilebilir mi?” sorusuna kanuna ve ahlaka aykırı bir fetva veriyor sitesinde:
“Dinimizde kimsesiz çocukların bakım ve gözetilmesi tavsiye edilmiş olmakla birlikte hukuki birtakım sonuçlar doğuran bir evlatlık müessesi kabul edilmiş değildir. Buna göre, evlat edinen ile evlatlık arasındaki bu ilişki sebebiyle bir evlenme engeli doğmadığı gibi, evlatlığın kendi öz anne babasının yerine, evlat edinenlerin nesebine kaydedilmesi de caiz değildir.”
Ahlaka aykırı, çünkü evlat edindiğin çocukla cinsel ilişkiye girmek asla görülmemiş/kabul edilemez bişey. Türk Medeni Kanunu’na aykırı, çünkü Md. 129’a göre evlat edinen ile evlatlık ve onun çocukları arasında evlenme yasak. Md. 500’e göre de evlatlık, tıpkı öz çocukları gibi, evlat edinenin mirasçısı olur.
Ama ne gam; idealimiz T.C. kanunları değil ki, İslam kuralları. Yine Milat gazetesi yazarlarından Galip Vanlı İlhaner’in 08.02.2023 tarihli tvitinden öğreniyoruz, “Yapacağınız yardımı İslam dinine uygun yapın” derken uyarıyor: “Burası Türkiye İslam Cumhuriyeti, ABD değil.”
Bu “evlatlıkla evlenilir” fetvası doğal olarak büyük tepki doğuruyor. Ve Diyanet sayfadan silmek zorunda kalıyor.
Ama aynı Diyanet, bunları yazan kişilere “Yahu siz gerçekten sapıksınız anladık da Diyanet gibi bir kurumda ne işiniz var. Gidin porno sektörüne girin” diyen gazeteci F. Altaylı’ya “Diyanet ve çalışanlarına hakaret ederek vatandaşları ve depremzedeleri kışkırtmak” gerekçesiyle suç duyurusunda bulunuyor.
İlahiyatçı İhsan Şenocak da burada devreye giriyor ve F. Altaylı’ya soru yöneltiyor: “Söyle, sen kimin çocuğusun!” Şenocak’ı daha önceden tanıyoruz: “Pantolon giyen kadınlar cehennemliktir” ve “Genç kaynana şehvet uyandırır” sözleriyle gündeme gelmiş, bu yüzden de Diyanet tarafından işine son verilmişti.
***
Bitmedi. Diyanet sitesi yazıyor: “Süt emzirme süt akrabalığı oluşturur (…) Süt akrabalığı oluşan kimseler birbirlerine mahrem hale gelir ve aralarında evlenme engeli oluşur.” Medeni Kanun’a ve ahlaki uygulamalara aykırı düşen bu fetva da şiddetli tepkiler üzerine siliniyor Diyanet sitesinden.
Yaz, sil, yaz. Diyanet sitesi değil bakkal defteri mübarek.
Bunları yapan Diyanet, AFAD’ın depremden günler sonra kurduğu çadır kentteki bir çadırda 4-6 yaş arası için kreş değil, Kur’an kursu açıyor ve üniversitelerin “uzaktan eğitim”e geçtiği sırada yüz yüze eğitime başlıyor.
***
Bitirmeden, ilginç 2 durum: Birincisi, Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Rektörü ve yılların dinsel program yapıcısı Prof. Nihat Hatipoğlu , CB Erdoğan’ın geçen hafta sözünü ettiğim ve depremin suçunu Allah’a fatura eden “kader” yorumuna karşı çıktı:
“Bu yapıların iznini veren, kolonları kıran, yanlış malzeme kullananlar katil hükmündedirler. İslam dininde zalimdirler. Bilim adamlarının, işin uzmanlarının sözü, bizim için dinî bir emir gibidir. Geçmişte dinlemediğimiz için bunlar başımıza geldiyse buna kader demeyeceğiz.”
Ben hemen düşündüm ki Hatipoğlu’nu bu cesareti üzerine fena cezalandıracaklar, bi daha TV’lere filan çıkartmayacaklar. Yanılmışım. Çıkarttılar. TV’lerin Ortak Yayını’nda Bağış Müsameresi sunucularından biri olarak.
İkincisi, çok geç de olsa bölgeye sevk edilen madenciler orada “domuzdamı” tekniği uygulamaya giriştiler. İslamcılarımıza duyurulur. Dinimize katiyen uygun değildir.
Baskın Oran: 1945 İzmir doğumlu. Uluslararası ilişkiler emekli profesörü. Özellikle azınlıklar üzerine çalışıyor. 1968’de bitirdiği SBF’de (Mülkiye) asistanken 1971 ve 1980 cuntaları tarafından toplam 9 yıl üniversiteden atıldı, her seferinde Danıştay’da kazanarak döndü. 1999-2009 arasında Avrupa Konseyi ECRI nezdinde ulusal irtibat görevlisi idi. Ekim 2004’te Başbakanlık İHDK’nın Azınlık ve Kültürel Haklar Raporu’nu yazınca mahkemeye verildi ve beraat etti. 2006’da erken emekliliğini isteyerek Oxford (2006) ve Harvard’da (2009) dizi konferanslar verdi. Aralık 2008’de Ermenilerden Özür Kampanyası’nı başlatan 4 kişi arasında yer aldı. Nisan 2013’te Kürt Barışı çerçevesinde Akil İnsanlar Ege heyetinde bulundu. Ocak 2016’da 1.128 akademisyenin Bu Suça Ortak Olmayacağız bildirisini imzalayanlardan biriydi. Mülkiye’deki lisansüstü dersleri Temmuz 2016’daki OHAL’den sonra kaldırıldı. 1985’te başlayan haftalık yazıları günümüzde Agos ve Artı Gerçek’de çıkıyor. 90’ı aşkın bilimsel makalesi ve 3’ü yurt dışında da olmak üzere 26 kitabı yayınlandı.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***