MELİHA YILDIZ
Sekiz yaşımda babamın cinsel tacizini anneme anlattığımda annem bana inanmadı. Annemin bana inanmadığını gördükten sonra yaşadıklarımı kimseye anlatmamaya karar verdim. “Annem bile bana inanmadıysa bu dünyada kimse bana inanmazdı…”
Daha sonra yıllarca süren istismara annem sessiz kaldı. Yetişkin bir kadın olarak annemle yüzleşmeye çalıştığımda da “Vallahi ben bilmiyordum!” dedi. “Bilmiyordum!… Bilmiyordum, bir cevap olabilir miydi?… Bilmiyordum, sadece annemin değil bütün toplumun arkasına saklandığı bir cevaptı.
Otuz beş yaşımda terapiye başlayana kadar annemin, yaşadıklarımı bilmediğinden hiç şüphe etmedim. Bildiğini kabullendiğimde kırk dört yaşındaydım. Ailelerimizin yalanlarının gölgesinde geçen ömür…
Dinlediğim başka aile içi cinsel istismar deneyimlerinde de çocuklar genelde annelerinden yardım istemişti. Anneler çoğunlukla çocuklarına inanmamış ya da desteklememişti. Ne oluyordu da anneler çocuklarına inanmayı reddediyordu ve istismara sessiz kalıyordu? Nasıl oluyordu da failin tarafında yer alabiliyorlardı?…
Birçok cevabı var bu sorunun. Annenin;
-ekonomik olarak babaya bağımlı olması,
-kendisinin de şiddete maruz kalıyor olması,
-aile birliğinin bozulacak olmasından korkması,
-evlilikte yanlış bir tercih yaptığı için suçluluk duyması,
-çocuğunu koruyamadığı için kendine öfke duyması,
-cinsel istismar geçmişi varsa kendi geçmişiyle yüzleşmek istememesi,
-ifşadan sonra yapılması gerekenler konusunda kendini güçlü hissetmemesi,
-kurumlara güvenmemesi.
Bu sebeplere baktığımızda ne diyeceğiz şimdi anneye? Anne işbirlikçi mi yoksa mağdur mu?…
ANNENİN İNKARININ YARATTIĞI SONUÇLAR
Peki biz mağdurlar cephesinden nedir annenin inkarı ve sessizliği?… Fredy’nin ihanet teorisine göre, ihanet yaşayan cinsel istismar kurbanlarının;
-güvenme becerileri paramparça olabilir,
-kendilerini savunma becerisini, duygusal, fiziksel veya cinsel açıdan zarar verici bir ilişkiyi sona erdirme yeteneğini sınırlayabilir,
-sağlıklı ilişki ve cinsel kararlar almasına yardımcı olacak bilişsel mekanizmalara zarar verir,
-birini güvenilmez olarak etiketleyememeleri, romantik ilişkilerinde kurbanları istismara daha açık hale getirebilir.
“Direndiğimizde bizi döverek istismar odasına gönderen, cinsel istismardan tutuklanan kocasını kurtarmak için varını yoğunu satan, “Hiçbir şeye değil de beni seninle aldatmasına üzüldüm” diyen anneye ne hissetmeliydik biz?… Annelerimize olan, dönüp bizi vuran, çevremize ve bütün dünyaya yansıyan öfkemizle nasıl baş edecektik?… Hayatımızdaki en büyük ihanete sebep olan insanı yaşamımızda nereye koyacaktık biz?
Çocuktuk ve kurtuluşumuz annemizin ellerindeydi. Dünya bizi zorba bir babanın eline terk etmişti ve kurtarması içinde annemizi göndermişti. İfşalardan sonra toplumun anneyi linç etmesi bundan. Kahramanın, toplumun ona verdiği rolü yerine getirememesi…
Biyolojik olarak çocuk yapıyor olabilmeniz kahraman olabileceğinizin göstergesi. Çocuğun bakımı, sağlığı, eğitimi, geleceği, kişiliğinin şekillenmesi her şey sizin sorumluluğunuzda. Ki bu alanlarda iktidar erkeklerin elindedir ama oluşacak sonuçlardan siz anneler sorumlusunuz. İçgüdüsel olarak koşulsuzca çocuğunuzu sevebilmeli ve kendinizi ona adamalısınız. Babası çocuğunuzu ihmal ve istismar ettiğinde de sorumlu sizsiniz. İhmal ve istismardan doğan sorunları çözmekte sizin sorununuz.
Tekrar soruyorum anne kim, suç ortağı mı mağdur mu?
Meliha Yıldız: 1975’te, cinsel istismar da dâhil birçok ihmal ve olumsuzluğun yaşandığı bir evde doğdu. Kırk dört yaşına geldiğinde, bir video-röportajla yaşadığı cinsel istismarı anlattı, bu onun için mağdurluktan aktivistliğe giden yolculuğun başlangıcı oldu. Türkiye’de, aile içi cinsel istismarın “mağdur” tarafından anlatıldığı ilk kitap olan Kutsal Tecrit’i 2021 yılında yazdı. Çocuğun cinsel istismarıyla ilgili yaptığı çalışmaları https://melihayildiz.org/ sitesinde paylaşmaya devam ediyor.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***