Serkan K., 15 Temmuz sonrasında ihraç edildiğini, hakkında yakalama kararı çıkarıldığını anlatıyor. Uzun süre Türkiye’de saklanmak zorunda kaldığını söyleyen Serkan K., yeni doğmuş bir bebeği, iki küçük kızı ve eşiyle Yunanistan sınırında, bataklıktan geçtiklerini anlatıyor. Serkan K., “Masumdum ancak bunu ispatlayacak bir ortam yoktu.” (Arkadaşlarının tutuklandığını, işkence gördüğünü hatırlatıyor) “Türk hükümeti bizi terörist ilan ettiği için kaçmak zorunda kaldık. Almanya’da sıfırdan başladık ama kendimize yeni bir hayat kurduk.” diyor.
Haberde yer alan bilgilere göre Serkan K., tıpkı diğer KHK’lı subaylar gibi Türk ordusunun bir üyesi olarak yaptığı çalışmalardan dolayı yıllar içinde birçok mükemmellik sertifikası ve ödül almış. Ancak Serkan K.’nın başarılı geçmişi Türkiye Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı ve tamamen vehimlere dayanan 912 sayfalık iddianamesinde hiç yer bulmamış. 2016 yılında ordunun bazı kesimleri tarafından Erdoğan hükümetine yönelik darbe girişimi iddiasının ardından darbeye karışmakla suçlanıyor.
‘TERÖR SALDIRISI OLACAK’ İHBARLARI ARTIYOR
15 Temmuz öncesi Erdoğan ve Türkiye’de devletin ikinci gücünü temsil eden ordunun bazı bölümleri, ülkenin geleceği ve ülkedeki terör saldırılarının sayısı ile ilgili birçok önemli konuda anlaşamıyor. Olaylar büyüyor, terör saldırıları artıyor. Ordu mensupları sürekli tetikte bekiyor.
AMİRİNDEN TELEFON GELİYOR, SİVİL KIYAFETLE OFİSE GİDİYOR
O yıl 15 ve 16 Temmuz gecesi de dahil olmak üzere çok fazla mesai yaptığını söylüyor Serkan K..15 Temmuz gecesi onu işe çağıran amirinden bir telefon alıyor. Normal kıyafetleriyle ofisine gidiyor. Kısa bir süre sonra savaş uçaklarının gürültüsünü duyuyor. Haberde, “Kaos patlak veriyor, birçok askeri personel ne olduğunu anlamıyor. Aynı zamanda kalabalık halk topluluğu ordu karargâhına doğru hareket ediyor. Askerler, 15 Temmuz gecesi Erdoğan’ın televizyonda yaptığı iki konuşmayı ofislerinden takip ediyor. Orada darbe hakkında Erdoğan “Tanrı’nın bir hediyesi” olduğunu söylüyor.” ifadeliri kullanılıyor.
Serkan K. bugün, “O zamanlar Erdoğan’ın bununla ne demek istediğini hemen anlamadım. Bunu ancak daha sonra anladım.” diyor.
Resmi rakamlara göre 16 Temmuz 2016’da 250’den fazla kişi öldü ve 2.000’e yakın kişi yaralandı. Birçok asker de öldü. Darbeci olduğu iddia edilen askerlerin sayısı hakkında hala güvenilir bir bilgi yok, Türk Cumhuriyet savcısı 8.000 askerin aktif olarak yer aldığını varsaydı – bu da ordunun büyük bir bölümünün hiç dâhil olmadığı anlamına geliyor.
ARKADAŞLARI İŞKENCEDEN GEÇİRİLİYOR
Haber şöyle devam ediyor:
Serkan K., ertesi sabah saat 10.00 sıralarında İstanbul’daki ailesiyle buluşmak için ordu karargâhından ayrılıyor. İki küçük kızı var ve eşi üçüncü çocuklarına hamile. Öğle vakti işe dönmek üzereyken, sosyal medyada, işe çağrılan birçok meslektaşının işkence gördüğünü görüyor, ‘hatta öldürüldüğünü’ öğreniyor.
Bunun üzerine Serkan K. başka bir şehirde saklanmaya karar veriyor. Gizli servisin telefonları izlediğini varsaydığı için karısıyla sadece ankesörlü telefonlar aracılığıyla konuşabiliyor. Serkan K., “Masumdum ama bunu kanıtlayacak uygun bir ortam yoktu” diyor.
Bir ay sonra karısı onu ziyaret edebiliyor ve saklanmasına yardım eden kişi artık orada kalmasını istemiyor. “O sırada ordudan terhis olduğumu ve Ankara’daki dairemizi iki hafta içinde boşaltmamız gerektiğini de öğrendim” diyor Serkan K..
Takip eden süre zerfında, aile saklanmaya devam ediyor ancak Serkan’ın eşi hamilelik muayenelerini yaptıramıyor, çocuğunu özel bir klinikte sahte isimle doğuruyor, sezaryen olmasına rağmen bir gün sonra farkedilme korkusuyla hastaneyi terk ediyor.
UMUDUMUZU TÜKETTİK, KAÇMAK ZORUNDA KALDIK
Kendini çaresiz hisseden Serkan K. vazgeçmeyi düşünüyor ama sonra bir avukata danışıyor. Davayı üstlenmek için avukat neredeyse 30.000 Euro talep ediyor – normal ücretin on katından fazla. Serkan K.’nin ise maalesef bunu karşılayacak parası yoktu.
Darbeye karıştığı iddiası nedeniyle savcılık müebbet hapis istiyor. Aynı sabah çiftin anne ve babasına baskınlar yapılıyor. Serkan K. “Umudumuzu kestik. Kaçmak zorunda kaldık.” diyor. İnsan kaçakçılarıyla temasa geçiyor. Kısa bir süre sonra aile, “tüm hayatını içine sığdıracak” tek bir küçücük çantayla Türkiye’yi terk ediyor.
Serkan K.’nin altı aylık kızını bataklıktan geçirdiği bebek arabası ve çantası hala bir anı olarak duruyor. O gün Serkan‘ın kollarında ikinci kızı vardı, beş yaşında olan büyük kızı ise bataklıkta tek başına yürümek zorundaydı. Ebeveynler, çocukların uyuması ve ağlamaması için iki küçük çocuğa sakinleştirici vermişti çünkü askerler tarafından farkedilme tehlikesi çok büyüktü.
2017’DEN BERİ ALMANYA’DA YAŞIYOR
Kaçışları 20 gün sürüyor Serkan ve ailesinin ve bu süre içinde travmatik şeyler yaşıyorlar. Yunanistan üzerinden Almanya’ya geliyorlar. Gießen’e iltica başvurusunda bulunduklarında Serkan K. hakkındaki iddianameyi Alman makamlarına teslim ediyor. 20 gün sonra, ailenin sığınma başvurusu onaylanıyor.
Serkan K. “Yeniden özgürlüğü bulduk ve çocuklarımız huzur içinde yaşayabilsin” diyor. Serkan K. Tüm dil kurslarına ek olarak bilişim uzmanı olarak yeniden eğitimini tamamladı, karısı ise Türkiye’deki mesleğini büyük bir firmada devam ettiriyor. Şimdi 11, 8 ve 6 yaşında olan çocukları liseye, ilkokula ve anaokuluna gidiyor.
Böyle bir adam için Türkiye şu anda “yıkılmış bir binaya” benzetilebilir. Ama sadece kendini düşünmek istemiyor. “Orada yardıma ihtiyaç varsa, ben de bir şeyler yapmak istiyorum” diyor. “Ama Türkiye’nin bizim için tekrar ne zaman güvenli olacağını görmeliyiz. Bu, Erdoğan rejiminin sona ermesinden önce olmayacak.” “Türk hükümeti bizi terörist ilan ettiği için kaçmak zorunda kaldık. Almanya’da sıfırdan başladık ama kendimize yeni bir hayat kurduk” diyor.
Serkan K. boş zamanlarını da insanlara faydalı olmak için kullanıyor. Gazetede, Werra-Meißner bölgesinin yeni gelen göçmenleri kendi deneyimleri ve mükemmel dil becerileri ile destekleyebilecek uyum rehberleri aradığını okuduğunda hiç tereddüt etmeden yardım etmek için başvuruyor: “İnsanlar için bir şeyler yapmak istiyorum.”
Serkan kendisi ve ailesinin yakında Almanya’da kalıcı oturma izni alacağı konusunda ise iyimser.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***