Ukrayna’da yaşayan Afgan bir mülteci olan Fazila Haydari, BBC’ye verdiği demeçte ülkede olup bitenleri “Taliban’ın Kabil’e saldırışı gibiydi” sözleriyle anlatıyor.
“Taliban Afganistan’da iktidarı ele geçirdiğindeki durum, şu an Kiev’de gördüklerimden daha iyiydi. Yine kaçıyoruz. Ama bu kez bilmediğimiz yerlere.”
Bu sözler, altı ay önce Taliban Afganistan’a girdiğinde Ukrayna’ya kaçabilen 36 yaşındaki Afgan askeri personeli Haydar Sıddıki’ye ait.
“Kabil’den kaçtım ve hayatımı kurtarmak için Ukrayna’ya geldim. Savaşın beni burada da takip edeceğini hiç zannetmezdim. Ne bahtı kara bir ulusuz.”
Sıddıki, 15 yıl Afganistan ordusunda görev aldıktan sonra, sadece bir çift üniforma ile Ukrayna’ya gitti. Bavulunu hazırlayacak vakti dahi yoktu. Hislerini dile getiren Sıddıki, “Yağmurdan kaçarken, birden doluya tutuluyorsunuz” diyor.
Sıddıki, Afganistan’daki Sovyet işgalinin sonlandığında yalnızca 3 yaşındaydı. Onun nesli ülke içinde savaşla büyüdü. Önce Taliban ülkedeki kontrolü ele geçirdi, daha sonra ABD işgali ve daha sonra yeniden Taliban. Savaştan kaçıp, huzur içinde bir hayat yaşamak istediğini söylüyor Sıddıki.
Şimdi ise Ukrayna’da tarihin nasıl da tekerrür ettiğine şaşıran Sıddıki, Avrupa’ya gelmesine rağmen savaşın onu takip etmeyi bırakacağından şüphe ediyor.
‘Kendi başınızasınız’
24 Şubat Perşembe gününün sabahında Ukrayna’da halk siren seslerine ve Rusya’nın geniş çaplı işgaline uyandı.
Sıddıki de dahil olmak üzere huzuru bulmak için Ukrayna’ya kaçan çok sayıda Afgan da “hiç beklemedikleri” bir yerde askeri bir harekat karşısında şaşkına düştüler.
Sabah namazı için uyandığında, mülteci kampındaki kaosu şöyle anlatıyor Sıddıki:
“Her şey haberlerdeydi. Kamptaki yetkililer kapıları açtı ve bize kaçmamızı söylediler. O vakte kadar insanlar bağırışlar içerisindeydi.”
Sıddıki, farklı ülkelerden gelen yaklaşık 250 mültecinin kendilerini “hiçliğin ortasında” bulduğunu söylüyor.
Kendilerine kendi hayatlarını kurtarmaları gerektiği söylendiğini ifade eden Sıddıki, en yakın ana yola 47 km uzakta olduklarını ve ulaşım talepleri dfe reddedildiği için tüm yolu yürümek zorunda olduklarını belirtiyor:
“Kamp yetkilileri bize şu andan itibaren kendi başınıza olduğunuzu söyledi.”
Olay yerinden gelen videolar, Chernihiv kenti yakınlarında, yapraksız ağaçlarla çevrili kırsal bir alanda poşetlere doldukları eşyalarını taşıyan ailelerin yürüdüğü anları gösteriyor.
Göçmenlerin çoğunluğu Ukrayna’nın batısına gitmeyi deniyor ve halihazırda batı şehirlerinde olanlar da ülkeden kaçmaya çalışıyor.
‘Burası güvenli olabilir diye düşündük’
Fazila Haydari, Perşembe sabahı sirenlerle uyanan başka birisi.
BBC’ye WhatsApp’tan ulaşan 26 yaşındaki kadın, “Taliban’ın Kabil’e saldırışı gibiydi. İnsanların çaresizliğini ve kaosu çok net hatırlıyorum. Şimdi ise Ukrayna’dan kaçmaya çalışan insanları görüyorum. Bunun gerçekleşmesini aklım hayalim almıyor” diyor.
Haydari attığı mesajları, Batı Ukrayna’daki Lviv kentinde küçük bir stüdyo dairede yaşayan 24 yaşında küçük kız kardeşinin evinden yazıyor. İki kız kardeş de Afganistan’dan Ukrayna’ya gelmeden evvel uçuş görevlisi olarak çalışıyordu.
Hâletiruhiyelerini şu sözlerle analtıyor Haydari:
“Kardeşim sabahtan beri konuşamıyor. İkimiz de şoktayız. Ne yapacağımızı, nereye gideceğimizi hiç bilmiyoruz.”
Haydari ve kardeşi şu anda Ukrayna’dan üçüncü bir ülkeye yerleştirilmeyi bekliyor. Umutsuzca yardım arıyorlar, tanıdıkları herkesle iletişime geçiyorlar:
“Buranın güvenli olacağını düşündük ama duruma bakın. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) ve diğer kuruluşları arıyorum ama kimse telefonlarımıza cevap vermiyor.”
İki kız kardeşin ailesinin yarısı hala Taliban yönetiminin altında korkuyla yaşıyor. Ancak şimdi aile kızların güvenliğinden endişe ediyor:
“Kabil’de olup bitenlerle ilgili şok içindeydik, memleketimizdeki ailelerimiz için endişeleniyorduk. Şimdi Ukrayna saldırı altında ve ailem bizim için endişeleniyor. Taliban’dan kurtulduğum için mutluydum ama şimdi Kabil’den ayrılmak iyi bir düşünce miydi diye düşünüyorum, çünkü şimdi başka bir savaşın ortasındayım.”
‘Başka nereye kaçsam bilemiyorum’
Taliban’ın Ağustos 2021’deki iktidara geçmesinin ardından tahliye edilen 370 kişi de dahil olmak üzere Ukrayna’da yaklaşık 5 bin Afgan vatandaşının yaşadığı tahmin ediliyor. Ukrayna toprakları bir savaş alanına dönmesiyle, ülkeler kendi vatandaşlarını tahliye etmenin derdinde. Fakat Afganlar ‘terk edilmiş ve unutulduklarını’ düşünüyor.
Ahmed Sajad (gerçek ismi değil), “Gerçekten sefil, evsiz ve perişan hissediyorum” diyor.
Taliban altı ay öncesinde iktidara geldiğinde Sajad, Kabil’de kariyerinin zirvesinde üst düzey bir hükümet yetkilisiydi.
Perşembe sabahı uyandığında dairesinin yanına bir roket düştüğünü görünce gözlerine inanamadığını söylüyor:
“Buraya biraz huzur içinde yaşamak için geldik. Dehşetin tekerrür edeceğini hiç beklemiyorduk. Şu anda Kiev’deyim ve insanlar farklı yönlere doğru kaçışıyor.”
“Süpermarketlerin, benzin istasyonlarının ve ATM’lerin yakınında uzun kuyruklar var… Birkaç ay önce Kabil’de gördüğümüz de tam olarak buydu.”
Altı ay önce Afganistan’dan Ukrayna’ya gelen Sajad ve diğerleri şimdi çaresizlik içindeler:
“Dil bilmiyoruz, pasaportlarımız devletin elinde ve hiçbir yere gidemeyiz. Ayrılmak istesek bile nereye kaçabileceğimizi bilmiyorum.”
Afgan halkı, Ukrayna’daki gelişmelerin ardından sosyal medyada hızlıca tepkiler verdi. Hem Taliban’ın yeniden iktidara gelişi hem de binlerce insanın ölümüne neden olan 1979’daki Sovyetler Birliği işgali hafızlarında hemen canlanabildi.
“Şimdi sorun şu ki burada bizi dinleyecek ya da göz kulak olacak kimse yok. Kendimi çok sefil hissediyorum, ne büyükelçiliğimiz ne hükümetimiz var. Hatta kimliğimiz bile yok. Yanımızda kimse yok.”
‘Çocuklarımı tekrar görecek miyim?’
Yürüyerek güvenli bir alana kaçan Haydar Sıddıki ve kamptan arkadaşları bitkin durumdalar. Yanlarında üç cocuklu altı kişilik bir aile bile var.
Gece yarısı 75 km’den daha fazla yol yürüdüler. Şimdi ise bir çatışma bölgesi olan Çernigiv’in merkezine ulaştılar.
Cuma sabahı bir sesli mesaj gönderen Sıddıki, hava saldırılarının hedefi olmamak adına küçük gruplar halinde yürüdüklerini söyledi.
Uluslararası toplumdan ve Birleşmiş Milletlerden onun gibi insanları unutmamalarını istiyor:
“Ya burada bir saldırı olur da bize bir şey olursa? Afganistan’daki aileme ne olacak? Ya ölürsem onlara sağ mı ölü mü olduğumu kim söyleyecek. Çocuklarımı tekrar görebilecek miyim?”
KAYNAK: BBC TÜRKÇE
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***