YORUM | NEVİN ERDEM
Kemal Kılıçdaroğlu geçenlerde, “İktidara geldiğimizde Kanal İstanbul Projesi’ne yatırım yapan şirketlere ve kredi veren bankalara ödeme yapmayacağız” demişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sazlıdere Köprüsü’nün açılış töreninde Kılıçdaroğlu’na cevap olarak, “Devletlerde devamlılık esastır, bunlar devlet terbiyesi de görmediler. Sizler nasıl devlet yönetimine talipsiniz ya? Söke söke sizden bu paraları uluslararası tahkim yoluyla da alırlar. Bunları da öğren” diyerek karşılık verdi.
Erdoğan’ın “söke söke sizden alırlar” sözü tepki çekti ve tartışılmaya devam ediyor.
Öncelikle konuyu basitleştirerek netleştirelim: Söz konusu olan şey bir sözleşme. Her sözleşmede taraflar olur. Sözleşme, sözleşmenin taraflarını hukuken bağlar.
Ama bir belgenin adının sözleşme olması veya üzerinde sözleşme yazması, her zaman tarafları bağlayan, uygulanabilir, hukuken geçerli bir sözleşmenin olduğu anlamına gelmez.
Örneğin sözleşmenin kurucu unsurlarında eksiklik, dolayısıyla yoklukla maluliyet olabilir; geçersizlik halleri söz konusu olabilir; muvazaa olabilir. Sözleşmelerin hukuken geçerli olamayacağı daha bir çok ihtimali saymak mümkün.
Herhangi bir eksikliği bulunmayan, hukuken geçerli bir sözleşme söz konusu ise, hukukun üstünlüğünün söz konusu olduğu bir düzende, bu sözleşmeye uymamak diye bir şey olamaz. Olursa, bunun elbette hukuk sistemi içinde yaptırımları olur.
Kılıçdaroğlu’nun sözleri Kanal İstanbul Projesi içinde yer alacak kişi ve kurumlara bir uyarı niteliğinde. İktidara gelirse, siyaseten karşı olduğu bir projeyle ilgili hukuki mücadele başlatacağını işaret ediyor.
Erdoğan’ın “söke söke alırlar” sözleri ne anlama geliyor peki?
Türkçe dilbilgisi derslerine dönüp, Erdoğan’ın sözlerini sorularla öğelerine ayıralım:
Nasıl alacaklar?
“Söke söke”
Kim alacak?
Sözleşmenin alacaklı tarafları, yabancılar, Katarlılar, vs.
Yabancılar kimden “söke söke” alacaklar?
Sözleşmenin borçlu tarafından, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden, halkın vergilerinden, cumhurdan.
Öğeler netleştiğine göre, sözler üzerinde yorumlara geçebiliriz.
“Söke söke” almak bir şeyi zor kullanarak almak anlamına gelir; tehdit içerir. Hukuki bir süreç sonunda bir şeyi alıyorsanız, “söke söke” değil, hukuki yollarla hakkınız olan şeyi almış olursunuz.
Görülmekte olan bir davada, davacının avukatı dahi “söke söke” almak gibi bir tabiri kullanmaz. Hukuki olarak haklarını savunur sadece. Ancak davanın davacısı ya da davacısıyla kendisini özdeşleştirmiş olan bir kişi, duygu ve menfaatlerini işin içine karıştırırsa karşı taraftan “söke söke” bir şeyler alacağını söyler ki bu karşı taraf için, yerine göre, tehdit ve hakarettir.
Ortada açılmış bir dava yokken, davanın muhtemel taraflarından birisi olan TC Devleti’nin Cumhurbaşkanı olan kişinin kendisini muhtemel davacı ile özdeşleştirerek, “söke söke alırlar” duygusallığının ve teslimiyetçi acizliğinin ne hukuken ne siyaseten izahı mümkün değil.
Galatasaray taraftarlarının bulunduğu tribünde Galatasaray-Fenerbahçe maçını izleyen ve kadroyu beğenmeyen Galatasaray eski teknik direktörünün “Fenerbahçe bu maçı söke söke alacak” diye bağırdığını düşünün. Galatasaray taraftarlarının tepkisi ne olurdu?
“Cumhur”un başkanlığını, temsilciliğini yapan birisi gelecekte “Cumhur”un başlatması muhtemel bir hukuki sürece içinde hakareti ve tehdidi barındıran “söke söke alırlar” sözleriyle nasıl müdahil olabilir?
Ya sözleşme hükümsüzse, sakatlıklar varsa ve tahkim de bunu kabul ederse?
Ya halkın haksız ve çok büyük bir zarara maruz kaldığı anlaşılırsa?
Erdoğan’ın, kendisini halkla değil de davacı tarafla bu kadar özdeşleştirmesinin nedeni ne ola ki?
Erdoğan doğru söylüyor: “Devletlerde devamlılık esastır.”
Peki ortada bir yolsuzluk varsa; suç varsa; devleti temsil edenler hukuksuzluklar sarmalında yuvarlanıyorlarsa? Sonraki gelenler öncekilerin pisliklerine sahip çıkmak ve devam ettirmek zorundalar mı?
Elbette hayır!
Önce etkin bir hukuki mücadele ile hukuki durum netleştirilecek. Uluslararası tahkimde kazanılabilir de, kaybedilebilir de! “Cumhur” tüm bedelleri faizleriyle birlikte ödemek zorunda kalabilir.
Ancak bu sürecin sonunda ülkenin, “cumhur”un bir zarara uğradığı tespit edilirse, bu zararın sorumlularından hesap sorulması gerekir.
Erdoğan sonrası dönemde ancak bir Varlık-Hakikat Komisyonu böyle bir işin üstesinden gelebilir. Böyle bir komisyon kurulduğunda bir yüzükle başlayan servetler masaya yatırılacak. Kamu ihaleleri tek tek incelenecek. Gemi filolarının cetvelleri çıkarılacak. Merkez Bankası’nın içini boşaltanların isimleri belirlenecek. Gelir seviyesiyle varlık ve yaşam seviyesi arasında uçurumlar bulunan kamu görevlilerinin listeleri tespit edilecek… Sonra da gereği yapılacak!
Belki de Erdoğan’ın uluslararası tahkim ile “söke söke almak” ifadesini aynı cümlede kullanması bir ağız alışkanlığıdır. Zira, Türkiye’de mahkemelerde hukuk olmadığı için, insanların hakları ve özgürlükleri “söke söke” insanların ellerinden mahkemeler yoluyla alınıyor. Hukukun olmadığı mahkemelerdeki zorbalıklar, basıp almalar, çöküp almalar, söküp almalar ağız alışkanlığı yapmış olabilir.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak, yabancıların, yabancı bir tahkimde Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhine açmaları muhtemel olan bir davanın sonucunu “söke söke alırlar” diyerek ilan eden Erdoğan unutmamalıdır ki, bu halk mevcut iktidarı alaşağı ettiğinde, kendisinden alınanları da “Türk mahkemeleri yoluyla söke söke alır”.