Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA Partisi) Genel Başkanı Ali Babacan, iktidarın Ayasofya kararı konusunda geçmişteki açıklamalarıyla şimdiki tutumunun çeliştiğini belirtirken ekonomik sorunlara çözüm üretemediği için ” milli ve dini hassasiyetleri ön plana çıkararak siyasi destek sağlamaya çalıştığını” söyledi.
Babacan, cumhurbaşkanlığa adaylığı konusunda ise “Bir siyasi parti varsa, o siyasi partinin genel başkanı varsa, orada da iddialı bir duruş gerekir. Yoksa niye bu çalışmalar yapılıyor” görüşünü dile getirdi.
Ali Babacan, partisinin yeni açtığı genel merkezinde ilk kez gazetecilerle toplantı düzenledi, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
“Babacan’ın parti kurduğu biliniyor, DEVA bilinmiyor”
Babacan, şimdiye kadar 37 il başkanının görevlendirildiğini bildirdi. Farklı bir örgütlenme yöntemi benimsediklerini, partililerin büyük bölümünü ilk kez siyasete girenlerin oluşturduğunu kaydeden Babacan, “Bir partiden gelenlerin oranı ise il yönetimlerinde yüzde 25’i aşmayacak.” dedi.
“Ali Babacan ve arkadaşları parti kuruyor” dendiğinde kamuoyunda bilinirliğin yüksek olduğuna dikkat çeken Babacan, önümüzdeki günlerde “DEVA Partisi markasının” tanınırlığını artırmak için çabalarının artacağını söyledi.
“Tünelin ucunda ışık görünmüyor, hassasiyetler ön plana alınıyor”
Pandeminin dünya ekonomilerini olumsuz etkilediğini ancak Türkiye’nin diğerlerine nispeten daha zayıf durumda yakalandığını belirten Babacan, mevcut yönetim anlayışıyla sorunların çözülemeyeceğini söyledi:
“Tünelin ucunda ışık falan görünmüyor, tünel açık mı kapalı mı o da belli değil ve mevcut yönetim çözüm üretemiyor. Bu nedenle ekonomi dışındaki maddelerin hep ön planda tutulduğunu görüyoruz. Özellikle vatandaşın hassasiyeti olan bazı konuları, bunlar bazen milli ve bazen dini hassasiyetler oluyor; bu hassasiyetleri sürekli ön plana çıkaran, sürekli açık sinir uçları üzerinde dolaşan ve bunun üzerinde bir durumu idare etme ve siyasi desteği koruma çabası var. Ama bunun sürdürülebilirliği yok. Lafla peynir gemisinin yürümesi mümkün değil insanların duygu dünyası tabii ki çok önemli ama reelde insanlar adalet, refah ister ve bunu sağlayamadığınız sürece o siyasi sistem zayıflar.”
15 Temmuz’la ilgili görüşleri
15 Temmuz darbe girişiminin demokrasiyi hedef alan bir darbe girişimi olduğunu ve ülkeyi yönetenlerin “uyanık olması” gerektiğini vurgulayan Babacan, darbe girişimine karışanların “en ağır biçimde” cezalandırılması gerektiğini söyledi.
Darbe girişimi sonrasında daha çok “güvenlik politikaları”nın öncelendiğini ve insan hakları, adalet konularında hatalar yapıldığını belirten Babacan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Güvenlik önemlidir ama insan hakları ve adalet perspektifiyle dengeli görülmesi lazım. Devlet, ülke yönetimi bir bütün. Mutlaka kurallı, hukuka uyan bir yönetim çok önemli. Devletin tamamen formal yapılar içinde yönetilmesi, asla başka yapılarla farklı bir tarz, yöntem izlememesi çok önemli bir kural. Devlet yönetiyorsanız tamamen kayıt içi, tamamen, kurallar, formal yapılar içinde yönetmek zorundasınız. Önümüzdeki dönemde herkesin bu tür konularda son derece duyarlı olması gerekir.”
“Ayasofya’yı ruhu ve yapısıyla korumak önemli”
Daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Babacan, Ayasofya’nın ibadete açılması ve bunun uluslararası yansımalarına ilişkin soruya, “Ümit ediyorum yöneticiler içerideki, dışarıdaki yansımalarını hesap ederek bu kararı almışlardır. Sonuçları hep beraber göreceğiz. Hayırlı olsun diyorum” yanıtını verdi.
Ayasofya’nın dünyanın ortak kültür mirası olduğuna dikkat çeken Babacan, “Bu çok kıymetli eserin hem fiziki şartları, hem de tarihi anlamının, öneminin mutlaka yaşatılması gerekiyor. Bu perspektifle bu eserin korunması gözetilmesi gerekiyor. Ama hem ruhuyla hem fiziksel yapısıyla korumak önemli olacak. Şu anda izliyoruz” dedi.
İktidara “tutarsızlık” eleştirisi
İktidar sözcülerinin, Ayasofya konusunda önceki açıklamalarıyla bugünkü açıklamalarının çeliştiğini ve “tutarsızlıklar olduğunu” kaydeden Babacan, “Bu yönetimin en önemli sorunu tutarsızlık. Ne değişti dünden bugüne. Ayasofya’dan bağımsız söylüyorum. Her konuda böyle. Şartlar çok zorlu. İnsanlar, daha kötü olur düşüncesiyle siyasi desteğini sürdürüyor, daha iyi olacağı hayali yok. Biz bunun için kurduk partiyi” dedi.
Babacan, bu sözleriyle, Erdoğan’ın Ayasofya konusundaki önceki açıklamalarını mı kast ettiği konusunda da “Her konuda… Herhangi bir başlığı cımbızlayın, ne denilmiş, ne yapılmış görülür. Ciddi bir tutarsızlık” ifadelerini kullandı.
“En başarılı şirketler garajlarda çalışmaya başlayan şirketler”
Gazetecilerin, parti genel merkezinin cadde üstü yerine ara sokakta olmasının dezavantaj” yaratıp yaratmayacağı sorusuna Babacan, dünyadaki büyük şirketlerin doğuşunu örnek göstererek yanıt verdi:
“Biliyorsunuz dünyanın en başarılı şirketleri, garajlarda çalışmaya başlayan çok sınırlı imkanlarla çalışmaya başlayan şirketlerdir. Bugün piyasa değeri en yüksek şirketlere bakın istisnasız hepsi son derece mütevazi mekanlarda başlamıştır ve başarılı olmuştur. Dolayısıyla mekanın iş görmesi önemli, ama ondan ötesi o mekanlarda ne üretildiğidir.”
“Parlamenter sisteme dönüş için yazılı taahhüde ihtiyaç var”
Ali Babacan, ittifaklar içinde yer alıp almayacaklarına ilişkin soru üzerine de partisinin parlamenter sistemden yana olduğunu anımsattı
Ancak ilk seçimlerin mevcut anayasaya göre yapılacağını ve bu nedenle de bir “geçiş süreci” yaşanacağına dikkat çeken Babacan, parlamenter sisteme dönüş için yazılı taahhüdü de içeren bir mutabakata gereksinim olduğunu kaydetti:
“Biz idealimizdeki sistemi çalışıp, onu taahhüt edip onunla seçimlere gireceğiz. O seçimlerden sonra bir geçiş dönemi olacak. Bu konuda bir hedef, mutabakat lazım. Aksi halde mevcut sisteme göre kim oraya oturursa otursun, 3-6 ay geçsin alışırlar, hoşlarına gider. Ne kadar kolay. Meclis’i kapatsan bir şey olmuyor. Kararnameyle götürmek mümkün. Eline geçiren kolay kolay bırakmayabilir.
Çok açık şekilde ideal sistemin önceden kurgulanması ve yazılı hale getirilip, yazılı, sözlü taahhüdünün verilmesi gerekir. Seçimden sonra geçiş dönemi olur. Anayasa değişiklikleri ile ilgili hazırlıklar yapılır. Sonra o ideal sistem gelir. Bir sonraki seçim, ittifak gibi konular çok kısa vadeli konular. Bundan sonraki seçim değil, daha sonraki seçim ve düzenin bugünden kurgulanması gerek.”
“Üç vakte kadar mı beş vakte kadar mı?”
Bu sürece DEVA olarak hazırlandıklarını anlatan Babacan, bir anayasa çalışması başlattıklarını anlattı. Babacan şunları söyledi:
“Arkadaşlarımıza, parti içinde sınırlı sayıda, daha çok parti dışından uzmanlardan oluşan bir heyet oluşturulması ve bu heyetin yeni bir anayasal düzen konusunda derhal çalışmaya başlaması konusunda talimat verdik. Bunu da diyaloğa açık bir şekilde, herkesin katkısını alarak yürüteceğiz. Şu anda odaklanmamız gereken bu. Mevcut yönetim bitecek, er ya da geç bitecek. Tamamen zaman işte! Üç vakte kadar mı beş vakte kadar mı bitecek. Ama bittikten sonrasını bugünden kurgulamak lazım, zihni hazırlığı yapmak lazım, topluma anlatmamız lazım.”
Babacan, ittifak ve cumhurbaşkanı adaylığını tartışmak için erken olduğunu, erken seçim halinde B planını devreye sokabileceklerini belirterek, “İsimler üzerinde, adaylıklar üzerinde konuşmak için çok erken. Hazırlandığımız A planı 2021-2022’de olacak bir seçim. Daha erken olursa, bizi devre dışı bırakmak için, oturulur, konuşulur. Biz A planına göre hazırlanıyoruz” dedi.
Adaylık sorusuna yanıt: Genel başkan iddialı olmalı
Ali Babacan, “Cumhurbaşkanı adayı olacak mısınız?” sorusu üzerine da şu yanıtı verdi:
“A planı için konuşuyorsanız ona daha vakit var. B planı içinse erken seçim kararı alındığında, o gün konuşulur. Bu işin bir doğası, tabiatı vardır. Bir siyasi parti varsa, o siyasi partinin genel başkanı varsa, orada iddialı bir duruş gerekir. Yoksa niye bu çalışmalar yapılıyor.”
Eski Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile ilgili bir soru üzerine de Babacan, Şimşek’in özel sektörde çalıştığını anımsatarak, “O nedenle siyasi kimliği yok ama arkadaşımız, o nedenle oturur sohbet ederiz” dedi.
“Bayramlaşmak istemediler”
Babacan’a, partilerle diyaloglarının sürdüğünü ve herkesle görüştükleri yönündeki açıklamaları üzerine “AKP ile de görüşüyor musunuz?” sorusu yöneltildi.
Babacan, ” Her partiyle görüşüyoruz. AKP ile de görüşürüz. Gerçi AKP ile bayramlaşmak istedik, onlar geçen sene kiminle bayramlaşmadılarsa onlarla bayramlaşacaklarını söylediler” karşılığını verdi.
“Z kuşağı bizi merak ve takip ediyor”
Siyasette son dönemde tartışma konusu olan Z kuşağı ile ilgili partisinin politikasının ne olacağı sorusuna da yanıt veren Babacan, bu kesimin sosyal medyadan kendilerini merak ve takip ettiklerini söyledi:
“Z kuşağı büyük ölçüde Y kuşağına bir şeyleri empoze etmek, dayatma işlemez. Bu Y, Z kuşağına sadece seçmen gözüyle bakmıyoruz. Geleceğimizin önemli değerleri olarak bakıyoruz. Sosyal medya çalışmalarımızın Y ve Z kuşağı tarafından dikkatli takip edildiğinin farkındayız.”
Dolayısıyla biz ne kadar açık doğru sözlü dürüst olursak onlar doğrular konusunda ikna olurlar diye bekliyorum. Çünkü içi boş köpük konuşmalar, onlar için tamamen boş. Dinlemiyorlar, kulaklarını kapatıyorlar, hatta telefonlarını da kapatıyorlar. ”
“Can Akın Çağlar iyi bir profesyonel”
Ali Babacan, bakanlığı döneminde Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü yapan Can Akın Çağlar’ın, CHP içinde de tartışmaya neden olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreterliği’ne atanmasına ilişkin soruya ise şu yanıtı verdi:
“Can Bey iyi bir profesyonel yöneticidir. Kendisiyle konuşmadım basından öğrendim. İyi bir profesyonel yönetici diye muhtemelen bakıldı, fark edildi ve o göreve getirildi. Hatta o dönem Meclis’te bütçe görüşmesinde hararetli tartışma olmuştu, CHP tarafından eleştirilen konular vardı ama o konular defalarca denetimden geçti ve aslında hiçbir sorun olmadığı da zaten teyit edilmişti. Ama herhalde Can Bey’in bu göreve gelmesi de o dönemle ilgili bazı gerçekler de teyit edilmiş oldu. Ama bu tamamen dışarıdan gözlemlerim. ”
“Partimizin görünürlüğünün artması üzerine gündeme geldi”
AKP ve MHP’nin sosyal medyaya yönelik yasal düzenleme hazırlığını da değerlendiren Babacan, terör, hakaret veya sakıncalı içerikler Konusunda zaten Uluslararası düzeyde işbirliğinin yapılabildiğini, sosyal medya şirketleri ile görüşülebildiğini ifade etti.
Babacan, tartışmanın konunun partisinin sosyal medyadaki görünürlüğünün artması sonrasında gündeme gelmesinin dikkat çekici olduğunu söyledi:
“Özellikle bu çalışmaların bizim DEVA partisi olarak kurulmamız, sosyal medyada da görünürlüğümüzün artması diğer siyasi partilerden daha fazla görünürlük sağlamamız ondan sonra bu çalışmaların gelmesi dikkat çeken bir husus. Teknolojiyle savaşamazsınız. Bu ülkenin gençlerini karşınıza alıp savaşamazsınız, akıllı yöneticinin yapması gereken teknolojiyi, gençleri yanınıza alıp yol yürümektir. Bununla ilgili bir komisyon oluşturduk genel başkan yardımcıları görevlendirdik, genel bakan yarımcım Mustafa Bey var meclise geldiğinde her türlü gelişmeyi izliyor, takip ediyoruz. ”
Baro düzenlemesi: İktidar güdümünde örgütler haline getrime çabası
TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen “çoklu baro” düzenlemesi konusundaki tartışmaları da değerlendiren Babacan, baro başkanları ve avukatların yürüyüşünün engellenmesini üzüntüyle karşıladıklarını ifade etti.
Düzenlemenin Meclis’e getirilmesinin nedenlerine bakmak gerektiğini ifade eden Babacan, “Asıl ana motivasyonun baroları emir altında hareket eden, hükümetin güdümüne girmiş örgütler haline getirme çabası olduğunu görüyorum. Ana motivasyon bu olunca, yapılan bu tür düzenlemelerE genel anlamda olumlu bakmamız mümkün olmuyor” dedi.
“Kürt vatandaşlardan önemli teveccüh var”
Babacan, Kürt seçmenin partilerine ilgisine ilişkin bir soru üzerine de tüm kesimleri kucaklama anlayışıyla kurulduklarını ifade etti. Kürt vatandaşlardan ciddi bir teveccüh olduğunu kaydeden Babacan, “Bazı şehirlerde iki seçenek arasında sıkışmışlık var. Burada, iki seçenek arasındaki sıkışmışlıkta bizi en önemli nefes alma kapısı olarak görüyorlar. İlgiden ve destekten çok çok memnunuz” dedi.
HDP’yle diyalog konusuna nasıl baktıklarına ilişkin soru üzerine de Babacan, şu görüşleri dile getirdi:
“Bu ülkenin anayasasına, ilgili yasalarına göre kurulmuş bir siyasi partiyse hele de TBMM’de grubu bulunan bir partiyse, bu partiyle bizim diyalog kapılarımız açık olur. Biz zaten bu dışlayıcı, kutuplaştırıcı siyaseti bu kutuplaştırıcı siyaseti, bu kısır döngüyü kırmak için biraz da bu yeni hareketi başlattık.
“Bir taraf olan bertaraf olur, diye bir ifade vardır. Bu ne demek. İnsanları içeride de dışarıda da taraf olmaya zorluyorsunuz. Böyle bir şey kabul edilemez. Çalışmalarda suç unsuru varsa o da bağımsız, tarafsız yargının konusudur. Bir siyasi parti böyle bir hüküm veremez. Bu düşmanlık, hamaset üretmek ve bunun üzerinden oy toplamaya çalışmaktır. Tüm siyasi partilerle diyalog kanallarımız açık olacak. Hamaset üstünden asla siyaset yapmayacağız, toplum yoruldu artık nefes aldırmamız, rahatlatmamız lazım.”