Libya’daki MİT şehidi haber ve paylaşımları nedeniyle tutuklu altı gazetecinin yargılanmasına İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlandı.
Mart ayının başından beri tutuklu olan OdaTV Haber Müdürü Barış Terkoğlu, OdaTV Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, OdaTV muhabiri Hülya Kılınç, Yeniçağ gazetesi yazarı Murat Ağırel ve Yeni Yaşam gazetesi Yayın Yönetmeni Ferhat Çelik ve aynı gazetenin Haber Müdürü Aydın Keser MİT Kanunu’nun 27. maddesiyle, TCK’nın 329. maddesinde düzenlenen ‘gizli kalması gereken bilgileri’ açıkladıkları iddiasıyla 7 yıldan 18 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanıyor.
MİT mensubunun cenaze töreninin fotoğraflarını çektikten sonra Hülya Kılınç’a verdiği için tutuksuz yargılanan Akhisar Belediyesi görevlisi E. E. ise duruşmaya SEGBİS aracılığıyla katıldı.
Aynı dosya kapsamında hakkında yakalama kararı bulunan gazeteci Erk Acarer, yurtdışında olduğu için duruşmada yer almadı.
Ağırel: ‘‘MİT’in Libya’da faaliyet gösterdiğini ilk duyuran Cumhurbaşkanı, o da mı suç işledi?’’
Duruşmada savunmasını yapan ilk sanık olan gazeteci Murat Ağırel, iddiaları reddetti.
Ağırel ‘‘MİT’in Libya’da faaliyet gösterdiğini ilk duyuran Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır. Cumhurbaşkanı şimdi suç mu işlemiştir? Bizler MİT’in nerede ne görev aldığını nereden bilebiliriz? Benim Twitter paylaşımlarımla öteki haber ve fotoğrafların hiçbir alası yok. İddia makamı bunu planlı bir faaliyet olarak görüyorsa delil koymalı. 19 Şubat’ta şehidimizin doğduğu ilçenin muhtarı fotoğraf koyarak paylaşım yaptı ama MİT bunu ifşa olarak görmedi. ‘Bordo bereliler’ ve ‘Özel kuvvetler’ adlı Facebook hesapları ‘Bize emanet’ yazdı, güvenlik uzmanı Abdullah Ağar, ‘Vatan kimi zaman bilinen kimi zaman bilinmeyen kahramanlarıyla yükselir’ yazdı. MİT bunları ifşa görmedi, benim anlamını dahi bilmediğim ‘Case officier’ı ifşa olarak gördü. Cumhurbaşkanımızın şehitleri ‘tane’ olarak nitelemesi beni üzmüştü, ben o twiti o nedenle attım. Yazımı yollamasaydım, yazı da yazacaktım’’ dedi.
Ağırel, kendisiyle aynı dosyada yargılanan altı kişiden yalnızca Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan’la tanıştığını HTS kayıtlarının ortaya koyduğu haliyle onlarla da 15 aydır görüşmediğini dile getirdi.
Duruşma, Ağırel’in ardından diğer sanıklar ve avukatların savunmalarıyla devam edecek. Mahkeme başkanı, Corona virüsü salgını koşullarında ilk duruşmayı bu akşam 18.30 sularında bitirmek istediğini söyledi.
Duruşma öncesi gazeteciler ve gazeteci örgütleri, tutuklu gazetecilere destek vermek için İstanbul Adalet Sarayı önünde buluştu.
Haberin Var Mı İnisiyatifi: ‘‘Meslektaşlarımız içi boş bir iddianameyle 110 günden beri Silivri Cezaevi’nde tutsaklar’’
Gazetecilerin tutuklanması sonrası sosyal medyadan destek kampanyaları düzenleyen ‘Haberin Var Mı İnisiyatifi’ adına konuşan Mehveş Evin, bu tutuklamaların asıl hedefinin dışarıdaki gazetecilere gözdağı vermek olduğunu savundu.
Evin, ‘‘Meslektaşlarımız benzerini yıllardır gördüğümüz mesnetsiz suçlamalarla karşı karşıya. İçi boş bir iddianameyle, 110 günden beri Silivri Cezaevi’nde tutsaklar. Meslektaşlarımızın hürriyetleri ellerinden alınıp Corona pandemisi koşullarında demir parmaklıkların arkasına atılırken asıl mesaj bizlere, dışarıdaki gazetecilereydi. ‘Görmeyin, duymayın, konuşmayın’ deniyor, üç maymunu oynamamız isteniyordu. Yalnız Barışları, Hülya’yı, Murat’ı, Ferhat’ı, Aydın’ı, Müyesser’i değil bizleri de susturmak, sindirmek, korkutmak, istiyorlardı. Namık Kemal susmuş muydu? Ya Sabahattin Ali ve Nazım Hikmet sinmiş miydi? Siz Uğur Mumcu’nun ya da Musa Anter’in biat ettiğini gördünüz mü? Ya Hrant Dink ve Metin Göktepe? Asla! Bugün yargıçlardan adil olmalarını, hukuku referans almalarını, vicdanlarını dinlemelerini ve meslektaşlarımızı serbest bırakmalarını talep ediyoruz’’ dedi.
Eren: ‘‘Hakikatler topluma ulaşmasın diye gazeteciler tutuklanıyor’’
‘Gazetecilik Suç Değildir’ pankartı önünde konuşan DİSK Basın İş Sendikası Başkanı Faruk Eren, gerçeklerin yazılmasının istenmediği için gazetecilerin susturulmak istendiğini dile getirdi.
Eren ‘‘Yalnızca 6’sı tutuklu 7 gazeteci arkadaşımız değil çok sayıda arkadaşımız yargılanıyor. Bu haftanın ilk 3 günü, 20’ye yakın gazeteci yargılandı, yargılanıyor. Türkiye bir gazeteci hapishanesi durumda. Sadece acı çekenler gazeteciler değil toplumun her kesiminden ah sesi geliyor. Baro başkanlarının Ankara’ya sokulmadığını gördük. Avukatlar avukatlık yapamıyor. 2 avukat ölüm orucunda. İşçilerin kıdem tazminatı yok edilmek isteniyor. ‘Gerçekler duyulmasın, hakikat topluma ulaşmasın’ diye gazeteciler yargılanıyor, tutuklanıyor’’ diye konuştu.
TGS Başkanı: ‘‘Gazeteciler tecrit ediliyor, özgürlüklerinden mahrumlar’’
Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Gökhan Durmuş da Türkiye’de halihazırda 75 gazetecinin tutuklu olduğunu hatırlattı.
TGS Başkanı ‘‘Habere, haberciye düşman bir iktidar olduğu sürece burada Çağlayan Adliyesi’nde olmaya devam edeceğiz gibi gözüküyor. Şu anda tutuklu olan 75 meslektaşımızın özgürlüğe kavuşmasıyla birlikte dayanışmayla, bu zor günleri arkamızda bırakmayı umuyoruz. Bugün 6 meslektaşımız, hakim karşısında olacak. Onlar özgürlüklerinden mahrumlar, tecrit edilmiş durumdalar, birbirleriyle görüşmeleri engelleniyor. Onlar Silivri’de biz dışarıda direniyoruz’’ dedi.
Duruşmayı izlemeye gelen CHP, HDP, İyi Parti ve TİP’ten yaklaşık 20 milletvekili, salonun küçük olması nedeniyle salona giremediler.