YORUM | M. NEDİM HAZAR
Bilenler bilir, medya piyasasında “Ahmet Hakan tarzı yazmak” diye bir başlık vardır.
Allah selamet versin Cem Yılmaz’ın “10 derste nasıl Anadolu Rock yapılır?” tarifine benzer bir şablon çıkarılmıştı vaktiyle.
“8 adımda Ahmet Hakan tipi yazı yazma kılavuzu” başlıklı mezkur şablonu okumanızı salık veririm.
Bir durum daha var ve ne yazık ki bu kadar eğlenceli değil.
Ne kadar şuurlu ya da kurgulanmıştır bilemeyeceğim ancak Ahmet Hakan ve kafaya taktığı konuklarının başına gelen felaketler arasında tuhaf bir kader benzerliği var.
Hatta bu durum sadece Ahmet Hakan ile ilgili de değil, çalıştığı kurum olan Doğan Medya ile de ilgili. Bu meyanda Hürriyet ve Milliyet geçmişte bir gazeteden çok farklı görevler ifa ederken, Ahmet Hakan da gazeteciden ziyade (şimdi ne olduğunu yazarak kırıcı olmak istemem) başka bir vazife görmüş oluyor. Bu grup el değiştirmesine rağmen bu fonksiyonunun devam etmesi bana çok enteresan gelir.
İsterseniz örnekler üzerinden ilerleyelim.
Ahmet Altan, malum yıllardır iktidarın ve gizli ortağı Ergenekon’un düşman hukuku neticesinde zindanda tutuluyor.
Ülkenin en önemli edebiyat değerinin hapislerde çürümesinden siyasal İslamcılar ve Ergenekon tayfası zerre miktar rahatsız olmuyor.
Ahmet Altan’ı hapishaneye götüren süreci şöyle bir göz önüne getirelim.
2002 yılının Eylül ayında Almanya’da bir konferans verdi. O dönem Taraf gazetesi henüz yoktu ama Hürriyet’teki yazılarıyla Ergenekon cephesinin canını epey sıkıyordu Altan. Doğan Medya, bu konferansı çarpıtarak ülkeye servis etmekle kalmadı, Milliyet gazetesinde, “Fransız Ahmet” başlığıyla verdi.
Ahmet Altan’ın duruma sert tepki göstermesi Milliyet’i geri adım attırıp, özür diletti ama Altan üzerine yapılan hesaplar durmadı.
Sıra Ahmet Hakan’a geldiğinde şöyle bir başlıkla çıktı Hürriyet’teki köşesi Coşkun’un:
“Yargılanacaksın Ahmet Altan!”
Ahmet Hakan’ın bu yazısına en fazla desteği kuşkusuz Oda TV ve Soner Yalçın güruhu verdi.
Ahmet Altan’ın elinde kalem vardı ve tane tane Ahmet Hakan’a cevap verdi. Cevap hakkı istedi, Ahmet Hakan infaz etmek istediği her kurbanında uyguladığı taktiğini Altan’a da uyguladı: “Tamam gel ama şunları şunları da konuşalım..” Aklı sıra cepheyi genişletip, işin içine Ergenekoncuları da alınca Altan ile baş edebileceğini zannediyordu Ahmet Hakan.
Öyle olmadı, tuzağa düşmedi Altan. Ancak Ahmet Hakan’ı da basın tarihinin sayfalarına tabiri caizse gömdü ve üzerine de kürekle vurdu.
Sonrasını biliyorsunuz, Ergenekon ve siyasal İslamcı ortaklığı ilk fırsatta Ahmet Altan’ı üfürükten davalarla zindana attı, hala esir tutuyor.
Daha fena sorumlulukları da var Ahmet Hakan’ın..
Örneğin Tahir Elçi olayı.
Hayatı boyu kardeşliği, özgürlüğü, demokrasiyi savunmuş bir hukuk insanını ekranına çıkarıp tuzak cümlelerle karanlık mahfillere hedef göstermekte tereddüt etmedi Ahmet Hakan.
Hatta yandaş medya bile bu konuda dayanamayıp patladı ve Elçi cinayetinin sorumlusunun o olduğunun yüksek sesle dillendirdiler.
Geçmişte, “Eskiden Aydın Doğan’ın köpeğiydin, şimdi ise bizim köpeğimizsin. Sahibin değişiyor ama her devir sen bir köpeksin” diyen Cem Küçük, ekranda açıkça bunu ifade etti.
Enteresandır Ahmet Hakan bu iddialara genel karşılık vermeyi tercih etmişti. Kendisine yapılan hakaretleri duymazdan geliyor, Tahir Elçi’ye yaptıklarında etik açıdan bir sakınca görmüyordu.
Ahmet Hakan’ın ilk kabahati ve marifeti bunlar olmadı şüphesiz ve son da olmayacaktı.
Aynı taktiği Selahattin Demirtaş’ta da uyguladı, şimdi de mazlumların hakkını savunan HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’na karşı klasik bir Ahmet Hakan taktiği uygulamaya devam ediyor.
Gergerlioğlu’nun çıplak aramaları gündeme getirmesinden rahatsız olan Ahmet Hakan, tıpkı daha önce Ahmet Altan’a, Selahattin Demirtaş’a, Tahir Elçi’ye yaptığı gibi topu farklı kanatlara atarak, mevzii genişleterek işin içinden sıyırmakla beraber muhatabını zor, hatta mahkum, hatta kurban durumuna düşürmeye çabalıyor.
Geçtiğimiz gün Gergerlioğlu hakkında aynen şöyle yazdı:
“Ben de Gergerlioğlu’dan bir şey talep ediyorum… HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, benim ‘çıplak arama’ konusunda bir şeyler yazmamı istiyor. Sürekli. İnatla. Durmaksızın. Telefonuma mesajlar atıyor. Atıyor, atıyor, atıyor. Sonra da Twitter’dan… ‘Ahmet Hakan’a mesaj attım ama yazmadı’ diyerek… Beni ifşalıyor. Ve taraftarlarına hedef gösteriyor.”
Ardından da baklayı ağzından çıkardı:
“Diyarbakır’da HDP il binasının önünde aylardır oturma eylemi yapan ve evlatlarını PKK’dan talep eden Diyarbakır Anneleri’ni bir kerecik olsun ziyaret edebilir ve onların dertlerini dinleyebilir mi acaba?..”
Lütfen baştaki Ahmet hakan gibi yazmanın 8 adımını okuyunuz…
Göreceksiniz bütün tartışmalarındaki taktiği aynı.
Çıplak arama gibi insanlık dışı bir durumla, HDP önünde eylem yapan (ki o mesele de Ahmet Hakan’ın çarpıttığı gibi değil asla) annelerin ne ilgisi var?
Rus metrosunu eleştiren Amerikalı turiste “Ama siz de Hiroşima’yı bombaladınız” diyen Rus turist rehberinden ne farkı vardır bu mantığın?
Ömer Faruk Gergerlioğlu, bildiğiniz üzere mazlumun kimliğine bakmadan gece gündüz insan haklarını savunan, zulme direnen, haksızlığa karşı dik duran bir milletvekili.
Ahmet Hakan gibilerin şüphesiz böylesi bir insanı cesaretle savunması beklenemez.
Şimdi aklımdaki soru şu:
Ahmet Hakan, bu taktiği yıllar içinde kendi güdüsüyle mi geliştirdi yoksa başka bir amaç için özel olarak mı kullanıyor?