ANKARA – Akın Öztürk’ün Roboskî Katliamı için “Emri vereni biliyorum” itirafına işaret eden hukukçu Kerem Altıparmak, Meclis komisyonunu işaret ederek, “Akın Öztürk’ün bu ifadesi gerçekten bir fırsat olarak okunabilir. Buna ilişkin kapı aralayan bir şeyin takip edilmesi gerekir” dedi.
Darbe girişimi nedeniyle tutuklanan Hava Kuvvetleri eski Komutanı Orgeneral Akın Öztürk yargılandığı duruşmada, Şirnex’in (Qileban) Uludere ilçesinde 2011 yılında yapılan Roboskî Katliamı’nın emrini kimin verdiğini bildiğini, ilerleyen zamanda emri verenin kimliğini açıklayacağını belirtti. Öztürk’ün sözleri ise katliamın sorumlularını yeniden gündeme getirdi.
Öztürk’ün savunmasına ilişkin Uluslararası Hukukçular Komisyonu Danışmanı Kerem Altıparmak, değerlendirmelerde bulundu.
‘EMRİ VEREN SORUŞTURULMADI’
Öztürk’ün yeni bir şey söylemediğini ancak önemli bir soruna dikkat çektiğini belirten Altıparmak, Katliamın yaşandığı 2011’den beri Genelkurmay Başkanlığı’nda, diğerinin savcılıkça, bir diğerinin de Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda açılan soruşturma ve bir de idari inceleme açıldığını söyledi. Altıparmak, “Bu ceza soruşturmaları, en son Genelkurmay’da birleşti. Fakat belli bir merhale kat edildikten sonra birleşti. İdari inceleme de ise kapsamlı bir araştırma raporu var. Tüm bu soruşturmaların ardından İçişleri Bakanlığı tarafından yazılan rapor var. Şimdi, bu 4 farklı inceleme ve soruşturmanın hiç birinde aslında gerçekte bu emri veren kişinin kim olduğu soruşturulmadı” ifadelerini kullandı.
‘DAVA BOYUNCA BU SORU SORULMADI’
Soruşturma aşamasında “Emri kim verdi?” sorusu sorulmadan, “kovuşturmaya yer yok” kararının verildiğini hatırlatan Altıparmak, “Şüpheli sıfatı emri veren kişiyi değil de emrin uygulanmasında aracı olan rütbeli kişilere yüklendi. Yani nihai kararı kim verdi? Ne şekilde gerçekleşti, sorusu sorulmadı. Bu nedenle ben bunu çok yeni bir şey olarak görmüyorum; ama çok önemli bir gelişme. Çünkü ilk defa bu sorunun sorulması gerektiğini, o teşkilatın içerisinde bulunan üst düzey komutanlardan biri söylüyor. Aslında çoktan sorulması gereken bir soru gündeme geliyor. Biz 14 senedir Roboskî konuşuyoruz; ama bu emri kimin verdiği meselesini bilmiyoruz” diye konuştu.
“Kovuşturmaya yer yok” kararının kesinleştiğini ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapılan itirazın bir gün gecikmesi nedeniyle AİHM’in usulen “başvuruyu kabul edilemez” bularak reddettiğini hatırlatan Altıparmak, bunu “sudan sebep” olarak nitelendirdi. AİHM kararından sonra, 2019’da dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın Fethullah Gülen yapılanmasını işaret ederek, “Bu olayı da malum yapı gerçekleştirdi” yönündeki ifadeleri ve “dosyayı kapatan” savcı ve bu kararı onayan 2 hakimin Fethullah Gülen yapılanmasından ihraç edilmesiyle yeni soruşturma talebinde bulunduklarını söyledi. Altıparmak, “Dedik ki ‘Bu yeni bir delil’ ve tekrar soruşturma açmanız gerekiyor. Bu kararı verenler görevden alınmış, üstelik Türkiye siyasetinin en üstündeki kişilerden bir bakan demiş ki ‘Bunu onlar yaptı’, dolayısıyla bu araştırılması gereken bir şeydir. Albayrak’a, ‘Sen bunu neye dayanarak söylüyorsun?’ diye sormaları gerekir” ifadelerini kullandı.
‘TALEP REDDEDİLDİ’
Uzun süre bekletildikten sonra reddedilen yeni soruşturma taleplerine yaptıkları itirazın da Sulh Ceza Hakimliğince reddedildiğini söyleyen Altıparmak, bunun üzerine Anayasa Mahkemesi’ne başvurdukların, 2019’da başlayan Anayasa Mahkemesi sürecinin bir ay önce “kabul edilemezlik” kararıyla sonuçlandığını söyledi. Başvurularında ısrarla Berat Albayrak’ın söylediklerine yer vermelerine rağmen Anayasa Mahkemesi’nin “kabul edilemezlik” kararında bundan hiç bahsetmediğini vurgulayarak, “Sanki biz, sadece ‘Hakimler görevden alındı demek ki bu soruşturmanın yeniden açılması gerekir demişiz’ gibi, ‘Bu mükerrer bir başvuru, zaten önceden de incelenmişti’ diyerek reddetti. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi’nin bu kararından sonra çıkacak yeni bir delilin gerçekten yeni delil sayılıp sayılmayacağı meselesini ortaya koymak çok kolay olmayacaktır” diye belirtti.
Anayasa Mahkemesi’nin Akın Öztürk’un ifadesi doğrultusunda yapılabilecek olası bir başvuruyu “soyut iddia” gerekçesiyle reddedebileceğini dile getiren Altıparmak, Akın Öztürk’ün sözlerini deliller ile güçlendirmesi gerektiğini belirtti.
‘BM EMRİ VEREN SORUSUNA CİDDİ YAKLAŞTI’
Anayasa Mahkemesi’nin 2021’deki kararının ardından Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komitesi’ne de başvuru yaptıklarını belirten Altıparmak, BM’nin 2024’te hükümetten savunma istediğini hatırlattı. Hükümetin 9 ay sonra BM’ye savunma gönderdiğini vurgulayan Altıparmak, “BM, başvurudaki karar noktasına çok ciddi yaklaştı. Bunun ayrıntılarını veremem tabii. Bu gizli sayılıyor. Ama bu gelişmeler, yani Akın Öztürk açıklaması ve Anayasa Mahkemesi’nin ret kararı, bu iki süreci de etkileyecek bir nitelik taşıyabilir” şeklinde konuştu.
‘DOĞRU OLDUĞU KANAATİNDEYİM’
“Eğer Akın Öztürk, benim bildiğimi biliyorsa arkası doludur” diyen “Şimdi Akın Öztürk’ün geldiği konumu düşünecek olursak Hava Kuvvetleri Komutanı’ydı kendisi. Çok büyük ihtimalle benim bildiklerimden daha fazlasını biliyordur. Ben dosyada açık olan şeyleri biliyorum. Muhtemelen o, daha fazlasına hakimdir. Bu nedenle söylediğinin doğru olduğu kanaatindeyim. Yani ne amaçla söylediğini bilmiyorum; o, kişisel ve duygusal bir şey; ama Akın Öztürk biliyor mudur; bence biliyordur. Biliyorsa birilerinin sorumlu olduğunu da düşünüyordur” diye konuştu.
‘AKIN ÖZTÜRK’ÜN BU İFADESİ FIRSAT OLARAK OKUNABİLİR’
Meclis’te kurulan komisyonun geçmişi yok sayarak başarı sağlayamayacağını söyleyen Altıparmak, 40 yıllık çatışmalı sürecin sembolik olayları olduğunu, Roboski’nin bunların en önemlilerinden olduğunu vurgulayarak, “Roboskî, bu 40 yıllık hikâyenin en önemli dönüm noktalarından ve en sembolik vakalardan birisidir. Bu nedenle Akın Öztürk’ün bu ifadesi gerçekten bir fırsat olarak okunabilir. Buna ilişkin kapı aralayan bir şeyin takip edilmesi gerekir” dedi.
Altıparmak, sürecin toplumsallaşmasında Roboskî ile yüzleşmenin önemli olduğunun altını çizerek, “İşte bundan daha açık bir toplumsallaştırma örneği olabilir mi?” diye sordu.
‘KOMİSYONUN BİR FOTOĞRAFI AÇIĞA ÇIKARMASI GEREKİR’
Komisyonun sadece ileriye bakarak farklı kesimleri ikna etmesinin de mümkün olmayacağını kaydeden Altıparmak, şöyle devam etti: “Komisyonun insanların buradaki adaletsizliği görüp onaylamaları için de bir sürece ihtiyaç olduğunu görmeleri gerekir. Bu nedenle komisyonun rolü kaçınılmaz olarak bu toplumsal travmaların nasıl çözümleneceğine ilişkin bir yol haritası çizmektir. Bu komisyon 40 yıllık yaşanan vakalarının hepsini çözemez, hatta 10 komisyon kurulsa yine yetmez; ama bir fotoğrafın da ortaya konulması gerekir.”
‘KOMİSYON ROLÜNÜ OYNARSA BURADAN YOL ALINABİLİR’
Komisyonda farklı kesimlerin uzman kişilerin olması gerektiğini, bunlarında de tıpkı milletvekilleri gibi hukuki dokunulmazlıklarının sahip olması gerektiğinin belirten Altıparmak, “Dolayısıyla bu komisyon bu çalışmanın yapısal güvencelerini sağlarsa, buradan ciddi bir yol alınabilir” diye ekledi.
MA / Ömer Güngör
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***