Balıkesir’in Sındırgı ilçesinde 6,1 büyüklüğündeki depremin ardından yeniden “Deprem tahmin edilebilir mi?” sorusu gündeme geldi. Deprem bilimci Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, yılların saha deneyimi ve fay hatlarının “piyano tuşları gibi” okunabileceğini anlatırken, Oksal Erev ise yasal kısıtlamalar ve toplumsal panik riskine dikkat çekti.
Prof. Dr. Şener Üşümezsoy ile deprem tahmin uzmanı, İstanbul 911 Arama Kurtarma Araştırma Derneği kurucusu Oksal Erev, Hürrriyet’ten Fulya Soybaş‘ın “Deprem tahmin edilebilir mi?” sorusunu yanıtladı. Soybaş, uzmanların yanıtlarını şöyle aktardı:
Jeolog, Prof. Dr. Şener Üşümezsoy:
‘Simav fay hattı kuzeyden güneye doğru geliyor, buraya gelince de Sındırgı’dan dönüp, Simav Dağları doğusunda kayboluyordu. Simav ve Gördes Dağı kayaları ve minarellerinin uzayıp, koparak, nasıl yön değiştirdiğini 40 yıl önce -1999 depreminin çok öncesinde- elimde çekiç, karlı havada, üzerim çıplak şekilde tespit ettim. Nasıl tahmin ettin deniliyor ya… Bu iş emekle olur, makale yazmakla değil. Ki 2011’de Simav’da 5.9 büyüklüğünde bir deprem oldu, bu fay 20. kilometreye kadar kırılınca Simav Dağ’ı yükseldi ve önündeki alan çöktü. Çöktüğü alan da kuzeye kadar giderek, Simav ve Emet ile birleşti. Aynı şekilde 1928’de Emet’te 6.2, 1944’te Şaphane’de 6.2, 1970’te Çavdarhisar’da 5.9 büyüklüğünde bölgede büyük hasara yol açan depremler oldu. Burada kırılmayan tek fay Sındırgı’da olduğu için ‘kırılabilir’ diye bir uyarı yaptım. Yılların tecrübesidir bu. Bir piyano gibi düşün. Tuşları ayrı ayrı. O tuşların hepsi de ayrı ayrı bir ses çıkarıyor. Depremler de öyle. Farklı farklı yerlerden kırılıyor faylar. Yani Do-Re-Mi diyor. Sen Fa geleceğini biliyorsun.’
“Yaptığımız yorumlar aslında daha çok devletin önlem alması içindi, ama dinleyen yok”
Deprem tahmin uzmanı, İstanbul 911 Arama Kurtarma Araştırma Derneği kurucusu Oksal Erev:
‘Yorumlarımı, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) bünyesinde 2000’de, araştırmacı Lütfi Canyaran tarafından bulunan ve sahaya uygulanan bir sisteme göre yapıyorum. Sistemin özelliği şu; kayaçlar yani fay kırıkları arasında kuvars kristalleri vardır. Depremden önce faylarda bir baskı oluşur. Bu baskı kuvarsa da baskı bindirir. Baskı gören kuvars ise elektromanyetik dalga yayar. Bu cihazlar bu sinyali yakalar. Böylelikle bu normal dışı durumu günler öncesinden tespit edebiliriz. Gelen sinyalleri de bir veri ve grafiğe dönüştürerek, ‘Kuvarz sıkışmaya başladı, şu bölgeye dikkat’ diyoruz.
(…)
‘Deprem tahmini yapmanın aslında çok da önemi yok. Yarın 7 büyüklüğünde İstanbul’da bir deprem olacak desek… Ne olacak? Ne değişecek? Tahliyeden, arama kurtarma hatta kentsel dönüşüme kadar bir eylem planımız yok ki! Deprem tahmini yapmak aksine insanları korkutuyor, panik yaratıyor. Yaptığımız yorumlar aslında daha çok devletin önlem alması içindi. Ama dinleyen yok. 2010 yılında Elâzığ Depremi olmadan 5 gün önce uyardım da ne değişti o günden bugüne. Ne devletten ne de kurumlardan tahminlere bakıp, ‘Bilgi ver’ diyen yok ki.
Strasbourg Kararları’na göre deprem tahmini de yasak aslında. Çünkü deprem olacak derseniz, biri kendini balkondan atabilir, yağmalama olayları başlayabilir. Bunun sorumluluğunu almak çok zor.'”
Yazının tamamı için tıklayın.