Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 7-8 Aralık’ta Katar’ın başkenti Doha’da Astana formatında yapılan toplantıda Türkiye’nin Rusya ve İran’ı ikna etmesiyle Beşar Esat rejminin devrildiğini söyledi.
Cuma akşam saatlerinde NTV’de gazeteci Seda Öğretir’e özel röportaj veren Fidan, “Son 2-3 yıldır rejim çok zayıftı. Belli yerlerde nispi direnişler oldu ama muhalefet neredeyse silah atmadan Halep’e girdi. Ama böyle bir durumda Ruslar’ın ve İranlılar’ın 2016’da yaptıkları tepkiyi tekrar etmesi durumunda bu sefer daha fazla bir kan dökümü ve yerinden edilme riskiyle karşı karşıya kalabilirdi Suriye halkı. Yapılması gereken en kritik konu Ruslar’ın ve İranlılar’ın konuşup askeri olarak denkleme girmemeleriydi. Ruslar ve İranlılar’la görüşmelerimiz işte o bir hafta onun özeti, artık anladılar. İran Dışişleri Bakanı geldi, sonra Doha’da hem Ruslar’la hem İranlılar’la biraraya geldik ve bazı konuları konuştuk yani burada her şeyi konuşmak istemiyorum ama bir noktadan sonra onlar da artık telefon ettiler, o akşam da Esat gitti” dedi.
Dışişleri Bakanı Fidan, Rusya ve İran’ın devreye girmesi halinde Suriye liderinin kanlı bir şekilde gideceğini ancak Türkiye’nin “iki tane önemli kinetik güç kullanabilecek aktörü ile odaklı görüşmeler sürdürerek” bu sürecin kansız bir şekilde sonuçlanmasını sağladığını belirtti.
“YPG ya kendini fesheder ya da feshedilir; Suriyeli olmayan YPG-PKK kadrolarının bugünden itibaren Suriye’yi terketmeleri gerekiyor”
Fidan, Suriye’de yeni süreçte Türkiye’nin PKK’nın Suriye kolu olarak tanımladığı YGP’nin rolü olmayacağını dile getirdi.
Dışişleri Bakanı, “YPG’nin rol oynadığı bir zemin vardı, bu çöktü. Ruslar’ın, rejimin ve İranlılar’ın olmadığı bir zemin var. Şam’daki yönetimin kendi milli bütünlüğünü sağlamak için atacağı adımlar neticesinde YPG’nin artık çok bir zemin bulamayacağını düşünüyoruz. Türkiye’nin YPG konusundaki stratejisi, ya bunlar kendi kendilerini feshederler ya da feshedilirler yani yok olurlar. Birinci aşamada bir an önce YPG-PKK’nın içerisinde bulunan Suriye’deki Suriyeli olmayan uluslararası terörist savaşçı statüsünde olan unsurların, Türkiye’den İran’dan Irak’tan ve Avrupa’dan gelen PKK kadrolarının bugün itibari ile ülkeyi terketmeleri gerekiyor. İkinci aşamada YPG’nin bütün komuta kademesinin Suriyeli olanlar da dahil olarak da ülkeyi terketmesi gerekiyor. Daha sonraki PKK’lı olmayan kadroların yeni yönetimle bir anlayış birliği içerisinde silahlarını bırakarak, normal hayatlarına dönerek, bütünleşerek artık milli, eşitlikçi, bütüncül, Suriye içerisinde hayatlarına devam etmeleri gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.
“DEAŞ konusunda PKK’ya verilen rol gardiyan rolü”
YPG’nin ağırlıklı unsurunu oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) IŞİD tehlikesini bir koz olarak kullanmasının aldatma olduğunu savunan Dışişleri Bakanı, YPG-SDG kontrolünde bulunan ve ağırlıklı olarak IŞİD’lilerin bulunduğu kampın tasfiyesi için de Avrupa ülkeleri ile Suriye ve Irak devletlerinin devreye girmesi gerektiğini dile getirdi.
Fidan, “Bir iki tane hassas mesele var, DEAŞ’le mücadele bunlardan birincisi. DEAŞ kamplarında çoğu Iraklı Suriyeli binlerce kadın çocuk insan yaşıyor. Şam’daki yönetim oturduktan sonra Hol kampına dair bir çözüm getirmesi gerekir. İkiyüzlülük mü diyelim yoksa yani büyük çıkarcılık mı diyelim? Batılılar DEAŞ’lı olan vatandaşlarını kendi vatanlarına getirmemek için başka bir terörist örgütü kullanıyorlar. PKK’ya verilen rol, gardiyan rolü. PKK şu ana kadar aldığı desteği gardiyanlıktan ötürü aldı. Avrupalı devletlerin bunları kendi hukuklarına alıp götürmeleri lazım. Geri kalanları da Irak ve Suriye’e ait olanlar kimse onlar da alıp götürsünler. Diğerlerini için de belki bir uluslararası mekanizma bulunur, bölgesel mekanizma bulunur” diye konuştu.
Fidan’dan İsrail’e uyarı: “Her şey bu kadar güllük gülistanlık gitmeyebilir, provokasyondan vazgeçin”
Dışişleri Bakanı, HTŞ liderliğindeki örgütlerin Şam’a girmesinin ardından İsrail’in Suriye’ye düzenlediği saldırıları ve İsrail ordusunun Suriye içine girmesini “çok tehlikeli bir strateji” olarak niteledi.
Hakan Fidan, “Esat rejiminin elindeki kabiliyetlerin ne olduğunu yıllardır İsrail biliyordu ve bu kabiliyetler hiçbir zaman için saldırı maksatlı kullanılmadı. İsrail yeni yönetimin durduğu yerden emin olmadığı için ilk başta ne kadar bu karmaşıklık içerisinde elinde imkan ve kabiliyet varsa yok etmek için bir strateji geliştirdi. Bence bu strateji çok tehlikeli bir strateji, bu strateji büyük bir provokasyona yol açabilir. Bunu gözardı ediyorlar yani her şey bu kadar güllük gülistanlık gitmeyebilir. Onun için kendilerine haber yolladık, ‘artık provokasyondan vazgeçin yani Suriye yönetimin kontrolü altında bulunan yerleri bombalamaktan vazgeçin’ dedik” ifadelerini kullandı.