AMED – 8’incisi düzenlenen Amed Kitap Fuarı’nda kitapların toplatılması kararına tepki gösteren yayınevi sahibi ve yazarlar, faşizan uygulamalar karşısında düşünce özgürlüğünü savunacaklarını belirtti.
Amed’de 8’incisi düzenlenen TÜYAP Kitap Fuarı, Mezopotamya Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi’nde 6’ncı gününde devam ediyor. Fuarda 6 gün içerisinde 5 kitaba toplatma kararı verildi. Polisler tarafından Aram Yayınevi’nin Hatip Dicle’nin “Efrin Direniş Günlüğü”, Nelson Mandella’nın “Özgürlüğe Giden Uzun Yol”, Mahmut Aba’nın “Dildarê Serkeftinê” ve Mehmet Hayri Durmuş’un mektuplarının derlendiği kitaplara ve Pirtûkakurdî standında yer alan Mekiye Derya Deniz’in “Kadın olmak” kitabına el konuldu. Aram Yayınevi, el konulan kitaplardan boşalan bölüme “Hukuk dışı yollarla gasp edilen kitaplarımız” yazısı yerleştirerek tepki gösterdi.
Fuarda stand açan yayınevleri ve yazarlar polisin baskılarını “taciz” olarak değerlendirerek, dayanışma çağrısında bulundu.
’12 EYLÜL’DE DE KİTAPLAR TOPLATILIYORDU’
Dipnot Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Emir Ali Türkmen, 12 Eylül Darbesi’nin hemen sonrasında İstanbul Tarlabaşı’nda yapılan ilk kitap fuarında kitapların toplatıldığını hatırlattı. Türkmen, buna tepki olarak toplatılan kitapları bir standa koyarak zincirle üzerini kapattıklarını belirterek, düşünce özgürlüğünün olmadığı bir coğrafyada demokrasinin de olamayacağını kaydetti. Türkmen, “Darbe üzerinden 40 yıldan fazla zaman geçti. Amed’de yine bir kitap fuarındayız ve yine kitaplar toplatılıyor. Yayınevi standı devletin kolluk güçleri tarafından aranıyor. Burası eleştirel düşüncenin, fikirlerin konuşulduğu ve okurların gelip keyifle istedikleri kitapları aldığı bir fuardan çok devlet otoritesinin yayınevlerine kurduğu baskıya sahne oluyor. Biz yayıncılar 12 Eylül Darbesi’nden bugüne kadar kayıtsız ve şartsız düşünce özgürlüğünü savunduk ve bunu savunmaya devam edeceğiz. Bu ülkede de yayıncıların önceliği demokrasidir. Onun için düşünce özgürlüğünden vazgeçmeyiz. Çünkü demokrasi istiyoruz” dedi.
KEYFİYET
Türkiye’de son 10 yıldır yargının hiçbir hükmünün olmadığını aktaran Türkmen, hukuk ve adalet yerine keyfi kararların verildiği bir ortamda olunduğunu belirtti. Türkmen, el konulan kitaplarla ilgili şunları paylaştı: “AYM kararlarının, AİHM’in kararlarının uygulanmadığı bir coğrafyada şunun şahidiyim; Polis geliyor, ‘Bu kitabın ismini beğenmedim’ diyor ve fotoğrafını çekiyor. Ertesi gün savcının altına imza attığı toplatma kararıyla gelip kitabı stantlardan topluyor. Buna ne denilebilir ki? Ne hukuk ne adalet, bunun adı keyfiyet ve Çin İşkencesi’dir. Ama bu işkencenin karşısında da fikir özgürlüğünü savunanlar, fikirlerini savunmaya devam edecektir.”
‘MİZAH DERGİSİ KAPAĞINA ÇİZİLİR’
Mandella’nın kitabına el konulmasına da değinen Türkmen, “Bu ancak mizah dergilerinin kapağına çizilecek bir haber olabilir. Mizah dergilerinin yaratıcılığında dünyanın herhangi bir ülkesinde ‘Türkiye’de Mandella’nın kitabı toplatıldı’ denildiği vakit kimse buna inanmaz. Bu o kadar absürt bir şey. Dünyada uzun süre cezaevinde yatmış, çıkmış ve bir ülkenin başbakanı olmuş, o coğrafyaya demokrasi inşa etmek için ömrünü vermiş bir insandır. Yine bütün dünyada Mandella’nın özgürlüğü için kampanyalar yürütmüşken; Türkiye’de bir yayınevi Mandella’nın yazdıklarını yayınladığı için toplatılıyorsa burada demokrasinin olduğunu söyleyebilir miyiz? Bu memlekette ne yazık ki durum budur. Kara mizah değil, Mandella’nın kitapları toplatılıyor” diye belirtti.
‘FAŞİZAN UYGULAMALARI REDDEDİYORUZ’
Ermeni Yazar Rober Koptaş kitaplara el konulmasını “taciz” olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirerek, ilkesel olarak kitapların mahkeme kararı da olsa başka şekillerde de olsa yasaklanmasına karşı olduklarının bilinmesi gerektiğini söyledi. Koptaş, “Bu sansürdür ve kabul edilemez. Aram da, başka yayınevleri de bu ülkenin kültürüne Kürtçe, Türkçe kitaplarıyla katkıda bulunuyor. Mahkeme kararını kitap yasağı söz konusu olduğunda her zaman sorgularız. Ama herhangi bir yasal karar olmadan girip stanttan kitabı gasp etmek hem mülkiyetle ilgili hakkı gasp ediyor hem de ifade özgürlüğü ile ilgili hakkı taciz ediyor. Kürt meselesi bu ülkenin önemli bir sorunudur. Çözülmezse bu ülkeye demokrasi ve barış gelmeyecek. Savaş hali, Türkiye’de yaşayan bütün halkların ıstırap çekeceği bir durumdur. Burada da yaşananlar bu savaş halinin bir sonucudur. Hep beraber yayıncılar, yazarlar, yurttaşlar olarak, kitap okuyan insanlar olarak bu faşizan uygulamaları reddediyoruz” dedi.
‘KEYFİ DURUM KABUL EDİLEMEZ’
Türkiye’de hukuksuzluğun sürdüğüne dikkat çeken Avesta Yayınevi sahibi Abdullah Keskin, polislerin stantları gezerek, kendine göre belirlediği kitaplara mahkeme kararı olmadan el koyduğunu ifade etti. Keskin, “Bu çok keyfi bir durumdur ve hiçbir şekilde kabul edilemez. Fikir ve düşünce özgürlüğü bizim için çok önemlidir. Demokrasi isteyen herkesin bu hukuksuzluğun karşısında Aram Yayınevi, Pirtûkakurdî ya da diğer yayın evlerine sahip çıkması gerekiyor” diye belirtti.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***