NECİP F. BAHADIR | YORUM
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bu kez erken davrandı, zamana yaymadı. Bahçeli’nin “DEM İmralı ile görüşsün!” önerisine sıcağı sıcağına cevap verdi. Bahçeli, görüşme çağrısı için “Gecikmeksizin!” notunu düşmüştü. Bu mesaj Erdoğan’aydı. MHP lideri, Erdoğan’a kaçacak yer bırakmadı. Bütün yolları kapattı. Bahçeli’nin yeni çıkışı bir ültimatom veya siyasi muhtıraydı.
Erdoğan’a cevap vermekten başka seçenek bırakmadı. “Çağrısına ortağız!” derken panik havası sezmemek mümkün değildi. Ortağı tarafından “köşeye sıkıştırılmanın” psikolojisi, sadece sözlerine ve cümlelerin satır aralarına değil, yüzüne ve mimiklerine de yansıdı. Kendisinden önce Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “DEM’in İmralı dilekçesini değerlendiriyoruz.” demişti.
“Değerlendirmek” başvurunun ciddiye alındığının göstergesi. Kısa sürede cevap verileceğinin de… Peki, ne diyecek bakanlık? “Hayır” deme lüksü yok. Eğer sürüncemede bırakmayacak, zamana yaymayacaksa, cevabın olumlu olacağını kestirmek zor değil. Çünkü “hayır” cevabının muhatabı görünürde DEM olsa da asıl muhatap Bahçeli… Bahçeli’ye “hayır” demenin bir bedeli olur.
Erdoğan, hemen her konuya değindiği uzun konuşmasının sonunda “Öcalan meselesine” gelebildi. Kemal Kılıçdaroğlu’nun mahkeme salonundaki tarihi savunmasının canını fena acıttığı, verdiği cevaplardan belliydi. Kılıçdaroğlu’na söylemediğini bırakmadı, verdi veriştirdi. Tekrar mahkemeye vermek, öfkesini dindirmemiş olmalı ki konuşmasının bir bölümünü ona ayırdı. Şu cümleye bakar mısınız: “Karşımıza çıktığı bütün seçimleri kaybeden, şaibeli bir kurultayla devrilip sürgüne gönderilen bir siyasetçi eskisi, partisini tekrar kurultaya götürmek için gündeme gelmenin yolunu bizim üzerimizden prim yapmakta görüyor.”
“Siyasetçi eskisi” diyerek hakaret etmesini anladık da “Şaibeli kurultayla devrildi” derken neyi kastetti acaba? Kılıçdaroğlu, şaibeli kurultayla mı koltuğundan oldu? Özgür Özel şaibeyle mi kazandı? Bu konu araştırmaya değer. Erdoğan’ın dilinin altında ne var acaba? Metin dışına mı çıktı, yoksa yazılı metinde bu ifade geçiyor mu?
Ben A Haber internet sitesindeki metni baz aldım. Sabah’ın haberinde bu ifadeyi göremedim. Yazılı metnin dışına çıkmış olma ihtimali yüksek görünüyor. Belli ki ne söylediğinin farkında değil. Yazılı metnin içi veya dışı olsun, bu kesinlikle görmezden gelinecek bir iddia değil. Bu cümleyi okuyunca beynimde şimşekler çaktı. Sanki bazı sorular cevabını buldu.
Özgür Özel, ‘şaibeli kurultayla’ mı geldi?
Özgür Özel’in Erdoğan’a yanaşmasının ve “majestelerinin sevimli muhalifi” olmasının izini, “şaibeli kurultayın” izini sürerek bulabilir miyiz? Erdoğan’da kurultayın şaibeli olduğunu belgeleyen bir dosya mı var? Erdoğan, “şantaj veya dosya siyasetine” Özgür Özel’i de mi dahil etti? Yumuşamının, normalleşmenin altında yatan saik bu mu yoksa? Özel’in selefi Kılıçdaroğlu’na göstermediği saygıyı Erdoğan’a göstermesinin nedeni “şaibeli kurultay” mı?
Bir soru daha: Çok tartışılan MİT’le yakın ilişkinin sebebi “şaibeli kurultay dosyası” olabilir mi? “Brifing bahane, dosya şahane” mi yoksa? Acaba Erdoğan’ın elinin altında “belediye imkânları ve delege ilişkileri” üzerine bir dosya mı var?
Benim ilk aklıma gelen bu. “Şaibeli kurultay” durduk yerden söylenecek bir söz değil.
Özgür Özel’i bu yumuşak haline getiren temel unsurun “şaibeli kurultay” sözünde saklı olduğuna adım gibi eminim… De ne olduğunu çözemiyorum. Keşke araştırmacı, soruşturmacı gazetecilik yaşasaydı da meseleyi açıklığa kavuştursaydı.
Kurultay’da sonucu belirleyen asıl faktörün Ekrem İmamoğlu olduğunu herkes biliyor. Özgür Özel, İmamoğlu’nun “emanetçisi” olarak genel başkan koltuğunda oturuyor. Kurultay veya kongrelerde büyükşehirlerin belediye başkanları her zaman etkili olmuştur.
Neden mi? Belediye imkânlarını seferber ederek delegeleri saflarına çekmelerinden…
Günün birinde çıkar elbette. Hiçbir şey gizli kalmaz. Ama iş işten geçtikten sonra… Atı alan Üsküdar’ı geçtikten, önemini yitirdikten sonra ortaya çıkmasının anlamı mı kalır?
Erdoğan’ın öfkesi Kılıçdaroğlu’naydı ama dili Özgür Özel’i vurdu. Özel’i “şaibeli kurultayla iş başına gelmiş genel başkan” konumuna düşürdü. Söylediğinin Kılıçdaroğlu’nun lehine olduğunu fark etmemiş olmalı.
Başta söyledim ya, sözlerinde ve yüzünde panik havası var.
Sıcak gündemin yoğunluğu içinde Erdoğan’ın “şaibeli kurultay” çıkışının pek dikkat çekmeyeceğinin farkındayım. Ben ileride tekrar dönmek üzere bu kadarıyla not düşmüş olayım; “Özgür Özel’in sevimli muhalifliğinin” şifreleri sanki çözüldü.
Mesele ‘süreci’ başlatmak
Hiç kuşkusuz manşetlere Bahçeli’nin Öcalan açılımına Erdoğan’ın verdiği cevap çıkacak. Haksız da sayılmaz. Haftalardır gündemi meşgul eden bir konu bu. Önce Erdoğan’ın ne dediğine bakalım: “Sayın Bahçeli cesur ve ezberleri bozan teklif ortaya koydu. Biz de Cumhurbaşkanı olarak bu meseleyi siyasi, bölgesel sonuçları ile tüm yönleriyle ele alıyoruz. Hiçbir detayı atlamadan, devlet ciddiyeti ve büyük hassasiyetle yürütüyoruz. Kumarbazlar gibi el artırıyorum diyerek değil, titizlik ve soğukkanlılıkla yapıyoruz.”
Yani? Erdoğan, “Bahçeli’nin Öcalan açılımına varım” mı dedi? Elini veya gövdesini taşın altına mı koydu? Yoksa sözle mi sınırlı kaldı, Bahçeli’yi ittifakta tutabilmek için siyaseten mi konuştu? Eğer “çağrımız ortak” sözü politikaya işaret ediyorsa, yeni bir çözüm ve barış süreci beklemek sürpriz olmaz. Ben sadece sözden ibaret olduğu kanaatindeyim.
Hem Bakan Tunç’un cümlesi hem de Erdoğan’ın sözleri, DEM’in başvurusuna “olumlu cevap” verileceğinin işareti. Meclis’ten ayrılırken Erdoğan’a gazeteciler tarafından bu konu tekrar soruldu, bir kelimeyle cevap verdi: “Görüşüyor.”
Birkaç hafta önce Ömer Öcalan’ın görüşmesini mi kastetti yoksa DEM yöneticileri “görüşecekler” mi demek istedi? Ne söylemek istediği tam anlaşılamadı. Kapıyı aralık tuttuğu açık…
DEM’in İmralı ile görüşmesi, dört başı mamur bir çözüm sürecinin varlığına ve işlediğine işaret etmez. DEM’e değil, Bahçeli’ye jest anlamına gelir. Mesele görüşmek değil, görüşmeyi sürece dönüştürmek ve barış dönemi başlatmak.
Edirne’de yatan Selahattin Demirtaş ne olacak? Demirtaş’ın denklem dışı kaldığı bir süreç başarılı olabilir mi? Varsa yoksa Öcalan… O da zaten iktidarın kontrolü altında. Yeri geldi, AKP’ye İstanbul’da seçim kazandırmak için bile devreye girdi. Kürt seçmen, mektuba rağmen oyunu bildiği gibi kullandı.
Erdoğan’ın da umudu yok!
Erdoğan da umutlu değil. Bunu açık açık söylemekten de çekinmedi: “Bahçeli’nin tarihi çağrısından sonra DEM’den gelen açıklamalar, aynı kafada olduklarını işaret etmiştir. Karşımızdaki tablo, çok da umutlu olmamıza izin vermiyor. Tüm bunlara rağmen, geleceğe odaklanan perspektifle neler yapılabileceğini mütalaa ediyoruz. Silahları gömdüğünüz anda, bizim için her şey sizin önünüzü açmaktır.”
Tayyip Erdoğan’ın “çok umutlu olmadığı” bir süreçten kamuoyunun umutlu olması mümkün mü? Peki, olası görüşmenin anlamı ne o zaman? “Olmazları göstermek ve Bahçeli’nin gönlünü almanın” dışında manası olabilir mi?
Bahçeli de, elma şekeriyle kandırılacak, gönlü alınacak bir çocuk değil. Daha bu mesele çok su götürür. Ben, Bahçeli’nin adım adım ittifaktan “kaçış planını” devreye koyduğu kanaatindeyim.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***