Son yıllarda tarikat ve cemaatler, okullarında, yurtlarında, kurslarında…çocuklara yönelik istismar gibi iğrenç, skandal vakalarla gündeme geliyor. Sorun bir süre rutine dönüşmüş tepkilerden sonra yargının olaya el atmasıyla gündemden düşüyor. Ta ki, yeni bir skandalvari gelişme ortaya çıkıncaya kadar!
Bunun son örneğini Uşşaki Tarikatı Lideri Fatih Nurullah’ın, 12 yaşında bir kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğunun ortaya çıkmasıyla gördük.
Uşşaki tarikatında ortaya çıkan skandala tepkiler sürerken, iktidara yakınlığı ile de bilinen İsmail Ağa Cemaatinin sözcülüğünü yapan ve kamuoyunda Cübbeli Ahmet Hoca namı ile bilinen Ahmet Mahmut Ünlü, 10 Eylül günü, CNN Türk’te Ahmet Hakan’a konuştu: “2 bin Selefi dernek var. Bu dernekler silahlanıyor. Şahıslar pompalı mompalı. Özellikle Batman-Adıyaman taraflarında çatışmaya hazırlanıyorlar. İzmir kaynıyor!..”
Bu tartışmaların yanı sıra koronavirüsle mücadele kapsamında yapılan eğitimle ilgili tartışmalar doruğa çıkmışken, tarikatlar üstüne araştırma yaptığı için hakkında soruşturma da açılan Prof. Dr. Esergül Balcı, yaptıkları araştırmanın sonucunu açıkladı: “Tarikatların elinde 1 milyon çocuk var!”
“2 BİN SELEFİ DERNEK” İDDİASI KARŞISINDA MANİDAR SESSİZLİK!
Uşşaki Tarikatının lideri olan kişi mahkeme tarafından tutuklandı. Eğer savcılar soruşturmayı derinleştirirse bu şeyhin başka marifetlerinin de ortaya çıkacağı anlaşılıyor. Ama Cübbeli Ahmet Hoca’nın iddiaları konusunda bir inceleme ya da soruşturma yapılıp yapılmadığına dair bir açıklama ya da işaret yok!
Her konuda hemen tepki gösteren, onun istemediği ya da hoşuna gitmeyen bir söz söyleyenin hemen boğazına sarılıp, “Hodri meydan” demeyi yönetim tarzı haline getiren İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan hiçbir tepki duymadık, görmedik.
Oysa iddia, “Türkiye’de 2 bin Selefi dernek (*) var ve bunlar silahlanıyor, bir iç savaşa hazırlanıyor” gibi çok ciddi bir iddiadır. Ki, böylesi ciddi bir iddia sadece İçişleri Bakanından değil Cumhurbaşkanına kadar tüm yetkililerinden yanıt beklenecek bir iddiadır.
Eğer,“Cübbeli her şeyi söyler” diyerek bu iddiayı onun bir hezeyanı olarak görüyorlarsa o zaman da “Cübbeli” hakkında, “Halkı galeyana sevk etmek”ten soruşturma açılması gerekirdi. Bu konuda da bir gelişme olduğu duyulmadı.
Elbette ki “vahim” demekle de açıklanamayacak bu iddia karşısında İçişleri Bakanı başta olmak üzere yetkiler bu iddia karşısında sessiz kalıyorsa;
* Ya olanlar bilgimiz dahilindedir, yasalara aykırı bir durum yoktur; bu yüzden de soruşturma açacak bir sorun yoktur deniyordur,
* Ya da “Cübbeli’nin iddia ettiği gibi bir durum söz konusu değildir. Böyle bir şey yoktur. Cübbeli kendi cemaatinin amaçları gereği böyle bir iddia ortaya atmıştır” denmek istenmektedir
Eğer Cübbeli’nin “Selefi dernekler” dediği dernekler izleniyor ve bunlar yasalar çerçevesinde faaliyet gösteriyor deniyorsa, bu konuda kamuoyu bilgilendirilmelidir.
Yok eğer Cübbeli Ahmet Hoca kendi cemaatinin çıkarlarının gereği böyle iddialar ortaya atıyorsa, “Böyle bir şey yok” denilmeli ve Cübbeli hakkında da “Halkı galeyana getirmek”ten soruşturma açılması beklenirdi.
Her ikisi de olmadı.
TARİKATLAR İKTİDARIN YUMUŞAK KARNI!
Bu kadar önemli bir iddia hakkında bu derin sessizlik, en başta sorulara yanıt verecek makamda bulunan İçişleri Bakanı Soylu tarafından yanıtsız kalıyorsa bu, sadece basit bir yanıt vermeme değil, son derece manidardır.
Çünkü İçişleri Bakanı, kendisine yönelik her soruya, ya da uygulamalarına yönelik her eleştiriye hızla ve öfkeyle yanıt vermeyi tarz edinmiş bir bakandır. Nitekim AYM’nin, “Şehirlerarası kara yollarında gösteri ve yürüyüş düzenlenemez” hükmünü iptal etmesini eleştiren Bakan Soylu; AYM Başkanını hedefe koyarak şunları söyledi: “Madem özgür bir ülkeyiz, ana caddelerde, sokaklarda özgürce yürüyüş hakkının ortadan kaldırılmasını onayladınız. Polis koruması almana gerek yok. AYM Başkanına söylüyorum kendi arabamla tek başına gitmeye ben varım sen var mısın?”
AYM Başkanını hedef alıp, “Sen korumasız sokağa çıkabilir misin? Ben çıkarım, sen çıkamazsın” diyerek meydan okuyan Soylu, aynı konuda CHP’ye de “Yazıklar olsun” eleştirisi yapmayı ihmal etmemesi dikkate alındığında,“2 bin Selefi örgütün bir iç savaşa hazırlanması”nı duymazdan gelmesi hayra yorulamaz, en azından anlaşılır değildir.
Tabii bir ülkede İçişleri Bakanının kendisi korumasız sokağa çıkacağını söyleyerek AYM Başkanı ya da herhangi bir vatandaşın özgürce sokağa çıkamayacağını, AYM başkanının bile korumasız sokağa çıkamayacağını söylemesi ironik bir iddiadır; kendi görevini yapmadığının itirafıdır. Çünkü eğer bir vatandaş, hele de ülkenin AYM Başkanı korumasız sokağa çıkamıyorsa, bunun sorumlusunun en başında özgürlüklerle ilgili yasalar değil ülkenin İçişleri Bakanı olduğunun unutulmaması gerektiğini de buraya not etmek gerekir.
Kısacası, gündemle ilgili ilgisiz her konuda hemen yanıt veren İçişleri Bakanının Cübbeli Ahmet Hoca’nın “2 bin Selefi örgüt var silahlanıyorlar, iç savaşa hazırlanıyorlar” iddiasına hiçbir yanıt vermemesi; tarikatlar, cemaatler, “Selefi dernekler” gibi dinsel temelli örgütlenmeler karşısındaki tutumu, bu konunun, “iktidarın yumuşak karnı” olduğu iddiasını güçlendirmektedir.
Bu tartışmanın diğer boyutunu oluşturan Prof. Dr. Esergül Balcı’nın “Tarikatların elinde 1 milyon çocuk var” iddiasını ise önümdeki günlerde ele alacağız.
(*) Selefilik, İslam’ın 7.-8. yüz yıllardaki anlayışına dönülmesini gerektiğini savunan akımdır. IŞİD, el Kaide gibi son yıllarda marifetlerini yakından izlediğimiz örgütler Selefiliğin tipik örnekleridir.“Şehirlerarası karayollarında gösteri ve yürüyüş düzenlenemez”
Reklam