HABER ANALİZ | CUMALİ ÖNAL
Türk diplomasisi son birkaç aydır sert geri dönüşlere sahne oluyor. Recep Tayyip Erdoğan yönetimi, Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail’den sonra Suudi Arabistan’la da ilişkileri düzeltmek için önemli bir taviz verdi.
Ekim 2018’de Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda hunharca öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın davası Türkiye’de kapatıldı.
Böylece 14 Aralık 2021’de Amerikan Wall Street Journal (WSJ) gazetesinin haberi de gerçekleşmiş oldu. Gazete üst düzey isimlere dayandırdığı haberinde Suudi Arabistan’ın de facto lideri Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın (MbS) Erdoğan’ın görüşme talebini kabul etme karşılığında Kaşıkçı dosyasının kapatılması sözünü aldığını öne sürmüştü.
WSJ’nin haberinden önce İngiliz Reuters haber ajansı, Erdoğan’ın MbS ile görüşmek istediğini ancak randevu alamadığını iddia etmişti.
Erdoğan diplomaside çok da hoş karşılanmayan bu manevralara 2020 yılı ortalarından itibaren başladı. Hem Joe Biden’ın ABD başkanlık koltuğuna oturacak olmasıyla Ortadoğu’da yaşanacak yeni gelişmeler, hem de koronavirüsün daha da kötüleştirdiği ekonomi Erdoğan’ın bölgede izlediği sert politika manevralarını boşa çıkardı.
İlk olarak Mısır’a zeytin dalı uzattı ancak karşı taraftan istediği cevabı alamadı. Aynı şekilde İsrail ile de medya üzerinden flört etmeye başlayan Erdoğan bölgede denge politikası izleyen Tel Aviv’den de istediği yakınlığı göremedi.
Dört bir koldan diplomatik ataklara geçen Erdoğan’a nefes aldıran ilk ülke Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) oldu. Erdoğan, bürokratları ve kontrolündeki medyanın 15 Temmuz darbesinin arkasındaki ülke olmakla suçladığı BAE, son aylarda ifşaatlarıyla Türk ve dünya kamuoyunu sarsan mafya lideri Sedat Peker’e de kucak açmıştı.
2021 bitmeden, tıpkı MbS gibi bölgenin en etkin isimlerinden olan BAE’nin veliaht prensi Muhammed bin Zayed (MbZ) sarayda kırmızı halılarla karşılandı. Şubat ayında da Erdoğan bu ziyarete karşılık verdi.
BAE gibi Suudi Arabistan da Türk ihracatçıların en büyük hedeflerinden biri olduğu kadar, Türkiye’de özellikle emlak sektöründeki yatırımlarıyla da dikkat çekiyordu.
2017’deki Katar krizinin patlak vermesinden önce Türkiye’nin Suudi Arabistan’a ihracatı 3 milyar 300 milyon dolar civarındaydı. Ancak bu kriz ve 2018’deki Cemal Kaşıkçı cinayetinin akabinde yaşanan gerginlikle Türkiye’nin bu ülkeye ihracatı bıçak gibi kesilirken, Suudi yetkililer vatandaşlarından Türkiye’de yatırım yapmamaları, mevcut yatırımlarını da geri çekme çağrılarında bulunmaya başladı.
Öyle ki 2020 Nisan’da 200 milyon dolar civarında olan Türkiye’nin bu ülkeye ihracatı bir yıl sonra 11 milyon dolara kadar düştü.
Bu düşüşte Erdoğan’ın arka arkaya yaptığı sert açıklamalar önemli bir rol oynadı.
Örneği Erdoğan 24 Şubat 2019’da CNN Türk’te katıldığı programda Kaşıkçı cinayetinden MbS’nin sorumlu olduğunu, “Bu cinayeti Veliaht Prens bilmeyecek de kim bilecek?“ sözleriyle dile getirdi.
Cinayetin ses kayıtlarını dünyaya servis eden Erdoğan konuyu hem BM mecrasına taşıdı, hem de ABD kamuoyu nezdinde girişimlerde bulundu. Öyle ki CIA dahi bu ses kayıtlarına dayanarak cinayetin arkasında MbS’nin olabileceğini açıkladı.
Kasım 2020’de Uluslararası Af Örgütü G20 ülkelerine çağrıda bulunarak Suudi Arabistan’ın kendisini aklamasına izin vermemesini istedi.
Türkiye’nin dünya çapında Suudi rejimini zor durumda bırakacak hamlelerine Riyad da kah Türk ürünlerine ambargo uygulayarak, kah ülke genelinde Milli Eğitim tarafından işletilen Türk okullarını kapatma kararı alarak cevap verdi.
Hatta Kral Selman, sosyal medyada yayınlanan görüntülerde, kendisine ikram edilen Türk kahvesini reddederek Türkiye’ye mesaj verdi.
Aslında bu süre zarfında Erdoğan ve Kral Selman arasındaki diyalog hiçbir zaman kesilmedi. Son olarak 4 Mayıs 2021’de Selman’la görüşen Erdoğan, ilişkilerin düzeltilmesi için istediği yeşil ışığı bir türlü alamadı.
Aslında Erdoğan ve MbS arasındaki kriz Kaşıkçı cinayetiyle başlamadı. Katar krizinin arkasındaki isim olmakla suçlanan MbS, Erdoğan’ın Katar’ın yanında yer alması üzerine Ankara’yı hedef alan hamlelerde bulunmaya başladı.
İlk önce bazı Arap kanallarında yayınlanan Türk dizilerini yasaklamakla icraatlarına başlayan Suudi Veliaht Prens’in Mısır ziyareti sırasında Türkiye’den şeytan üçgeninin parçası olarak bahsettiği bizzat Mısır basını tarafından dile getirildi. Aynı haberlerde MbS’nin Erdoğan’ı Müslüman Kardeşleri kullanarak yeniden halifeliği tesis etmeye çalıştığını söylediği de yazıldı.
Hatta Ağustos 2018 tarihli gazete haberlerinde Suudi Arabistan’ın, Türkiye’nin PKK’nın uzantısı olarak adlandırdığı YPG’ye 100 milyon dolar yardımda bulunduğu da ileri sürüldü.
Kral Selman’dan dolayı Suudi rejimi BAE ya da Mısır kadar Türkiye’yi karşısına almasa da zaman zaman yaptığı hamlelerle de Erdoğan’ın tepkisini çekti. Örneğin Suudi Arabistan’ın Yunanistan’la ortak tatbikat düzenlemesine Erdoğan, “Kimin eli kimin cebinde belli değil” sözleriyle tepki gösterdi.
21 Ocak 2020’de Erdoğan’ın Kral Selman’la telefonla görüşmesinin hemen akabinde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun mevkidaşı Faysal bin Farhan’la İslam Konferansı Teşkilatı toplantısı için bulunduğu Nijer’de görüşmesi ilişkilerin rayına oturacağı şeklinde yorumlandı. Fakat aradan geçen iki yıla rağmen ilişkilerin normalleşmesinin önündeki en büyük engelin Kaşıkçı cinayeti olduğu ileri sürülüyordu.
Bu cinayetin üstünün kapatılmasıyla önümüzdeki kısa sürede Erdoğan’ın MbS ile bir araya gelmesinin önünde de herhangi bir engel kalmamış oldu.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***