Ankara Tabip Odası (ATO) İnsan Hakları Komisyonu, “Cezaevlerinde kronik hastalığı bulunan hasta tutukluların infazları bir an önce ertelenmeli” başlığıyla açıklama yaptı. ATO binasında yapılan açıklamaya birçok kişi katıldı. ATO İnsan Hakları Komisyonu üyesi Aysel Ülker, hastalıkları son aşamaya gelen ve ölümle sonuçlanacağı beklenen hastaların infazlarının ertelenmesi için ölümlerinin beklenmemesi gerektiğini belirti. Ülker, Adli Tıp Kurumu (ATK) 3’üncü İhtisas Kurulunun 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunu’nun 6. Maddesini örnek göstererek, “Yasa incelendiğinde infaz erteleme ile ilgili en büyük sorumluluk Adli Tıp Kurumu’na bırakılmıştır. Kurumun raporu sonucu, hükümlünün infazının ertelenmesine veya ertelenmemesine karar verilmektedir. Bunun için Adli Tıp Kurumunca düzenlenen veya Adalet Bakanlığı’nın belirlediği tam teşekküllü bir hastaneden düzenlenmiş ve Adli Tıp Kurumunca onaylanmış rapor gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
‘HASTA SAĞLININ ÖNÜNE GEÇİYOR’
Ülker, birçok hasta tutuklunun tam teşekküllü bir hastaneden “cezaevinde yaşamını sürdüremez” raporu almasına rağmen Adli Tıp Kurumu tarafından onaylanmaması nedeniyle tahliye ve tedavi olamadığını söyledi. Ülker, “Yasada, ‘Cezaevindeki tutuklu ve hükümlüler arasında kendi başına hayatını idame ettiremeyecek derecede hasta olanlar toplum güvenliği bakımından somut bir tehlike oluşturmuyorlarsa cezalarının infazı ertelenmekte, tutukluysalar tahliye olmaktalar’ demektedir. Bu durum toplum güvenliğinin hasta sağlığının önüne geçtiğini göstermektedir” dedi.
BİN 605 HASTA TUTUKLU
Ülker, Adalet Bakanlığı’nın 22 Ocak 2020 tarihli açıklamasında, 2013 yılından itibaren Adli Tıp Kurumu tarafından bin 330 tutuklunun ağır hastalık raporunun onaylanmadığı yani “ceza infaz kurumunda kalabilir” raporu verildiğine işaret etti. Ülker, İHD’nin 1 Nisan 2021 tarihli açıklamasına göre ise Türkiye’de 300 bin civarında tutuklu ve hükümlü mahpus bulunduğunu, bunların 604’ü ağır olmak üzere bin 605’i hasta tutuklu olduğunu aktardı. 2021 yılının ilk 3 ayını kapsayan verilerine göre 2’si ağır 13 tutuklunun yaşamını yitirdiğini sözlerine ekleyen Ülker, “En son 28 yıldır kan kanseri olan 70 yaşındaki Mehmet Ali Çelebi sağlık sorunlarının ağırlaşması üzerine 25 Ağustos 2021 tarihinde tahliye edildi. 4 Eylül 2021 tarihinde yaşamını kaybetti. Bu mahpusların erken tanı alması, tedavi süreçlerinin aksamaması, düzenli olarak izlenmeleri, yakınlarıyla görüşmeleri konusunda insani bir yaklaşımın esas alınmasının dışında tedavi edilmemenin bir cezalandırma aracı olarak kullanılmaması, gerekmektedir” şeklinde konuştu.
Ülker önerilerini ise şöyle sıraladı:
“* Devlet, sağlık hizmetini vermekle, ortaya çıkan hastalıkların tedavisini üstlenmekle yükümlü olup cezaevi yönetimi ve kurum hekimi gibi görevlilerle işbirliği halinde olmalıdır.
* Sağlığa erişim sürecinde, cezaevi personeli ve kolluk kuvvetlerinin görev tanımı dışı davranışlarına engel olunmalı, hizmete erişmeyi kesintiye uğratmaları engellenmelidir.
* F Tipi Cezaevlerinde tecrit ve izolasyon ortamı, insan ruh ve beden sağlığına zararlıdır. Bu ortamlar kanser ve diğer kronik hastalıkların ilerlemesine ve nüksetmesine zemin hazırlar. F Tipi Cezaevi yapmaktan vazgeçilmelidir.
* Cezaevi personelinin ekonomik-özlük hakları iyileştirilmeli, çalışma saatleri düzenlenmeli, hizmet içi eğitim ve moral-motivasyona yönelik çabalar arttırılmalıdır. Bütün bunlara ek olarak cezaevleri kapalı bir kutu, gizli ve özel bir alan olmaktan çıkarılarak bağımsız izleme kurulları, sivil toplum örgütleri, bağımsız araştırmacılar, akademisyenler ve meslek örgütleri üzerinden kamuoyunun denetimine açılmalıdır.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***