Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Türkiye, soyulacak bir ülke değildir. Türkiye, birilerine rant yaratacak bir ülke değildir. Eğer bir rant varsa bir yerde, o rantın sahibi orada yaşayanlardır” dedi.
Susurluk sürecini hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Tekrar bugünlere gelmeyi nasıl yorumluyorsunuz?” sorusuna Kılıçdaroğlu, “Değişik mafya grupları var Türkiye’de. Bunlar zaman zaman bir araya geliyorlar, zaman zaman da çatışma içindeler. Şimdi Sedat Peker, yurt dışına giderken bunlar ne kadar suçlu olup olmadığını bilmiyorlar mıydı? Biliyorlardı. Pasaport verildi mi? Verildi. Gönderildi mi? Gönderildi.” ifadelerini kullandı.
“ESKİ BİR İÇİŞLERİ BAKANI BUNLARLA FOTOĞRAF VERDİ”
Haber platformu T24’te Murat Sabuncu’nun gündemdeki konulara ilişkin sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, “Bir başka mafya lideri, ülkenin siyasal partisinin başkanı olan bir kişi tarafından hapishanede ziyaret edildi mi? Edildi. Serbest bırakıldı mı? Bırakıldı? Onunla ilgili özel düzenleme yapıldı mı? Yapıldı.” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Eski bir İçişleri Bakanı bunlarla beraber bir fotoğraf verdi mi? Verdi. Şimdi kendi aralarında kavga var ve devlet seyirci. Garip olanı bu. İçişleri Bakanı, bu tartışmalara sadece seyirci.
Türkiye’de uyuşturucunun ne kadar arttığını acaba biliyorlar mı? Bu uyuşturucu ticaretinin yöneticilerinin kim olduğunu hepsi biliyor. Kokain kullanan, pudra şekeri kullanan o gençlerin günahı yok. O gençlerin önüne kokaini koyanlara asıl hesap soracaksınız. Onlara hesap sorulur mu? Asla sorulamaz.
Türkiye, insan kaçakçılığı cennetine döndü. Her taraftan geliyorlar. Sınırlar kevgir gibi. Nerede bu ülkenin güvenlik güçleri? Nerede? Bu ülkeyi kim, nasıl yönetiyor? Kim nerelerden nasıl besleniyor? Bunlar bilinmiyor mu? Hepimiz biliyoruz.
“HÜKÜMET OLANLAR SUÇLAMAZ, SUÇU ENGELLER”
Devleti yönetenlerin, hükümet olanların suçlayamayacağını, bir suçun oluşmasını engellemeleri gerektiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, AKP ile suç örgütleri arasındaki ilişkilere de değinerek şunları kaydetti:
Rıza Zarrab neydi? Devletin protokolüne oturtulmadı mı? Rıza Zarrab için iki kez Amerika’ya nota verilmedi mi?
(Sezgin Baran Korkmaz) Yine bir holding sahibi, (Amerika’da kara para aklamaktan aranan kişi) Türkiye’den elini kolunu sallayarak çıktı. Peki siz devlet olarak hangi önlemi aldınız? Yazık, günah değil mi, Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarını bu şekliyle yerle bir ediyorsunuz.
Fettah Tamince’yi ben unuttum mu sanıyorlar? Hala büyük ihaleler veriyorlar. Bank Asya’nın önünden geçenleri hapse attılar, beyefendiler krallar gibi yaşıyorlar.
Bütün veriler devletin arşivinde vardır. Kimin, ne yaptığını devlet çok iyi bilir. Ama bütün mesele devletin arşivine aldığı, gördüğü olayları devleti yöneten hükümet yetkililerinin görmemesidir. Onların sırtını sıvazlamasıdır. Asıl acı olan da budur.”
“POTANSİYEL BÜYÜKELÇİ ADAYIMIZ PEKCAN”
Ruhsar Pekcan’ın Ticaret Bakanlığı döneminde kendi bakanlığına, ihale de düzenlenmeyen bir süreçte dezenfektan sattığının ortaya çıkmasına ilişkin soruyu da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, bu konuda soruşturma komisyonu kurulması için TBMM’de önerge vereceklerini belirtti. Kılıçdaroğlu, özetle şunları söyledi:
“Bıraktım Türkiye Cumhuriyet’i tarihini, dünyada bütün ülkelerin tarihlerine bakın, rüşvet alan kişi, bir başka ülkeye büyükelçi atanır mı? Atadılar. Hatta birisinin rüşvet belgesini ben açıklamıştım, 1 milyon dolar. Üstelik dava dosyasından çıkarmıştım bunu? İki büyükelçimiz rüşvet alan kişiler ve bunlar Türkiye Cumhuriyeti bayrağını taşıyor. Orası öyle olursa, Ticaret Bakanı da böyle yapar. O da diyor ki ‘ne olmuş yani’… ‘Ruhsar Pekcan’ı bakanlıktan aldık’ diyorlar. Yarın onu da bir yere büyükelçi tayin ederler, ne olacak yani. O da üç dört maaşı birden alır. Rüşvet alanlar büyükelçi atandığına göre potansiyel büyükelçi adayımız da Ruhsar Pekcan. Bu konunun arkasını bırakmayacağız. Bir soruşturma komisyonu kurulmasını isteyeceğiz.”
“TÜRKİYE SOYULACAK ÜLKE DEĞİLDİR”
Kılıçdaroğlu’nun, Kanal İstanbul konusundaki soruya verdiği yanıtlar da satır başlarıyla şöyle:
“Devleti soyulacak bir organizasyon olarak görüp, yarattığınız rantları da kendinizin hakkıymış gibi düşünürseniz Kanal İstanbul da olur, başka kanallar da olur.
İstanbul’a gökdelenleri diktikten sonra ‘Biz İstanbul’a ihanet’ ettik diyen bir kişiden her şey beklenir. Niye beklenmesin?
İktidar olduğumuzda; bir, eğer o ihaleye giren yabancı bir ülke olursa biz o yabancı ülkeyle aramıza mesafe koyacağız. İki; bunların paralarını kesinlikle ödemeyeceğiz. Nereye giderlerse gitsinler.
Türkiye, soyulacak bir ülke değildir. Türkiye, birilerine rant yaratacak bir ülke değildir. Eğer bir rant varsa bir yerde, o rantın sahibi orada yaşayanlardır. Orada yaşamayıp, efendim bilmem hangi ülkede yaşadım, orada arsalar aldım, büyük vurgunlar vuracağım. Türkiye Cumhuriyeti, size rant sağlamak zorunda değil ki. Hükümetin oturması, konuşması lazım. Burada eğer bir rant varsa, bu rant İstanbullularındır.
“ERDOĞAN SOĞAN, PATATES ÜRETİCİLERİNİ TERÖRİST İLAN ETMEDİ Mİ?”
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkındaki inceleme konusunda İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “Bana göre suç” sözlerini değerlendiren Kılıçdaroğlu, özetle şunları söyledi:
“‘Bana göre suç’, iyi de siz kimsiniz? Siz, Ceza Kanunu musunuz? Sizin her söylediğinizin bir yasa metni olduğunu söyleyen bir TBMM kararı mı var? Nerden alıyorsunuz siz böyle bir yetkiyi? ‘Bana göre suç’; bunu söyleyen de işin garip tarafı devletin bütün güvenlik güçlerini yöneten kişi aynı zamanda. Talimatıyla yöneten kişi… Size göre suç olduğu andan itibaren, yani suç şahsileştiği andan itibaren o zaman herkes beğenmediği kişiyi suçlayabilir. Şu soruyu sormak lazım; İçişleri Bakanı, bu gücü nerden alıyor? Bu anlayışı nerden alıyor? Erdoğan’dan alıyor… Erdoğan soğan, patates üreticilerin terörist ilan etmedi mi? Bakkalları bile terörist ilan etti.
AKP’NİN HAZIRLADIĞI ANİMASYON
Kılıçdaroğlu, AKP tarafından hazırlatılan animasyon filmle ilgili de şunları söyledi:
“Animasyonu gülümseyerek izledim ve arkadaşlara, ‘Gerçekten bunu AKP’nin yayına koyduğundan emin misiniz?’ diye sordum. ‘Evet’ dediler, ‘Çok iyi, o zaman biz bunu alalım kendi sitemize koyalım. Biz de bunu yayınlayalım’ dedim.
Samimi bir şekilde ifade etmek gerekirse AK Parti artık Türkiye’yi yönetemiyor. Yani, bu noktaya gelmiş durumda. Bir şeyler yapmak istiyor ama beceremiyor. Bizi eleştirmek istiyor ama eleştiremiyor. Çünkü aslında ne yaptıklarını çok iyi biliyorlar. Beni asıl üzen ise trollerini çok zor durumda bırakmaları. Trolleri de ne söyleyeceklerini bilemiyorlar. Her söylediğimiz doğru. Eğer yanlış bir şey söylersek bütün alanlardan üstümüze gelirler.”
DEĞİŞMEYEN SORU: 128 MİLYAR NEREDE?
Kılıçdaroğlu, ”128 milyar dolar nerede?” sloganıyla ilgili soru üzerine de özetle şunları söyledi:
“Samimi olarak düşüncemi ifade etmek gerekirse, ülkeyi yönetemiyorlar. Yönetemediklerinin de farkındalar. Sözde, bizim ‘128 miyar dolar nerede?’ sorumuzu en azından tiye alacaklardı, bunun doğru olmadığını sözde ifade edeceklerdi ama onlar da gayet iyi biliyorlar ki bu sorunun cevabını veremediler. ‘128 milyar dolar nerede?’ sorusu hala yanıt bekliyor.
Siz Merkez Bankasının yetkilerini bir protokolle elinden alıp Hazine ve Maliye Bakanlığına veriyorsunuz. Hazine ve Maliye Bakanlığı bu parayı niçin, hangi gerekçelerle, hangi kur üzerinden, kimlere sattığını açıklamıyor.
Geçmişte Merkez Bankası döviz satmadı mı? Satıyordu. Onu da kendi internet sitesinden duyuruyordu. Ama böyle bir tabloyu görmedik. O tabloyu Merkez Bankası bilinçli olarak koymadı. Neden koymadı? Çünkü kendisi satıcı değildi.
Aslında yanıtlaması gereken Hazine ve Maliye Bakanı diyor ki, ‘Bu soruya Merkez Bankasının yanıt vermesi lazım. Doğru olanı budur.’ İyi de Merkez Bankası bunu satmadı ki… Asıl bu soruyu, öneriyi getiren bakanın kendisinin yanıtlaması lazım. Kendisinden önceki Hazine ve Maliye Bakanı bunun satışını yaptı. Bütün kayıtlarının da Hazine ve Maliye Bakanlığında olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla o açıklamaları yapmak zorundalar. Bunun peşini bırakmayacağız.”
“MİLLET İTTİFAKI’NIN İÇİNDE HDP YOK AMA…”
Kılıçdaroğlu sözlerini, “Millet İttifakı’nın içinde HDP yok ama HDP’nin yöneticileri de zaman zaman güçlendirilmiş parlamenter sistemden söz ediyorlar. Onların da hakkını yememek lazım. Dolayısıyla bu düzenleme bir anayasal değişikliği gerektiriyor. Dolayısıyla anayasal bir değişiklik olduğu zaman, parlamentoda bütün partilerin destek vereceği bir düzenlemeyi istersiniz” ifadeleriyle tamamladı.