BÜLENT KORUCU | YORUM
Kartalkaya Oteli yangınında infiali ve öfkeyi büyüten şey, bazı imtiyazlı kişilerin ve hatta onların otomobillerinin öncelikli olarak kurtarılmasıydı. Oysa bu tür durumlarda zayıflara öncelik verilir ama kimse kapsam dışı bırakılmaz. Kartalkaya ülkenin bir özeti… Yangın için önceden tedbir alınmadığı gibi alevler her tarafı sardığında da facianın büyümesi adına her şey yapılmış.
Türkiye’de de büyük bir yangın var, adaletsizlik her yanı sarmış insanlara nefes alacak alan bırakmamış. Korku cumhuriyeti, ayakta kalabilmek için durmadan yeni mağdur kitleler oluşturuyor. Bir yandan da adliye borsaları almış başını gidiyor. Ne yaparsa yapsın yargılanmayan iktidar ve onun yandaşları bir tarafa, mağdurlarda kendi içinde bölünüyor.
Tutuklu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun direnişin sloganı olarak seçtiği “Kurtuluş yok tek başına; ya hep beraber ya hiçbirimiz!” cümlesi çıplak gerçeğin ifadesi. Ancak bir türlü hayata geçmiyor.
Mağdurların dayanışma içinde olmaması sadece stratejik açıdan yanlış değil, aynı zamanda ahlak ve hukuk kurallarının hiçe sayılması demek. Kartalkaya’da kurtarılacak insanlar arasında seçmece yapmak kadar, adaletin tesisinde ki kayırmacılık da öylesine ahlaksız ve adaletsiz.
Selahattin Demirtaş ve Selçuk Mızraklı yıllardır tutuklu…
Geçen hafta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birbirinin kopyası iki karar açıkladı. Rastlantıya bakın ki isimlerde kararlar kadar benzeşiyordu. ‘Demirtaş kararı’ ve ‘Demirhan ve diğerleri’ kararı.
Selahattin Demirtaş, eski HDP eş Genel Başkanı ve 9 yıldır hukuksuz biçimde cezaevinde tutuluyor. Diğer Genel Başkan Figen Yüksekdağ’la birlikte milletvekili ve belediye başkanlarının aralarında bulunduğu yüzlerce Kürt siyasetçi tutuklu. Daha önce hakkında AİHM’de üç ihlal kararı verilmiş olan Demirtaş’ın salıverilmeme sebebini ve şayet bugünlerde bırakılırsa, onun altındaki imzayı hepimiz biliyoruz. Tam da AİHM’nin dediği gibi ‘bu bir siyasi dava ve siyasi gerekçelerle Demirtaş rehin tutuluyor.’
‘Başkan Selo’ bırakılırsa ülkeye hukukun geri geldiğini düşünecek saflar var mı aramızda! Sadece ve sadece ‘siyaset tanrıları’ öyle istedi diye özgürlüğüne kavuşacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tabiriyle ‘yargı ülkesi’nde kararları hakimler değil hükümdarlar veriyor.
İsmini öğrenmek için bile internette epey arama yapmam gereken (Metin) Demirhan ise Kütahyalı bir vatandaş. HDP lideriyle aynı gün kararları kesinleşti. Fakat az sayıda hukukçu ve gazeteci dışında kimse onun ve beraber ihlal kararı verilen 239 kişinin adını anmıyor. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü talebinin peşinde gittiğini iddia eden bir çok akademisyen, gazeteci, siyaset erbabı ve hukukçu, o kararı duymamış gibi yapıyor.
Mağdurlar arasında ayrım yapmak, hele de bunu zayıfa karşı yapmak ahlaksızlık. Kartalkaya’da önemli kişileri ve onların arabalarını kurtarmaya benziyor. AKP rejiminde suç tanımı, eylemi kimin yaptığına göre değişiyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in çok sık tekrar ettiği bir cümle var: “Size helal olan bize neden haram ve suç olsun!”
Mağdurun kimliğine bakmakla, suçu kimin işlediğine bakmak arasında bir fark yok. Demirhan’a Demirtaş’tan ayrı tavır belirlediğinizde zalimin ortağı haline geliyorsunuz.
Çok şükür ki Demirhan ve diğerlerinin sesini duyan ve aktaran gazeteci, hukukçu ve akademisyenler var. Onların olmadığı bir düzlemde Demirhanlar’ın bu kararları alma ve hukuk mücadelesine kazanma şansları da zaten olmazdı. Birleşmiş Milletler İşkenceyi Önleme Komitesi ve AİHM gibi üst hukuk mercilerine giden dosyalar, erkenden yola çıkıp ihlalleri raporlayan gazetecilerin metinleriyle oluşuyor.
İğne ile kuyu kazar gibi bilgi toplayıp Erdoğan rejiminin sabıka kaydını tutan hukukçu ve gazetecilerin hedefte olması çok normal. İşkencecilerin rahatı bozuluyor. Verdiğimiz rahatsızlık için özür dileyecek değiliz!
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***








































