İstanbul’da öldürülen gazeteci Hakan Tosun‘un kız kardeşi Öznur Tosun, saldırganlara yakın kişilerin mahalle esnafına “Hakan Tosun bunu hak ediyordu ve bizimkiler halletti” dediğini öne sürdü.
İstanbul’da katledilen gazeteci Hakan Tosun’un kardeşi Öznur Tosun, cinayeti Sözcü‘ye değerlendirdi. Öznur Tosun, şunları söyledi:
“Abim eve dönebilmek için metrobüs yolunda yürürken bir kez değil, iki kez -belki daha da fazla- saldırıya uğradı. En sonunda ölümüne kastedilen bir darbeyle yere bırakıldı. Saldırganlar dönüp yaşayıp yaşamadığını kontrol etti, sonra da sanki hiçbir şey olmamış gibi yollarına devam etti. Bu pervasızlık, olayın perde arkasında daha büyük bir şey olduğuna inandırıyor beni.
Saldırıdan sonra karşı tarafın mahallede kurduğu baskı ve zorbalık, abim hakkında karalayıcı söylemler yayması (“devlet düşmanı”, “hak etti” vb.) şüphelerimizi büyüttü. ‘Hakan Tosun bunu hak ediyordu ve bizimkiler halletti’ gibi cümleler kuracak kadar rahat davranmaları aklımda şu soruyu büyütüyor: Neye güveniyorlar, arkalarında kim var?
Olay yerindeki motosikletli üçüncü kişi neden hâlâ tutuklanmadı? İfade verip serbest bırakılıyor; bu sırada delil karartma çabalarının sürdüğünü düşünüyorum.
“Tehdit ediliyoruz”
O sokakta yaşayan görgü tanıklarının can güvenliği yok. Esnafa tehditler savruluyor; insanlar korkudan konuşamıyor. Bir apartman sakini olayı görüp ambulans çağırdı, ama sonrasında konuşamadı. Haklı, çünkü karşılarında eşkıyalar ve çeteler gibi davranan bir yapı var. Özellikle 18 yaşındaki kişiyle ilgili çok şikâyet var; baba ve amcanın da mahallede baskı kurmayı sürdürdüğü söyleniyor. Biz bile evimize gidemiyoruz; ailemin can güvenliği yok.
“Abimin kimliği nerede”
Abimin kimliği nerede? Bilgisayarı, telefonu, eşyaları ortadayken kimlik neden “kayboldu”? Hastanede neden anında yüz taraması yapılmadı; nasıl olur da “eşgal belirsiz” denir? Otopsi hâlâ çıkmadı, olay yeri inceleme raporu bize verilmedi. Buna karşılık kamera görüntüleri bize ulaşmadan sosyal medyaya sızdı; abimin son anlarını resmî kanallardan değil, sosyal medyadan izledik. Karşı taraf “Bizde MOBESE, bizde HTS var; her şeyi biliriz” diye gözdağı veriyor. Bu nasıl mümkün? Kim bu insanlar? Bu kimlik nerde? Nerde? Kim aldı? Bilgisayarı, telefonu, her şeyi, bütün eşyaları varken kimlik neden alındı? Neden hastanede emniyet güçlerinin yüz taramasıyla tabletleri neden gelip de anında bir yüz taraması yapılmadı?
“Ülke çetelere mi teslim oldu?”
Bu ülkede gecenin bir vakti şafak operasyonları yapılırken, bu olayda telefonla çağırma usulü işletildi. Kağıthane Emniyet Müdürü, cenazeden bir gün önce beni arayıp “planınız, tedbiriniz ne?” diye sordu. Ben vatandaşım; nasıl tedbir alayım, kimi arayayım? Ne resmî bilgilendirme aldık ne de bir başsağlığı. Herkesin suskunluğu, onların bile sözünün geçtiği güçlü bir ailenin varlığına mı işaret ediyor? Bunu bilmek istiyorum.
Devlet, polis sessiz kaldıkça o insanlar daha çok korkuyorlar. Ülke eşkıyalar mı teslim oldu, çetelere mi teslim oldu? Ya söyleyin biz de bilelim. Deyin ki bundan sonra böyle. Arkadaşlar bundan sonra her sokakta, her semtte, her mahallede çete var. Siz onlara istediği gibi davranmazsanız ölmek zorundasınız diye söylesinler. Biz de kendi kendimize tedbirimizi alalım. Cenazeden bir gün önce Kağıthane Emniyet Müdürü beni arıyor. Ne olacak? Programınız ne? Planınız ne? diyor. Ben nasıl tedbir alacağım? Ben kendimi nasıl koruyacağım? Başıma bir iş geldiği zaman kimi arayacağım? Niye herkes sus pus oldu? Panik atak oldum. Her an her şeye hazır bir haldeyiz. Çünkü bu insanlar hâlâ arka planda. Ne yaptıkları belli değil. İzin veriliyor çünkü.
Demek ki babanın söylediği şey doğruydu. Demek ki Hakan Tosun’un–yani çok ağır bi şey bu söyleyeceğim. Belki bununla ilgili başıma da bir şey gelebilir ama umurumda değil bu saatten sonra-. Demek ki Hakan Tosun’un cezasını kesmesini istediler.
“Katillere bilgi veriyor emniyet”
Abimin o sokakta bir işi yoktu; annem yeni taşındığı için iki hafta önce gelmişti. “Her gün buradaydı” diyebilecek kimse yok. Planlı bir öldürme ihtimali aklımdan çıkmıyor. Abimin yaptığı haberlerden rahatsız olmuş olabilirler mi? Kimliğinin ortadan kaldırılması, gazeteci olduğunun anlaşılmaması için mi uğraşıldı? Karşı tarafın dillerine doladığı Ağrı’daki altın madenleri gibi laflar da bu kuşkuları büyütüyor. Bu ailenin kim olduğunu ve bağlantılarını bilmek istiyorum. ‘Biz her şeyi biliyoruz. Her bir bilgi bize geliyor’ diyorlarmış. Bize gelmedi o bilgi. Katillere bilgi veriyor emniyet. Bize bilgi vermiyor. Bir kere daha bir bilgilendirme, bir hiç, hiçbir şey almadık. Bir baş sağlığı bile almadık. Demek ki o aileden korkan bir güç var.
O öyle bir güçlü bir aile ki emniyet mensupları bu aileden korkuyor. Bu kadar ciddi bir durum var ortada. İçişleri Bakanlığı, Emniyet Müdürlüğü, valilik bu aileden korkuyor. Ben bunu anlıyorum. Demek ki ailenin dediği gibi Hakan Tosun bunu hak ediyordu ve cezası kesildi.
“Benim bildiğim bir devletin polisi yok mu?”
Ama herkes buna kayıtsız kalıyor. O insanın oğlu, çocukları orada adam öldürüyorlar ve ertesi gün dükkânını açıp mahalleliyi, abimi kötülüyor. Hak etti ve biz hak ettiğini yaptık. Çeteler mi insanların hak ettiklerini yapacak, cezasını kesecek? Neyi hak etmiş? Neyi biliyorsunuz? Demek ki Hakan Tosun’la ilgili bildiğiniz bir şeyler var. Ortaya çıkarın o zaman. Siz devlet misiniz, adalet misiniz, yargı mısınız, hâkim misiniz, savcı mısınız? Bunun hükmünü veriyorsunuz. Siz kimsiniz? Ben soruyorum ilk günden beri bu insanlar kim? Benim başım sıkıştığında o insanları mı arayacağım? Onlar mı koruyacak bizi? Artık böyle mi? Benim bildiğim bir devletin polisi yok mu? Devlet yok mu?
İçişleri Bakanlığı, Emniyet, Valilik neden sessiz? Neden bir muhatap yok? Neden resmî bilgi verilmiyor? Eğer herkes bu kadar susuyorsa, demek ki gerçekten onlara bile sözü geçen bir güç var. O zaman kim bunlar? Neden bulmak istemiyorsunuz ya da biliyorsanız neden açıklamıyorsunuz?
Hakan Tosun ölmedi. Ölürken bile geride kalanlar için bir ışık yaktı: Sokaklar güvensiz, tehlikeli olmamalı; hiçbirimiz yürüme hakkımızı kaybetmemeliyiz. Ben sonuna kadar mücadele edeceğim. Ailemin ve o mahallede yaşayan herkesin adalet talebini haykırmaya devam edeceğim.”