Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kürsüsünden dünyaya hitap etti. Konuşmasının büyük kısmını İsrail’in Gazze’ye yönelik ağır saldırılarına ayıran Erdoğan, Gazze’deki dramı simgeleyen fotoğraflarla salondaki liderlere seslenerek, “Henüz 2-3 yaşında elleri, kolları olmayan çocuklar Gazze’nin olağan fotoğrafı haline gelmiştir. Hangi vicdan buna dayanır, hangi vicdan buna sessiz kalabilir?” dedi. Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
* Biz bugün bu kürsüde kendi vatandaşlarımızla birlikte sesi kısılmak istenen Filistin halkına tercüman olmak için de bulunuyoruz. Filistin Devleti’ni tanıyacağını açıklayan tüm ülkelere teşekkür ediyor, henüz bu kararı almayan devletleri ise bir an önce harekete geçmeye çağırıyorum. İsrail tarafından Gazze’de son 23 aydır her saat 1 çocuk acımasızca hayattan kopartılıyor. Bunlar sayı değil, hepsi birer can, birer masum insan. 365 kilometrekare içinde yaşayan 2,5 milyon Gazzeli her gün yerinden ediliyor, her gün bir başka bölgeye göçe zorlanıyor. (Kürsüden Gazze’deki drama ait fotoğrafları göstererek) Henüz 2-3 yaşında elleri, kolları, bacakları olmayan masum yavrucuklar bugün maalesef Gazze’nin olağan fotoğrafı haline gelmiştir. İnsanlık tarihi son 1 asırda böyle bir vahşet görmemiştir. Buna hangi vicdan dayanır, hangi vicdan buna sessiz kalabilir? Çocukların açlıktan, ilaçsızlıktan öldüğü bir dünyada huzur olur mu? Bu, terörle mücadele değildir. Bu, 7 Ekim olayı öne sürülerek yürütülen bir işgaldir, tehcir, sürgün, soykırım daha doğrusu bir toplu kıyım politikasıdır.
‘İSRAİL BÖLGE BARIŞINI DA TEHDİT EDİYOR’
* İsrail, Gazze ve Batı Şeria ile sınırlı kalmıyor, Suriye’ye, İran’a, Yemen’e, Lübnan’a saldırılar düzenleyerek bölge barışını da tehdit ediyor. (Katar’a yönelik saldırı) İsrail yönetimi tamamen kontrolü kaybetmiştir. Netanyahu’nun barışa, rehineleri kurtarmaya niyetinin olmadığı tekrar anlaşılmıştır. İnsanlık tarihi son bir asırda böyle bir vahşet görmemiştir. Her şey gözümüzün önünde cereyan ediyor. Gazze’deki soykırım, medya ve sosyal medya aracılığıyla her an canlı olarak yayınlanıyor. İsrail, şu ana kadar Gazze’de ulusal ve uluslararası basında çalışan 250 gazeteciyi kasıtlı olarak öldürdü. Gazze’ye tüm girişleri yasakladı ama yine de soykırımı gizleyemedi. Filistin topraklarında devam eden soykırıma her fırsatta dikkatleri çeken Genel Sekreter Sayın Guterres’i gönülden destekliyorum ve cesareti için kendisini bir kez daha tebrik ediyorum. Ancak Birleşmiş Milletler, Gazze’de kendi çalışanlarını dahi maalesef koruyamamıştır. Gazze’de insanlara yardım için koşturan 500 kişi öldürülmüştür ve bunların 326’sı Birleşmiş Milletler personelidir.
HOLOKOST BENZETMESİ
* Bakınız, soykırım, tıpkı Holokost gibi insanların toplu halde imhası için kullanılan, utanç verici, insanlık dışı, barbarca bir kavramdır. Oysa bugün Gazze’de sadece insanlar öldürülmüyor. Gazze’de hayvanlar hedef alınarak öldürülüyor. Gazze’de tarım alanları, bahçeler, ağaçlar, otlar, Gazze’de asırlık zeytin ağaçları yok ediliyor. Gazze’de sular yok ediliyor, kirletiliyor. Gazze’de binalar, evler, kütüphaneler, hastaneler, okullar, camiler, kiliseler, tarihi yapılar bilinçli bir şekilde yıkılıyor. Gazze’nin toprağı, insan için de hayvan için de bitki için de artık işe yaramaz hale getiriliyor. Gazze’de bir savaş yoktur. Gazze’de iki taraftan söz edilemez. Gazze’de bir yanda elinde en modern, en öldürücü silahlar olan düzenli ordu, diğer tarafta ise masum siviller, masum çocuklar vardır. Bu, terörle mücadele değildir. Bu, 7 Ekim olayı öne sürülerek yürütülen bir işgal, tehcir, sürgün, soykırım, daha doğrusu bir toplu kıyım politikasıdır. Bugün Gazze, Hamas bahanesiyle yok edilirken, eş zamanlı olarak Hamas’ın yönetimde olmadığı Batı Şeria da adım adım işgal edilmekte, infazlarla masum siviller katledilmektedir.
İSRAİL’İN ÇEVRE ÜLKELERE SALDIRILARINA DİKKAT ÇEKTİ
* Üstelik İsrail, Gazze ve Batı Şeria ile sınırlı kalmıyor; Suriye’ye, İran’a, Yemen’e, Lübnan’a saldırılar düzenleyerek bölge barışını da tehdit ediyor. En son, arabulucu Katar’da ateşkes müzakereleri için toplantı yapan heyete İsrail saldırısı gerçekleşmiştir. Katar’a yönelik saldırı göstermiştir ki İsrail yönetimi tamamen kontrolü kaybetmiştir. Netanyahu’nun barış yapmaya da, rehineleri kurtarmaya da niyetinin olmadığı bir kez daha anlaşılmıştır. Sadece komşuları değil, Ortadoğu’daki tüm ülkeler İsrail hükümetinin pervasız tehditlerine muhatap oluyor. Şunun da farkına varalım: İsrail’in artan saldırganlığı sebebiyle Avrupa başta olmak üzere, Batı’da İkinci Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan değerler de çok ağır yara almıştır. En temel insan hakları; ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, gösteri ve protesto özgürlüğü, kadın hakları, çocuk hakları, demokrasi, eşitlik, adalet gibi kavramlar rafa kaldırılmıştır. Gelinen noktada hepimiz şu gerçeği görmek zorundayız. Değerli dostlar, ‘vadedilmiş topraklar’ saplantısıyla hareket eden İsrail yönetimi, yayılmacı bir politikayla bölge barışına ve insanlığın müşterek kazanımlarına kastetmektedir. Üç semavi dinin kutsal beldesi, insanlığın ortak mirası olan Kudüs-ü Şerif, bu radikalizmin doğrudan hedefidir. Vicdan sahibi Musevileri de rahatsız eden, onların da tasvip etmediği, dahası tüm dünyada antisemitizmi körükleyen bu cinnet hali artık daha fazla devam edemez. Gazze’de ateşkes bir an önce sağlanmalı, saldırılar durmalı, insani yardımların engelsiz girişine mutlaka izin verilmelidir. Soykırım kadrosunun uluslararası hukuka hesap vermesi temin edilmelidir. İnşallah bu mutlaka gerçekleşecektir. Gazze’de yaşanan barbarlığa karşı sesini yükseltmeyen, tavır almayan herkes, bu vahşetin sorumluluğuna ortaktır.
‘GÜN BUGÜNDÜR’
* Buradan bütün devlet ve hükümet başkanlarına samimiyetle sesleniyorum: Gün bugündür. Gün, insanlık adına Filistinli mazlumların yanında dimdik durma günüdür. Halklarınız Gazze’deki barbarlığa tepki gösterirken, gelin sizler de adım adım cesaretinizi gösterin. Çocukların, çocukları büyüttüğü Gazze’ye karşı insanlık görevinizi yerine getirin. Bu vesileyle, dünyanın farklı ülkelerinde Gazzeli mazlumlara sahip çıkmak için meydanları dolduran, Gazzeli masumlara destek olmak için denizlere yelken açan; akademisyeniyle, sanatçısıyla, siyasetçisiyle, aktivistiyle, öğrencisiyle tüm Filistin savunucularına en kalbi selamlarımı yolluyorum.
RUSYA – UKRAYNA SAVAŞI
* Değerli dostlar, komşumuz İran’la ilgili nükleer dosyanın bir an evvel diplomasi yoluyla çözülmesini temenni ediyoruz. Unutulmamalıdır ki bölgemiz yeni bir krizi daha kaldıramaz. Komşumuz Irak’ın istikrarı, güvenliği ve refahı, bölgemizin selameti bakımından fevkalade önemlidir. Kalkınma Yolu projesi gibi kolektif refahı önceleyen stratejik hamlelere bu bakımdan büyük önem atfediyoruz. Kuzeyde, her ikisi de komşumuz olan Rusya ve Ukrayna arasında, İstanbul sürecine büyük bir iştiyakla ev sahipliği yapıyoruz. Doğrudan görüşmeler sayesinde çok sayıda esirin ve naaşın mübadelesine aracılık ettik. Taraflar arasında barış müzakerelerinin modalitelerini belirlemeye çalıştık. Unutmayın, “savaşın kazananı, adil bir barışın kaybedeni olmaz” şiarıyla önümüzdeki dönemde de ateşkes için çaba göstermeye devam edeceğiz.
AZERBAYCAN – ERMENİSTAN BARIŞI
* Azerbaycan ve Ermenistan arasında barışın tesisi için tarafları en başından bu yana cesaretlendirdik. 8 Ağustos tarihinde iki ülke arasında kalıcı barışa giden adımların atılmasından memnuniyet duyuyoruz. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Sayın Paşinyan başta olmak üzere, sürece katkıda bulunan Amerikan Başkanı Sayın Trump’ı burada bir kez daha tebrik ediyorum. Bu vesileyle ülkemizle Ermenistan arasındaki normalleşme sürecinin kendi rayında ilerlediğini de ifade etmek isterim. Diğer bir arabuluculuk faaliyetimiz olan Ankara süreci kapsamında, Somali ile Etiyopya arasındaki ihtilafın halline yönelik gayretlerimizi sürdürüyoruz. Tarafların bu girişimi hızla başarıyla neticelendirmelerini temenni ediyorum.
‘DÜNYA 5’TEN BÜYÜKTÜR’ MESAJI
* 80’inci yılda, Birleşmiş Milletleri kuruluş ruhuna döndürecek adımları atmak hepimizin ortak sorumluluğudur. Biz, güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu bir sistem kurulana kadar “dünya 5’ten büyüktür” demeye devam edeceğiz. Görevimiz sistemi terk etmek değil, onarmak, yeniden işler hale getirmektir. Hiç şüphesiz, daha adil bir dünya mümkündür.
Kaynak: AA
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***