MAHMUT AKPINAR | YORUM
“Hakir olduysa millet, şanına noksan gelir sanma
Yere düşmekle cevher sâkıt olmaz kadr ü kıymetten”
Namık Kemal
Evvelki gün Birleşik Krallık’ta UCAS (ÖSYM benzeri kurum) üniversite yerleştirme sonuçlarını açıkladı. Önceki yıllarda maişet dertleri vardı ve çocuklar dil bariyerini tam aşamamıştı. Buna rağmen çocuklarımız büyük özveriyle iyi üniversiteleri kazanıyorlardı. Onlar mezun olup hayata atıldılar. Son yıllarda çocuklarımız artık dünyanın en iyi üniversitelerine, dikkate değer sayılarda giriyorlar.
UCAS sonuçları açıklanınca özel çaba sarf etmeksizin, 4-5 gencimizin Oxford ve Cambridge üniversitelerine, bir düzineden fazla gencimizin ise UCL, Imperial College gibi dünya çapında üniversitelere yerleştiğini duydum. Benzer haberler ABD ve Avrupa’nın en kaliteli üniversiteleri için de söz konusu.
Başarılar sadece akademik alanla sınırlı değil. Bulunduğu ülkede “en başarılı genç girişimci” seçilenler, “etkili liderlik” ödülü alanlar, sosyal faaliyetlerde, medyada, yardımlaşma alanlarında değer ürettiği için plaketler, madalyalar kazananlar artıyor.
Ülkesini terk etmek zorunda kalan insanlar kimliklerini korumaya özen göstererek hızlı ve başarılı şekilde hayata, topluma entegre oluyorlar. Benim küçük kızımın en iyi arkadaşından birisi peçeli Müslüman, diğeri ateist. İkisi de Türkiyeli değil.
Keza, Türkiye’de elinden bütün imkanları alınmış, dışlanmış insanlar yol bulup hayata yeniden tutunuyor, önemli başarılara imza atıyorlar. KHK’lı çocukları etiketlemeye, her türlü dezavantaja rağmen Türkiye dereceleri yapıyorlar. Komutanları tarafından ihanete uğrayan ve hapse atılan öğrenciler cezaevi şartlarını aşıp derece yapıyor, yeni diller öğrenip fakülteler bitiriyorlar.
Şirketlerine çökülen ve hapse atılan (Boydak ailesi vb) ailelerin bireylerinin muazzam sabır ve metanet gösterdiklerine, zindanda dahi üretmeye devam etmelerine, üniversite bitirmelerine şahit oluyoruz. Hapishaneler bir yönüyle kuluçka misyonu görüyor. İçerde şair olanlar, hafız olanlar, romanlar, kitaplar yazanlar var.
Maalesef sadece Türkiye’de değil, dünyada büyük yazarlar, şairler, filozoflar en etkili eserlerini cezaevlerinde vermişlerdir. Zindanların karanlıklarında doğan bu eserleri şu sıralar basmaya kimse cesaret edemese de, günü gelecek ve derin tetkik ve tefekkür ürünü eserleri, hatıraları, şiirleri değerini bulacaktır. Zulüm rejimi herşeyini gasp edip hapse attığı insanların ümidini, azmini kıramıyor.
Hukukta, ‘yasalarda yazmayan ceza olmaz’, ‘yasalar geriye doğru yürümez’ ve ‘bir suçtan dolayı birden fazla cezalandırma yapılamaz’. Ama maalesef üretilmiş/uydurulmuş ‘suç’larla yaftalanan insanlar, cezasını bitirdikten sonra, tekrar tekrar cezalandırılıyor.
Hakları iade edilmiyor, kurdukları yeni şirketlere de çökülüyor, aynı gerekçe ile defalarca cezalandırılıyorlar. Ülkede hukukun kırıntısı kalmadı. Akla zarar işkencelere, eziyetlere rağmen Hizmet insanları hayata tutunmaya, ayakta kalmaya, başarılı ve yararlı işler yapmaya devam ediyorlar. Zira Hizmet tam da bu demek.
Türkiye’de malına mülküne çökülmüş, hicret etmek zorunda kalmış 80 yaşına yaklaşan bir Hizmet insanı abi tanıyorum. Gittiği ülkede Allah ona yeni kazanç kapıları açtı, tekrar zengin oldu. Çocuklarından, torunlarından ayrı, hastalıklarıyla boğuşarak sürgün hayatı yaşıyor. Ama o bunca olumsuzluk içinde çevresine ümit ve heyecan yayıyor. Ne zaman arasam ondan moral alıyorum. Şimdilerde hayır ve hasenatını, hizmetlerini aynı hız ve samimiyette yeni ülkesinden yapıyor. Nerede hayat suyu verilecek bir çiçek var, nerede destek olunacak bir proje, bir çaba var imdada yetişiyor.
İyiliğe, hayra, paylaşmaya alışmış insanları hapse atsanız, sürseniz de durduramıyorsunuz. Onlar yine bir yolunu bulup başarılı oluyorlar, yine bir imkan geliştirip paylaşıyorlar. Kötüler iyilere zarar verebilirler ama yenemezler. Zira iyiler, çalışanlar için sayısız ve sınırsız yollar var, hepsini kapatmanız mümkün değil.
Sonunda kötülüklerinizle başbaşa kalacaksınız. Keşke bir muhasebe yapsanız, vicdanınızı dinleseniz. Tahrip etmek, yakmak, yıkmak yerine olaylara biraz makul bakabilseniz, bu insanları anlamaya çalışsanız. Ama korkarım ki kötülükte aldığınız mesafe, esiri olduğunuz öfke, kin sizi aklı selimle düşünmekten uzak tutuyor.
Devlet yönetmek hikmetli bir iştir, aklı selim ister. Öfkeyle, kinle, zorbalıkla devlet yönetilmez, topluma liderlik edilmez. Maalesef aklı başında sanılan pek çok siyasetçi, devlet adamı, kanaat önderi, yazar-çizer, devlete ve kurumlara çökmüş harami bir ekibin esiri oldu.
Hikmetten nasipsiz bu ekip, Kuzey Kore’de, muz cumhuriyetlerinde görülmeyecek vandallıkla ülkenin gelirlerini iç ediyor, insan kaynaklarını biçiyor, geleceğini yakıyor. Aslında hükümet içinde bunları analiz edip anlayabilecek kapasitede çok kimse var. Mesela Hakan Fidan, İbrahim Kalın ve onların etki elemanı olarak çalışan Ruşen Çakır ahmak, aptal insanlar değiller. Şimdilerde hedefledikleri üzere bölebilseler dahi bir sosyolojiyi yok edemeyeceklerini çok iyi bilirler.
Hizmet’ten önce güce ve iktidara hükmeden ne kadar lider, siyasi parti vardı, hepsi yıkılıp, silinip gitti. Ülke sevdasıyla, insanlık davasıyla bir idealin peşinde koşanlar Ergenekon-Erdoğan koalisyonunun çevirdiği sofistike 15 Temmuz istihbarat operasyonuna rağmen ayaktalar. Bu insanlar, dünyanın en iyi üniversitelerine giren bu çocuklar imza attığınız bütün kötülüklere, zulümlere rağmen ülkelerini seviyorlar. Harami iktidarınız yıkılıp gidecek, onlar geleceğin dünyasında var olacaklar. Türkiye için, insanlık için güzel şeyler yapmaya devam edecekler.
İnsanlık dışı politikalarınız zulümleriniz üzerinden 10 yıldan fazla zaman geçti, zulmünüzde bir azalma, insaf, hatta duraklama yok. Bu insanların masum olduğunu en iyi bilen sizlersiniz. İktidarınız baki kalmayacak, gücünüz ilelebet sürmeyecek.
Bakın, tüm çabanıza rağmen her geçen gün çöküyor, çözülüyorsunuz. Cemaate yeni operasyonlar peşinde koşmak yerine, “Zulümlere artık bir ara versek, biraz durup düşünsek, nefretimizi, kinimizi, kötücül yönlerimizi kenara bırakıp vicdanla, toplumla barışsak, ülkenin insanlarını, kaynaklarını yok etmekten vazgeçsek!” diye hiç aklınıza gelmiyor mu? Vicdanlarınızda iyilik, adalet namına bir kıpraşma, kımıldama dahi yok mu? Bir çıkış, hayırlı bir çözüm geliştiremezseniz gelecekte lanetle anılacaksınız.
Biraz vicdan kırıntısı kalan bürokratlar, siyasetçiler, gazeteciler… Ülkeyle, toplumla azıcık bağınız varsa, vicdanlarınız az diriyse tepki vermelisiniz. Artık harami rejimin aparatı olmaktan vazgeçme, biraz insaf etme, ülkeyi ateşe vermekten vazgeçmenin zamanı gelmedi mi? Bu zulmü, saçmalığı, insan kıyımını daha ne kadar sürdüreceksiniz? PKK bile silah bırakıyor, siz kininizi, öfkenizi, zulmünüzü ne zaman bırakacaksınız?
Binaları yaktınız, kurumları yıktınız, şirketlere çöktünüz; yetmedi insanları hapislere tıktınız ama ümitlerimizi, çabalarımızı yok edemediniz. Yaktığınız, yıktığınız kurumlardan dünyaya saçılan tohumlar dünyanın farklı yerlerinde çiçekler açıyor…
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***