Avrupa Konseyi Gençlik Delegesi ve LGBTİ+ aktivisti Enes Hocaoğulları, bugün Ankara Esenboğa Havalimanı’nda Türkiye’ye giriş yaptığında gözaltına alındı. Hocaoğulları hakkında; gözaltına alınıp tutuklanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve tutuklu belediye başkanları için Avrupa Konseyi’nde yaptığı konuşması gerekçe gösterilerek “yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlamasından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma yürütülüyordu. Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’nin Türkiye’yi temsilen gençlik delegesi olan Hocaoğulları, savcılıkta alınan ifadesinin ardından tutuklama istemiyle Sulh Ceza Hakimliğine sevk edildi. Hocaoğulları, çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklandı. Hocaoğulları’nın tutuklanması hakkında Serbest Görüş’e konuşan Avukat Mahmut Şeren, Hocaoğulları’nın yurtdışından Türkiye’ye dönmesine rağmen kaçma şüphesi nedeniyle tutuklandığını söyledi. Şeren, Hocaoğulları’nın Kamuoyunda dezenformasyon yasası olarak bilinen “yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla tutuklanması hakkında, “Şimdiye kadar gazetecilerin yaptıkları haberler bahane edilerek gazetecilere susturmak amacıyla kullanıldı. Bunun yanında muhalifleri, hak savunucularını, çeşitli sivil toplum aktörlerini susturmak için de kullanılıyor. Bu yasanın bütün amacı buydu zaten” dedi.
CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun lisans diplomasının iptal edilmesi ve 19 Mart’ta gözaltına alınmasıyla İstanbul Üniversitesi’nin başlattığı protestolar, İmamoğlu’nun 23 Mart’ta tutuklanmasıyla ivme kazanarak devam etti. Haftalar süren protestolar gerekçe gösterilerek yüzlerce kişiye ‘2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet’tendava açıldı. Protestolar sürerken Avrupa Konseyi’nde konuşma yapan Gençlik Delegesi Enes Hocaoğulları, Türkiye’deki sert polis müdahalelerini ve belediye başkanlarının tutuklanması hakkında Avrupa Konseyi’ni harekete geçmeye çağırmıştı.
Hocaoğulları, Türkiye’ye adım attığı gibi gözaltına alındı
5 Ağustos’ta Ankara Esenboğa Havalimanı’ndan Türkiye’ye giriş yapan Hocaoğulları, pasaport kontrolünün ardından gözaltına alındı. Hocaoğlları’nın konseyde yaptığı konuşma “yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlamalarıyla gözaltı gerekçesi olarak gösterildi.
Savcı talep etti, mahkeme tutukladı
Ankara’da Emniyet’teki ifade işlemlerinin ardından Hocaoğulları, savcılığa sevk edildi. Savcılık’ta da ifade veren Hocaoğulları, tutuklama talebiyle Sulh Ceza Hâkimliği’ne sevk edildi. Tutuklama talebiyle Sulh Ceza Hâkimliği’ne sevk edilen Hocaoğulları, çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.
AYŞE ACAR’IN YAZISI – Enes Hocaoğulları: Hastalığımız demokratik gerileme, semptomumuz İmamoğlu’nun tutuklanması
Av. Şeren: Türkiye’de neler olduğunu ve yaşananları anlatmaması gibi bir durum söz konusu olamaz
Hocaoğulları’nın tutuklanması üzerine Serbest Görüş’e konuşan Avukat Mahmut Şeren şu ifadeleri kullandı:
“Enes’in sözlerinin suç olmaması bir yana ama bu konuşmayı nerede ve hangi bağlamda yaptığı çok önemli aslında. Meslektaşlarımız da onu anlatmaya çalıştılar hem savcılıkta hem hâkimlikte. Ama ne yazık ki buna itibar etmediler. Avrupa Konseyi dünyanın en saygın saygın hizmet kurumlarından biri olmasının yanısıra bir insan hakları kurumu.”
Bütün insan haklarının ve özgürlüklerinin durumunun üye ülkeler açısından konuşulduğu bir yer. Enes de gittiği oturumda aslında Türkiye’yi temsilen gidiyor.
Orada da gündem Türkiye’deki belediye başkanlarının tutuklanması. Ekrem İmamoğlu ve diğer belediye başkanlarının tutuklanması ve sonrasında yaşananlar. Dolayısıyla böyle bir gündemde Enes’in söz alıp o gün Türkiye’de neler olduğunu, Türkiye’de gerçekleştirilen kamuoyu tartışmalarını ve yaşananları anlatmaması gibi bir durum söz konusu olamaz. Bunun için seçilmiş biri zaten.”
“İnsan hakları ihlallerini tam da yerinde dile getirdi”
Konuşmasının farklı sosyal medya kullanıcıları tarafından dile getirildiğini belirten Şeren, şöyle konuştu:
“Konuşmasında da aslında kamuoyu yani Enes’in kurduğu hiçbir cümle ilk olarak Enes ağzından orada çıkmış, ilk kez orada duyulmuş cümleler değil. Aslında o günlerde pek çok sosyal medya kullanışı tarafından, insan hakları örgütleri tarafından, barolar tarafından ve protestocuların kendilerinin tanıklıklarını anlattığı birçok haber içeriğine de baktığımızda Enes’in anlattığı yoğun polis şiddetinin yaşandığı, cinsel şiddetin tanıklıklarıyla ilgili aktarımların olduğu bir konuşma. Enes, kamuoyunda tartışılan iddiaları gündeme getirdi ve bu iddiaların her birinin birer insan hakları ihlali oluşturduğu için tam da yerinde dile getirdi.”
“Dezenformasyon yasasının bütün amacı buydu zaten”
Kamuoyunda dezenformasyon yasası olarak bilinen “haklı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” maddesi hakkında konuşan Şeren şöyle dedi:
“İfade özgürlüğünün hem bizim yasalarımızda hem de aslında o sözlü literatürde kısıtlanması için belli kriterler var. Örneğin şiddete, nefrete teşvik edilirse; kişisel özelliklerine, kendi karakterlerine, kendi onurlarına hakaret edilirse kullanılan ifadeler suç olabilir. Ama Enes’in konuşmasına baktığımızda böyle bir şey yok.
Dezenformasyon yasası olarak bilinen bir yasa var. Şimdiye kadar gazetecilerin yaptıkları haberler bahane edilerek gazetecilere susturmak amacıyla kullanıldı.
Bunun yanında muhalifleri, hak savunucularını, çeşitli sivil toplum aktörlerini susturmak için de kullanılıyor. Bu yasanın bütün amacı buydu zaten. O yüzden işlemin o yasanın yapım amacına uygun kullanıldığını söyleyebiliriz maalesef.”
“Enes soruşturmadan önce gitmişti ve işlerini bitirdikten sonra yakalama kararını bilmesine rağmen ülkeye döndü”
Hocaoğulları’nın soruşturma başlatılması üzerine Türkiye’ye döndüğünü, bu nedenle kaçma şüphesinin bulunmadığını söyleyen Şeren, şu ifadeleri kullandı:
“Enes, hakkında soruşturma açılan tarihte yurt dışındaydı. Bu nedenle evine gidildiğinde adresinde değildi. Hakimlik, bunu kaçma şüphesi olarak değerlendirdi ama dediğim gibi Enes soruşturmadan önce gitmişti ve işlerini bitirdikten sonra yakalama kararını bilmesine rağmen ülkeye döndü. Kaçacak olsa dönmezdi”
“Konuşması ne yazık ki bir hedef gösterme kampanyasına konu oldu”
Hocaoğulları’nın konuşması üzerine hedef gösterildiğini bu nedenle asıl madurun kendisi olduğunu belirten Şeren, sözlerini şöyle noktaladı:
“Enes’in konuşması ne yazık ki bir hedef gösterme kampanyasına konu oldu. Ama burada Enes hedef gösterildi ve şiddete uğrayan Enes oldu. Onun sözleri sonucunda bir suç işlenmedi sonuçta. Kimse sokağı çıkıp yakıp yıkmadı, gruplar arasında çatışmalar çıkmadı. Ama Enes’in üzerinde, dijital ortamda Enes’in bütün yaşamı hedef alınarak, bütün yaptığı işleri, geçmişi hedef alınarak zarar göre ne oldu? Yani bu suçun bir mağduru varsa aslında bu güçleri konumunda olan Enes’ti.”
Hocaoğulları, Mart ayında Avrupa Konseyi’nde yaptığı konuşmasında ne demişti?Hocaoğulları, 30 Mart’ta Avrupa Konseyi’nde yaptığı konuşmasında CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ve öğrenci protestolarındaki polis müdahaleleri hakkında konuşmuş, konseyi harekete geçmeye çağırmıştı. Hocaoğulları’nun konseyde yaptığı konuşma şöyle: “Ekrem İmamoğlu, Buğra Gökce, İlker Caniklioğlu, Zeynep Kuray, Enes Hocaoğulları. Bunların sadece isim olduğunu düşünebilirsiniz ama bunlar birer hikâye. Bu ay Türkiye’deki demokratik gerilemeden etkilenen insanların hikâyeleri. Nereden mi biliyorum? Benim adım da onlardan biri. Geçen hafta sokaklarda, bu hafta Saray’da demokrasi mücadelesi veriyordum. Türkiye’den seçilmiş değerli delegelerin görüşlerini dinledik ve yılların deneyimine sahip karar vericiler olarak onların yorumlarını dinleyebildiğim için kendimi şanslı hissediyorum. Ancak benim durum değerlendirmem, yıllarca görevde kalmamdan değil, sokaklardan geliyor. Polis güçlerinin bize biber gazı, plastik mermi ve tazyikli su da dahil olmak üzere orantısız bir vahşet uyguladığı ilk günden beri oradaydım. Akranlarımın gözaltına alınıp sokaklarda arandığı anlarda da oradaydım. Değerlendirmem, dediğim gibi, bir makamdan gelmiyor ama Saray’da geçirdiğim bu üç gün boyunca, Türkiye’de olup bitenlerin farkındayız, yakından takip ediyoruz ve hatta Türkiye bile uluslararası hukuk standartlarına tabi gibi birçok söz duydum. Görünüşe göre değil. Ya da tabi olmanın farklı tanımları var. Geçtiğimiz hafta içinde gördüğüm tüm insan hakları ihlallerinin, muhtemelen çoğunuzun bir yılda görmediği, insan hakları ihlalleri olarak değerlendirilmesi gerektiğini ısrarla vurguluyorum. Gençlik delegesi olarak o hafta neler öğrendiğimi anlatayım. Gençlik artık yeter. Artık yeter, özgürlüklerimizi geri kazanmak için sokaklara çıkmaya hazırız. Korkmayın, ne mesaj vereceğinizi bilmiyorsunuz. Mesaj hazır. Gençlikte yatıyor. Tek yapmanız gereken bu mesajı alıp bizi dinlemeyen karar vericilere iletmek. Size şunu söyleyeyim, hem konuşmam hem de Türkiye’de demokrasiyi kurtarma konusunda zamanımız tükeniyor. Eğer bir uyanış çağrısı arıyorsanız, işte bu. Teşekkürler.” |