PROF. M. EFE ÇAMAN | YORUM
Nezarette su verilmeyenlerin ülkesidir “vatanınız” sizin. Tutuklu kadınların polis ve gardiyan tecavüzüne uğradığı, gebe kalıp çocuklarını yine mahpus, izbe revirlerde doğurduğu memleket! Siz ona “vatan” diyorsunuz.
Bu vatana yazılmış birçok şiir var.
En güzlerlinden biri bence büyük şair, komünist Nazım Hikmet’in yazdığıdır.
Hayır, vatan şiirlerinden ucuz Türk üstünlükçü vatan-millet-Sakarya türüne kaçanları değil, vatanın çoğunlukla soğuk ve çıplak gerçekliğini ortaya koyanlarını tercih ederim. Bence siz de öyle yapmalısınız, ama tabii bunu ben belirleyemem. Herkesin kendi vicdanı var. Galata Kulesi’nden KHK’lı oğlunu intihar ettirten veya saygın bir profesörü kanserden bağırta bağırta öldüren bir vatana methiye düzmeyi tercih etmek, bilmem nasıl meşrulaştırılıyor.
Beş yaşında dedesiyle kalorifer direğini gönder yapıp her gün Türk bayrağı çeken, ilkokulda Andımız’ın en coşkulu okuduğu için hep birinci tercih olmuş bir çocukken, nasıl bu satırları yazmaya gerek duyan, artık orta yaşın üzerinde bir adam oldum, belki bunun öyküsüdür vatan olmaktan çıkan toprakların öyküsü. Vatan edebiyatının bir tür rant işi olduğu İttihatçı ardılı zamanda, ta 1900’lerin başında yanlış iliklenen gömleğin etkisini yaşıyoruz.
Ve ta uzaklarda, bilgece söylüyor, geçmiş zamanların birinde, şair Nazım Hikmet:
“Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz,
ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmihalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası,
Amerikan donanması, topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Bu satırları yazan nasıl vatan haini ilan edildi? Bugün yaşasaydı kermeste kısır yaptığı için terörist ilan edilen teyzelerin vatanına övgüler mi düzerdi sizce?
Masumane soruyorum, bir art niyetim yok. Anlamak istiyorum. Cebinden bir Amerikan doları çıktı diye sekiz yıl hapis yatırılan insanların hukukunu savunmamalı mıydık? Ya da hapishanedeki babasının hakkını savunan kızların ya da TUS sınavına beraber hazırlanan doktorların tutuklanmalarındaki hukuksuzlukları görmezden mi gelseydik?
Nedir vatan hainliğinin ölçütü? Nerede başlar vatan haini olmak? İhanet edilen yer bir sabite mi? Mesela neden on yıllarca herhangi bir “hainliği” görülmemiş biri bir anda durup dururken “vatan hainliğine” başlar? Vatan hainliği standart, tanımlanmış bir şey midir? Öyle olsaydı, insanların sürekli değişik nedenlerden dolayı hainlikle suçlanması durumunu nasıl mantıklı olarak izah edebilirdik?
Sorular, sorular…
Reşit olmayan çocukların babalarının “hainliği” yüzünden pasaportlarının iptal edildiği, hatta yeni doğan bebeklerine doğum kâğıdı çıkartılmayanların ülkesidir. O babanın “yaşasın vatan” demesini mi bekliyorsunuz!
KHK’lı birinden elli liralık alışveriş yapmaktan terörist örgütle işbirliği kanaatine varılan ülkeye sadakat mi gösterecek, o suçlanan birey? Bir kişinin “işlediği” kanunlarla tanımlanmamış “suç” yüzünden onun çocuklarının, eşinin, anne-babasının, kardeşlerinin, onların çocuklarının ve eşlerinin kolektifçe devletin gazabına uğradığı “vatan”, sizce sadakati hak ediyor mu? Bu “vatana” karşı olumlu hisler besleyememek bir anomalidir denebilir mi?
“Geri döneceğiz. Orası bizim!”
Evet, orası bizim, ama orası nerede? Hayır, enlemini boylamını, GPS koordinatlarını falan sormuyorum. O sizin olan yer, o ait olduğunuz yer, o sevdiğiniz, uğruna feda olmayı dillendirdiğiniz, “atalarınızın kanıyla sulanmış” (!) yer, eğer gerçekse, bugün neden oradan kaçmaya çalışıyorsunuz? Veya kaçtıysanız, geri dönmeye? Beslediğiniz hisler nasıl geçmişte bir yerlere aitse, var olan gerçek durum da bir o kadar, 180 derece zıt bir yerde, sizin ve sizin için önemli olan insanların varlığına bir numaralı tehdit. “Ama ille de vatan!” öyle mi?
Vatan denen sadece bir kuru toprak parçası değil. O toprağın üzerindeki insan ve insana ait olan ne varsa hepsidir. İstenmeyenler, itilmişler, kakılmışlar, dışlanmışlar, takibata uğratılmışlar, tenkil mağduru kalabalık kitleler, zulüm görmüşler, kurbanlar – vatanınızı seviyor musunuz? Sevdiğiniz vatan dağsa eğer; veya denizse, bir ormansa ya da sizin beyninizdeki bir imajsa, mesela Ramazan pidesi beklerken burnunuza gelen kokuysa, ilkokul önünde satılan leblebi unuysa, ada vapuruysa, tan ağarırkenki martı çığlığıysa, anlarım da, onlar değil.
Vatan, çocuğunuzun hapishane ziyaretindeki gözyaşını, yaşı dolsun diye beklenen ve dolunca alınan gençleri, ağır hasta tedaviye muhtaç ya da gebe, doğurması gereken kadınları görmezden gelen toplum! “Oh olsun” sesi, vatan. “Ama onlar da…” diye başlayan cümlelerin tümü! Kolektif bir fail olma hali!
Çocukken aynı sırayı ve ekmeği paylaştığınız kadim dostunuzun sizi engellemesi! Fotoğraflardan yüzünüzü makaslayan akrabalar, size ihanet eden kardeşler, sizi polise ihbar eden babalar.
Size başka diğerlerine başka “hukuk” uygulayan “devlet”!
O “devleti” kutsayan “toplum”.
Sizin zulmünüzü “güvenlik kaygılarıyla” veya bir takım soyut değerlere ihanetle yorumlatan “muhalifler”.
Paryalığınız. İkinci, üçüncü sınıf konumunuz! Malınızı-mülkünüzü, karınızı kızınızı “helal” ilan eden zihniyet!
“Vatanseverliğiniz” hafızanızın zayıf olmasından mı, vatandan anladığınız şeyin gerçeklerle örtüşmemesinden mi, geçtiğiniz endoktrinasyondan mı, düşünmeyi sevmemenizden veya bilmemenizden mi? Bilmiyorum. Ama bu “vatanseverlik” konseptinde ters bir şeyler var. En temel içgüdünüz olması beklenen hayatta kalma içgüdünüzle diyametrik zıtlıkta bir arabesk zafiyet olmamalı, vatan ve vatan sevgisi denen şey.
Devletiniz kutsal değil. Milletiniz hayali bir cemiyet. Fetişleştirdiğiniz arabesk vatansa geçmişinizde bir yerlerde, sizin ona referansla tahayyül ettiğiniz bir serap.
Bu “vatan” sadece uğruna yazılacak şiirleri hak etmeyen bir yer değil. Sizin ona karşı olan hislerinizi de hak etmiyor! Siz bu “vatanı” hak etmiyorsunuz, çünkü insansınız. Siz bu “vatana” sadık olmadığınız için “vatan haini” olmuyorsunuz. Eğer sadakatsizliğinizden dolayı hainlikle suçlanırsanız siz de benim yaptığım gibi gururla şunu hatırlayın, olur mu?
“Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ”
“Vatan” ağlattığı tek bir minik çocuğun tek bir damla gözyaşından bile değerli olamaz.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***