İsrail Savunma Bakanı, Suriye’nin Süveyda ilinden Şam’a bağlı birliklerin çekilmesini istedi. Bölgenin Dürzi gruplara bırakılmasını isteyen İsrail, Şam’da Genelkurmay binasını bombaladı.
AHMET KEMAL GENÇ | HABER İNCELEME
Suriye’de Alevilere yönelik saldırıların ardından Dürzilerin hedef alınması, devleti illegal yollarla ele geçiren HTŞ yönetiminin, tüm milletleri ve inanç gruplarını kapsayan demokratik bir rejim kurma niyetinde olmadığını bir kez daha açıkça göstermiş oldu. Bildikleri tek yöntem; baskı, diz çöktürme ve katliam. Bu yöntemi daha önce Alevilere karşı uyguladılar hem de dünyanın gözleri önünde. Ne ciddi bir tepkiyle ne de anlamlı bir müdahale ile karşılaştılar. Şimdi sıra Dürzilerde. Ve eğer bu plan tutarsa, yarın Kürtler hedefte olacak.
Peki o zaman soralım: 14 yıl boyunca yaşanan onca savaş, ölüm, yıkım ne içindi? Esad rejimi neden devrildi? Zira bugün olanlara bakıldığında, sadece aktörlerin değiştiği; baskının, zorbalığın ve dışlayıcı yönetim anlayışının yerinde kaldığı bir tablo ile karşı karşıyayız.
Süveyde neden hedefte?
Suriye’nin güneyindeki Süveyde vilayeti, uzun süredir çatışmalardan uzak kalmasına rağmen aniden savaşın merkezine düştü. Alevilere yönelik saldırıların ardından şimdi de Dürzilerin hedef alınması endişeleri daha da artırıyor. Bu gelişmelerin ardından sıradaki hedefin Kürt bölgeleri olabileceği tartışılıyor.
Dünya kamuoyu ise, HTŞ’yi meşrulaştıran tavrını sürdürerek yaşananlara sessiz kalıyor. Buna karşılık İsrail, duruma tepkisiz kalmayacağını belirtti ve askeri müdahalede bulundu; müdahalesini genişletme sinyalleri veriyor.
Çatışmalar, Dürzi ve Sünni gruplar arasında yaşanan bir adam kaçırma ve gasp olayıyla başladı. Ancak HTŞ, bunu “güvenliği sağlama” bahanesiyle geniş çaplı bir operasyona dönüştürdü.
Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ), Sünni aşiret milisleri ile birlikte Süveyde’nin batı kırsalına askeri birlikler sevk ederek kenti üç koldan kuşattı. Bu durum, operasyonun rastlantısal değil, önceden planlanmış bir harekât olduğunu ortaya koyuyor.
Dürziler, defalarca verilen sözlerin tutulmadığını, taleplerinin sistematik olarak görmezden gelindiğini belirtiyor. Ayrılık talep etmediklerini, yalnızca demokratik bir anayasa, işleyen kurumlar ve yerel güvenlikte söz hakkı istediklerini vurguluyorlar. Ancak bu taleplerin karşılanmaması, silah bırakmamalarının temel nedeni haline geldi.
İsrail müdahil oluyor, Davut Koridoru ve ötesi
Durumu daha da kritik hale getiren durum, İsrail’in sahaya doğrudan müdahalesi oldu. “Dürzi halkıyla tarihsel bağlarımız var!” söylemiyle meşrulaştırılan bu müdahalenin, aslında daha geniş bir stratejinin parçası olduğu değerlendiriliyor. Golan Tepeleri’nden Süveyde, Kuneytra ve Dera’ya uzanan hat, İsrail’in güvenlik kuşağı oluşturma planını yansıtıyor.
Bugün Şam’daki ordu karargâhı ve Halk Sarayı çevresini hedef alan İsrail saldırısı, yalnızca basit bir uyarı değil gerekirse HTŞ rejimine topyekün bir savaş açacağının belirtisi olarak okunuyor.
Dürzi liderler arasında birlik yok
Dürzi toplumu içinde ise birlikten çok kafa karışıklığı hâkim. Şeyh Hikmet el-Hicri’nin açık isyan çağrısı, toplumsal desteğin hâlâ diri olduğunu gösterse de Lübnan’daki Dürzi liderler arasında görüş ayrılıkları derin. Talal Arslan, yaşananları “utanç verici” olarak nitelerken, Canbolat ise HTŞ rejimi ile müzakere çağrısında bulunarak, İsrail’in sözlerine karşı temkinli olmalarını gerektğini belirtti.
Bugün bazı Dürzi liderler, Trump’a, Netanyahu’ya, Arap devlet başkanlarına ve diğer dünya liderlerine acil müdahale çağrısında bulunarak, devam eden katliamın durdurulmasını talep ettiler.
Sırada Kürtler mi var?
Bütün bu gelişmelerin ardından, “Sıra Kürtlerde mi?” sorusu artık daha yüksek sesle soruluyor. ABD’nin özel temsilcisi Thomas Barak’ın, “Federal bir Suriye mümkün değil.” açıklaması, Türkiye’nin de baskısı ve girdileri ile Kürt bölgelerine yönelik planların yeniden masaya konduğunu gösteriyor.
Eğer HTŞ’nin bu hamlesi başarılı olursa, benzer bir senaryonun Kürt bölgelerinde denenmesi kaçınılmaz hale gelecek. ABD şu aşamada müdahaleye mesafeli dursa da sahadaki dengelere göre bu pozisyonu hızla değişebilir.
Zira gelen haberler, bazı Arap aşiretlerinin şimdiden Kürt güçlerine saldırılar düzenlediği yönünde. Bu, Süveyde’de test edilen modelin Fırat’ın doğusuna taşınmak istendiğine işaret edebilir. Ancak burada işler o kadar kolay olmayacaktır. Kürt güçleri, savaş tecrübesi ve örgütlenme kabiliyeti açısından HTŞ’den çok daha iyi bir profile sahip.
Büyük bir krizin ayak sesleri
Bugün Süveyda yanıyor. Ama yarının çatışma haritası bütün Suriye toprakları olabilir. Süveyde’deki gelişmeler, lokal bir çatışmanın ötesinde, Suriye’nin toprak bütünlüğü, toplumsal yapısı ve jeopolitik geleceği açısından belirleyici bir kırılmaya işaret ediyor.
Sıra Kürtler gelecek gibi ancak bu sefer karşılarında yalnızca küçük yerel milisler değil, organize, tecrübeli ve dış destekli bir yapı olacak. Bu da bölgede daha büyük, daha kanlı ve çok taraflı bir çatışmanın önünü açabilir.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***