Yapay zeka teknolojisinin ‘altın çağı’nda yaşadığımızı sanıyorduk. Ta ki Google I/O 2025’teki gösterilerin arkasında Marmara vapurlarındaki işportacıların gölgesini görene kadar. Peki teknoloji devleri bizi kandırıyor mu, yoksa kendilerini mi?
M. NEDİM HAZAR | YORUM
Google I/O 2025, teknoloji dünyasında adeta bir deprem etkisi oluşturdu. Sundar Pichai’nin sahneye çıkışından itibaren yaşanan heyecan, her bir duyuruyla birlikte ortamda bulunan ya da etkinliği izleyenlerin yaşadığı heyecan ve içsel gerilim katlanarak büyüdü. Mountain View’daki Shoreline Amfitiyatrosu’nda gerçekleşen etkinlik, yapay zekanın artık sadece bir teknoloji değil, geleceğin mimarı olduğunu ilan edercesine gerçekleşti. İki saatlik bu maraton, teknoloji meraklılarını büyülerken, geleceğin nasıl şekilleneceğine dair net bir vizyon sundu.
Sundu sunmasına ama şahsen benim aklıma bambaşka şeyler de geldi. Nihayetinde benim zihnimde oluşan fikir ve takılan soruları sizinle paylaşmanın faydalı olabileceğini düşündüm, hadi başlayalım.
Gemini’nin Evrimi: Artık sadece bir dil modeli değil
Google’ın yapay zeka modeli Gemini, I/O 2025’te adeta yeniden doğmuştu. Gemini 2.5 Pro ve Flash versiyonları, önceki sürümlerden çok daha gelişmiş yeteneklerle karşımıza çıktı. Malum; son on yılda, modern yapay zeka çağının temellerini atmıştık: Tüm büyük dil modellerinin dayandığı Transformer mimarisine öncülük eden Google, şimdi bu tecrübesini Gemini’de toplamıştı.
En etkileyici özellik şüphesiz, “Deep Think” modu olarak adlandırılan derin düşünme yeteneği. Yapılan sunuma göre bu sistem, karmaşık matematik problemlerinden kodlama görevlerine kadar her alanda derinlemesine analiz yapabiliyor. Artık yapay zeka sadece hızlı cevap vermiyor, aynı zamanda mantıksal akıl yürütme yapıyor ve problemi parçalara ayırarak çözüm üretiyordu.
Project Astra: Gözler ve kulaklar açılıyor
Şirketin bir diğer projesi olan Project Astra, Google’ın evrensel yapay zeka asistanı vizyonunun somut bir gösterimiydi. Kamera ve ses entegrasyonuyla çalışan bu sistem, etrafımızı gerçek zamanlı olarak anlayabiliyordu. En azından şirketin iddiası bu yönde. Hatta daha inandırıcı olarak bir de demo gösteriyorlardı. Şöyle diyor ekrandaki şahıs: “Google’ın bu yıl sahnede gösterdiği neredeyse her şey benim denememde çalıştı. Nesnelere bakabiliyordum ve Gemini ile onlar hakkında konuşabiliyordum, hem yanıtları küçük ekranda metin halinde görebiliyor hem de gözlüğün saplarındaki hoparlörlerden kulaklarıma gelen yanıtları duyabiliyordum.”
Açıkçası bu yöntem bana Tahtakale modelini hatırlattı. Ki bu kısma yazının sonunda epey ayrıntılı dalacağız.
Demo videolarında izlediğimiz sahneler gerçekten etkileyiciydi. Bir kullanıcı çöp kamyonunu “güzel bir spor araba” olarak tanımlamaya çalıştığında, Astra kibarca düzeltiyor: “Bu bir çöp kamyonu.” Bu tür eleştirel düşünme yeteneği, yapay zekanın artık körü körüne kabul etmediğini, sorgulayabildiğini gösteriyordu.
Google Beam: 3D görüşmelerin geleceği
Project Starline’ın gelişmiş hali olan Google Beam ise, video görüşmeleri bambaşka bir boyuta taşıyordu. Bu teknoloji yakında HP markalı bir cihazda, ışık alanı ekranı ve altı kamera ile video görüşmesinde sohbet ettiğiniz kişinin 3D görüntüsünü oluşturmak için piyasaya sürüleceğini açıkladı uzmanlar. Artık düz ekranlar yerine, karşınızdaki kişiyi sanki aynı odadaymış gibi görebilecektik. Bu teknoloji, uzaktan çalışmanın kalitesini artırmakla kalmıyor, aynı zamanda gerçek zamanlı çeviri özelliği sayesinde dil engellerini de ortadan kaldırıyordu. Deloitte, Salesforce ve Duolingo gibi şirketler şimdiden bu teknolojiyi ofislerine entegre etmeye başladığı da açıklandı.
Veo 3: Sessiz dönemin sonu
Video üretimi alanında devrim niteliğinde olan Veo 3, Google DeepMind CEO’su Demis Hassabis’in “Video üretiminin sessiz döneminden çıkıyoruz” sözleriyle tanıtıldı. Artık yapay zeka sadece görüntü üretmiyor, aynı zamanda senkronize ses, müzik ve hatta diyalog da ekleyebiliyordu.
Gösterilen örnekler gerçekten çarpıcıydı. Çocuk kitabı tarzında animasyonlar, karakter diyalogları ve hatta film sahneleri… Veo 3, sinema dünyasında büyük bir dönüşümün habercisi gibi görünüyordu.
Imagen 4: Görsel inşanın yeni standardı
Görsel üretim modellerinin en büyük sorunu olan metin yazma problemi, Imagen 4 ile çözülmüş durumda. Imagen 4’ün yazım ve tipografi konusunda da önemli ölçüde gelişmiş olduğunu söyleyebiliriz. Artık posterler, kartlar ve çizgi romanlar için düzgün, okunaklı yazılar üretilebiliyordu.
Flow: Film yapımının demokratikleşmesi
Tüm bu modelleri birleştiren Flow platformu, film yapımında gerçek bir devrim mahiyetindeydi. Tek bir platformda görsel, video, ses ve müzik üretebilir, bunları birleştirerek profesyonel kalitede içerikler oluşturabileceğiz. Bu, küçük prodüksiyon şirketleri ve bağımsız yaratıcılar için büyük bir fırsat olarak görüldü.
Akıllı gözlükler ve Android XR
Google’ın akıllı gözlük vizyonu da somutlaşıyordu. Gentle Monster ve Warby Parker gibi marklarla yapılan ortaklıklar, bu teknolojinin yakın gelecekte hayatımıza gireceğinin işaretiydi. Samsung’un Project Moohan’ı ise karma gerçeklik deneyimlerinin kapısını aralıyordu.
AI Mode: Aramanın geleceği
Google Arama’ya eklenen AI Mode, artık basit sorguları aşarak karmaşık, çok katmanlı araştırmalar yapabiliyordu artık. Bundan sonra kullanıcılar, Google’a daha fazla soru sormak hatta daha karmaşık, daha uzun ve çok katmanlı sorular sormak için geliyordu. Bu, araştırma yapma şeklimizi kökten değiştirecekti.
Ancak…
Evet kocaman bir “ancak” ayracı kullanmak durumundayız.
Google’un büyük ustalık ve titizlikle yaptığı bu sunum bana geçmiş dönemlerde İstanbul vapurlarında satış yapan işportacıları hatırlattı nedense. Bilirsiniz hani şu, elindeki tarağı teknolojinin son ürünü olarak sunan çenebaz satıcıları!
Tam da bu noktada bir hatıramı nakletmek isterim.
Üniversite yıllarımda, okuldan üst bostancıya gitmek için bindiğim vapurda bir satıcı elinde bir ürünle geldi. Küçük bir şişenin içinde taşıdığı mucizevi sıvı ile özellikle yıpranmış, paslanmış metalleri saniyeler içinde yeni hale getiriyordu bu sıvı. Ağzı iyi laf yapabilen satıcı, yanında taşıdığı bir bond çantaya koyduğu, üretilmiş sıvıları birer birer satmaya başladı.
Bu esnada yolcuların arasından bir adam ayağa kalktı. Yaşından ve giyiminden iyi eğitimli bir emekli olduğu anlaşılan bu adam satıcının yanına gitti. Cebinden bir metal para çıkardı ve şöyle dedi:
“Delikanlı yaptığın sunum beni çok etkiledi. Bu paranın bir yüzeyini de temizleyebilir misin?”
Satıcı büyük bir memnuniyet ile anında paranın ön yüzünü pırıl pırıl yaptı.
“Peki” dedi emekli adam, “harika bir icada benziyor bu. Sana, istediğin fiyatın tam o katını vereceğim. Bir tek isteğim var.”
Satıcı biraz bozulur gibi oldu ama emeklinin onu tuzağa düşürebileceğine ihtimal vermiyordu. Şöyle devam etti yaşlı adam: “Biraz önce temizlediğin bozukluğun arka yüzünü de, şu bond çantanda bana satacağın ürün ile silmeni istiyorum!”
Satıcı çok şaşırdı ve “Öyle olmaz” dedi.
“Peki” dedi adam ve cebinden para çıkardı, “alıyorum ürününü ve hemen burada deneyeceğim!”
Satıcı bir anda topladı tasını tarağını. Gitmek için hamle yapacakken yaşlı adam.
“Anlaşıldı, o zaman şöyle yapalım. Biraz önce bu ürünü satın alan kimler var?” diye sordu etraftakilere. Orta yaşlı bir esnaf, ürünü uzattı ona, emekli adam, sıvıyı paranın üzerine döktü. Hiçbir şey olmadı oksitlenmiş paraya.
Millet hayret içinde kalmışken, satıcının ortadan kaybolduğunu anlayamadılar bile.
“Halis muhlis tuzlu Marmara Denizi suyu bu,” dedi adam ve gidip yerine oturdu.
Ne zaman yapay zeka ya da teknoloji ile ilgili bir sunum yapılsa aklıma bu hatıram gelir hep.
Aylar, belki yıllarca oturup özenle kurgulanmış olan sunumlar, sanki her son kullanıcı aynı sonucu alabilecekmiş gibi sunuluyordu uzun süreden beri.
Bu yüzden pek çok şirket, büyük sükse ile sunumunu yaptığı ürünleri bir türlü son kullanıcıya açmıyordu bu nedenle.
Şimdi konumuza devam edelim.
Gerçekler bu kadar pembe mi?
Google’un yaptığı bu muhteşem sunumların ardından, eleştirel gözümüzü açıp bakmaya başladığımızda, durumun sandığımız kadar basit olmadığını görmek mümkün. Evet, Google I/O 2025’te yaşadığımız büyü, acaba gerçekten de teknolojik bir devrim mi, yoksa ustaca planlanmış bir pazarlama furyası mı?
Teknoloji etkinliklerinin en büyük problemi, sahne üzerinde gösterilen demo’lar ile gerçek hayat performansı arasındaki fark. Fakat geçmişte, teknoloji firmalarının yapay zeka ile ilgili verdikleri sözlerin bazıları, beklentileri karşılamaktan uzak kalmıştı. Bu durum, Google I/O 2025 için de geçerli.
Android Authority’nin yaptığı bir etkinlik aklıma geldi. Sahne üzerinde akıllı gözlüklerin çeviri özelliği tam olarak çalışmamıştı ve bu durum demoların ne kadar kontrollü ortamlarda gerçekleştirildiğini gösteriyordu. Deneyimli bir etkinlik muhabiri şöyle demişti: “Gözlükler canlı çeviri özelliğini desteklese de, bunu deneyemedim. Bu muhtemelen ana sunumda çevirinin beklendiği gibi çalışmamasından kaynaklanıyor.”
Esasen pazarlama yöneticilerinin yüzde 87’si, 2024’te yapay zekanın performansıyla ilgili sorunlar yaşadı verisi, yapay zeka alanındaki büyük vaatlerin gerçekleşme oranı hakkında ciddi ipuçları veriyor. Bu rakam, sektörün şu anda yaşadığı gerçeklik ile pazarlama arasındaki kopukluğu gözler önüne seriyor.
Öte yandan Google’ın sunduğu hizmetlerin çoğu, yüksek fiyat etiketleri taşıyor. Google AI Ultra aboneliği ayda 250 dolar, Flow gibi araçlar ise Pro paket gerektiriyor. Bu durum, “herkese açık yapay zeka” söyleminin ne kadar gerçekçi olduğunu sorgulatıyor.
Etkinlikte gösterilen pek çok özellik “yakında”, “bu yaz” veya “2025 sonunda” gibi belirsiz ifadelerle sunuldu. Project Moohan ve akıllı gözlükler için somut bir çıkış tarihi bile verilmedi. Buradaki ölümcül kusur ise Android XR gözlüklerdeki ile aynıydı: Project Moohan’ın gerçekte ne zaman çıkacağı hakkında hiçbir fikrimiz yoktu!
Teknolojik furya sendromu
Yaşanan teknolojik gelişmeler, çok ciddi manada bir yan ve yeni sektör oluşturdu. Teknoloji muhabirleri ve onların sosyal medya paylaşımları. Önlerine uzatılan her yeniliğe inanılmaz bir inanmışlık ile atlayıp, bunu allayıp pullayarak yansıtan bu sektör için komplocu bir bakış açısıyla değerlendirildiğinde pekala “işbirliği” kelimesini rahatlıkla kullanabiliriz. Evet, teknoloji devleri bu isimleri sponsorluklarla kolaylıkla kullanabildikleri gibi, pek çoğu da bu işe gönüllü teşne olmaya hazır.
Furya denilen bir kavram var bilir misiniz?
Bir dönem video kasetçi furyası vardı. Ardından mesela ülkemizde halı saha furyası başladı. Sonra cep telefoncular. Şirinevler’deki ana caddede, her iki dükkandan birinin cep telefoncu olduğu dönemi hatırlıyorum ben. Yapay zeka alanında yaşanan bu hızlı gelişim, tam anlamıyla bir teknolojik furya haline dönüşmüş durumda. Her şirket, AI yeteneklerini abartarak sunuyor ve rakiplerinden bir adım öne geçmeye çalışıyor. Bu durum, gerçek inovasyondan çok, pazarlama odaklı bir yarışa dönüşüyor.
İşportacılığın modern hali
Sonuç olarak, Google I/O 2025’te gördüklerimiz, tarihin en eski pazarlama şekli olan işportacılığın modern teknoloji versiyonu olarak değerlendirmek mümkün. Tıpkı eskiden işportacıların “Gel vatandaş teknolojinin son ürünü burada!” çığlıkları gibi, bugün de teknoloji şirketleri “AI ile her şey mümkün!” sloganlarıyla pazarlama yapıyor.
İşportacılık, ürünün gerçek değerinden çok, satış anındaki heyecanla iş yapar. Müşteri ürünü aldıktan sonra ne kadar memnun kalacağı ikinci plandadır. Google I/O 2025’te izlediğimiz gösteriler de benzer bir mantıkla işliyor: Heyecan dalgası ve beklenti oluşturmak ve pazar payını korumak.
Gerçek şu ki, gösterilen teknolojilerin çoğu henüz tam olarak hazır değil. Sahne üzerindeki demolar, kontrolü ortamlarda, önceden hazırlanmış senaryolarla gerçekleştiriliyor. Gerçek kullanım koşullarında aynı performansı gösterebilecekleri ise büyük bir soru işareti.
Bu durumun en büyük zararı, teknolojiye olan güveni sarsmak. İnsanlar, sürekli abartılı vaatlere maruz kaldıkça, gerçek teknolojik ilerlemelere karşı da şüpheci hale geliyor. Bu da “innovation” sürecini olumsuz etkiliyor.
Google gibi teknoloji devlerinin, pazarlama furyasından çok, gerçek teknolojik değer üretmeye odaklanması gerekiyor. Aksi takdirde, yapay zeka alanındaki tüm bu heyecan, sadece geçici bir balon olarak kalabilir.
Netice itibarıyla Google I/O 2025, yapay zeka teknolojisinin ne kadar ileri gittiğini gösteren muhteşem bir etkinlikti. Ancak, tüm bu gösterişin arkasında, pazarlama furyasının da gizlendiği unutulmamalı. Gerçek teknolojik ilerleme ile pazarlama stratejileri arasındaki dengeyi korumak, hem şirketler hem de tüketiciler için kritik önem taşıyor.
Bu etkinlik bize şunu öğretmeli: Teknolojinin gerçek değeri, sahne üzerindeki gösterilerle değil, günlük hayatımızdaki pratik uygulamalarıyla ölçülmelidir. Ve bu ölçüm için de zamana ihtiyacımız var.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***