Türkiye’de yakından tanınan Yeşiller Partili Alman siyasetçi ve süresi sona ermekte olan koalisyon hükümetinin Kültür ve Medya Bakanı Claudia Roth, T24’den Cansu Çamlıbel’e konuştu.
Roth’un çözüm süreciyle ilgili değerlendirmeleri dikkat çekti:
Çamlıbel: Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’un size söylediği hususu biraz açabilir misiniz? İmamoğlu olayı öncesinde yani çok yakın zamana kadar dondurulmuş olan müzakereleri yeniden başlatmak için bir fırsat penceresi varmış. Doğru mu anladım?
Roth: Evet.
Çamlıbel: Ve şimdi bu olasılık masadan kalkmış durumda, öyle mi?
Roth: Bu koşullar altında, gerçekten hayal edilemez. Son zamanlarda olan biten her şey ortadayken bunu yapamazsınız. Ve bir nokta daha eklemek istiyorum. Tıpkı AB’nin bu koşullar altında hiçbir şey olmamış gibi Erdoğan’la el sıkışmaması gerektiği gibi, Kürt halkının da Erdoğan’ın Kürt girişiminin arkasındaki gerçek stratejiyi görmesini umuyorum. Ben bunu muhalefeti bölme girişimi olarak görüyorum.
Çamlıbel: Türkiye’deki Kürtlerin maruz bırakıldığı eşitsizliklere her zaman itiraz eden bir siyasetçi olduğunuz için, pek çok kimse Erdoğan hükümetinin bu son Öcalan girişimini memnuniyetle karşılayacağınızı varsayabilir. Ayrıca ben şahsen, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile DEM Parti heyeti arasındaki son toplantı hakkında da olumlu şeyler söylemenizi beklerdim. Nitekim DEM heyeti bu görüşmenin Öcalan tarafından PKK’nin tasfiyesi olarak ilan edilen hedefe doğru önemli bir aşama olduğunu duyurdu. Ancak siz Erdoğan’ın bu hamleyi muhalefeti bölmek için yaptığını ileri sürüyorsunuz. Neden böyle düşünüyorsunuz?
Roth: Çünkü bunun gerçekten bir barış süreci olduğundan emin değilim. Eğer bir barış süreci olsaydı, tüm siyasi tutuklular derhal serbest bırakılmalıydı ya da yarın hemen serbest bırakılmalılar. Ahmet Türk ve diğerleri derhal tekrar belediye başkanı olarak görevlerine dönmeli. Biliyorsunuz, demokratik olarak seçilen çok sayıda Kürt belediye başkanı görevlerinden alındı, hatta tutuklananlar oldu. Dolayısıyla ben diyorum ki; bu gerçekten bir barış süreciyse, bunu göstermenin hızlı ve basit yolları var. Bu kişilerin serbest bırakılması ve atanan kayyımların görevden alınması kuvvetli bir işaret olurdu. Selahattin Demirtaş neredeyse 9 yıldır hapiste. Bu tabloya bakınca, bu son hamlenin CHP adaylarına oy veren Kürtlerin desteğini bölmek için Erdoğan’ın devreye soktuğu bir oyun olmasından endişe ediyorum. Çünkü Kürt halkının bir CHP adayını desteklemesi durumunda, o CHP adayının oyların çoğunluğunu alacağını biliyor. Ama muhalefeti bölebilirse, belki yine de çoğunluğu elde edebilir. Ben onun böyle baktığını düşünüyorum.
Çamlıbel: Diyelim ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hesabı dediğiniz gibi böyle. Ama sonuçta Öcalan ve DEM Parti de bu projeye tam destek veriyor. Zaten çıkış noktası Öcalan’ın kendisiyle yapılan görüşmeler. Kendi kurduğu örgütün silah bırakmasını sağlamaya çalışması önemli bir adım değil mi? 19 Mart’ta yaşananlar sonrasında da Öcalan süreci tam da hükümetin arzu ettiği şekilde yönetmekten vazgeçmedi. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Roth: Öcalan’la hiç tanışmadım ve tanışmak da istemedim. Öcalan’ı hiç de desteklemedim. DEP’in, HADEP’in, BDP’nin… Yani DEM Parti öncüllerinin siyasi olarak kazanımlar elde etme ihtimali olan pek çok durumda İmralı Adası’dan tuhaf açıklamalar geldiğini izledik. Ve bu açıklamalar nihayetinde Kürt sorununun çözümüne hizmet etmedi. Bugün gerçekten bir barış süreci olsaydı ne kadar da iyi olurdu. Ama barış dediğiniz şey her şeyden önce demokrasiye dayanır. Barış demokrasi olmadan olmaz. Ve bugün Türkiye’de öğrencilere, gazetecilere, üniversitelere ve Ekrem İmamoğlu’na yapılan şey demokrasiyle izah edilemez.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***