Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2024 yılına ait Yaşam Memnuniyeti Araştırması’na göre Türkiye’de mutlu olan bireylerin oranı azaldı. Mutlu olduğunu beyan eden 18 ve üzeri yaştaki bireylerin oranı 2023 yılında yüzde 52,7 iken 2024 yılında 3,1 puan azalarak yüzde 49,6 oldu. Mutsuz olduğunu beyan eden bireylerin oranı ise 2023 yılında yüzde 13,7 iken 2024 yılında 0,8 puan artarak yüzde 14,5 olarak gerçekleşti.
TÜİK tarafından anketin yapılmaya başlandığı 2003 yılında Türkiye’de mutlu olduğunu belirtenlerin oranı yüzde 59,6’ydı.
Türkiye mutsuzlaşırken geleceğinden umutlu olanların oranı da 2024’te yüzde 67,1’den yüzde 64,3’e düştü.
Anketi yanıtlayanlara bir yıl sonrası için genel olarak yaşama ilişkin beklentileri de soruldu. Buna göre “daha iyi olacak” yanıtı verenlerin oranı, 2024’te yüzde 22,4’te kaldı.
Bu oran, en yüksek 2003 yılında yüzde 44,6 olarak ölçülmüştü. 2024’te katılımcıların yüzde 42,7’si bir yıl sonrası için “aynı olacak”, yüzde 27,8’i “daha kötü olacak”, yüzde 7,1’i “fikrim yok” yanıtı verdi.
“2016’dan itibaren ‘mutluyum’ diyenlerde bir düşüş var”
VOA Türkçe’ye verileri değerlendiren Sabancı Üniversitesi Psikoloji Programı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nebi Sümer, 2016 yılından sonra Türkiye’de mutlu olduğunu beyan edenlerde düşüş yaşandığına dikkat çekti.
Sümer, “2016’ya kadar inişli çıkışlı ama 2016’dan itibaren sistematik olarak ‘mutluyum’ diyenlerde bir düşüş var. Bu düşme uluslararası rakamlarla da aynı düzeyde gidiyor. Örneğin Birleşmiş Milletler’in yıllık mutluluk raporuna (World Happiness Report) baktığımızda da aynı durumu görüyoruz. 146 ülke arasında Türkiye’nin yeri 2016’larda 68-69’uncu sıralardayken 2022’de 112’ye kadar gerilemişti. Geçen sene 98’inci sıraya geldik” dedi.
TÜİK araştırmasında mutsuzluğun kaynaklarının paylaşılmadığını kaydeden Sümer, bu konuda gözlemlerini, “Ekonomideki kötüleşme, yüksek enflasyon ve 2021 yılından sonra özellikle gıda fiyatlarındaki artış belli bir neden. Mutsuzluğu ölçerken ekonomik olarak gruplara ayırdığımızda, en alt sosyoekonomik kümeyle en üst küme arasında gelir eşitsizliğinin çok açıldığını görüyoruz. Buna paralel olarak mutluluk düzeyindeki eşitsizlik de çok belirgin” diye aktardı.
“Ülkenin en önemli sorunu hayat pahalılığı”
Prof. Dr. Sümer, “TÜİK çok basit bir soruyla, kaba bir değerlendirmeyle mutluluğu ölçüyor, duyguları sormuyor. Bunları sorduğumuzda genellikle ‘mutsuzum’ diyenler mutsuzluğu uç noktalarda beyan ederken mutluyum diyenler mutluluk ölçeğinde duygusuna karşılık gelen orta noktalarda mutluluğunu beyan ediyorlar. Bunu çok önemli trend olarak gözlemliyoruz. Bu durum, ’mutluyum’ diyenlerin ne kadar mutlu olduğuna ilişkin bir soruyu gündeme getiriyor” ifadelerini kullandı.
Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü Öğretim Görevlisi sosyolog Dr. Hilal Arslan ise son 20 yılda Türkiye’nin geçirdiği dönüşümün toplumdaki mutluluk seviyesini etkilediği görüşünde.
Arslan, “Son 20 yıl bu ülkede ekonomik ve sosyal olarak çok ciddi ve hızlı dönüşümlerin olduğu bir dönem. Ülkenin genel olarak yaşam standartlarında 2013-2014 sonrasında, ekonomik ve siyasal belirsizlik yaşanıyor. Ekonomik kriz dönemlerinde geçinememe, temel ihtiyaçların karşılanamaması ve belli yaşam standartlarını sürdürememe, hem mutluluk oranlarındaki azalışı hem de mutsuzluk oranlarındaki artışı açıklıyor” dedi.
TÜİK, araştırmaya katılanlara ülkenin en önemli sorununu da sordu. 2024 yılında hayat pahalılığı yüzde 29,2 ile ilk sırada yer alırken, bunu yüzde 15,7 ile eğitim, yüzde 14 ile yoksulluk, yüzde 8,2 ile adalet ve hukuk sistemi, yüzde 6,4 ile terör, yüzde 5,5 ile işsizlik ve dış göç izledi.
“Evliler evli olmayanlardan daha mutlu”
TÜİK’e göre Türkiye’de kadınlar erkeklerden, yaşlılar gençlerden, evliler evli olmayanlardan, bir okul bitirmeyenler eğitimlilerden daha mutlu.
Mutlu olduğunu beyan eden erkeklerin oranı, yüzde 46,9 iken kadınlarda bu oran yüzde 52,3. Mutlu olan evli bireylerin oranı yüzde 52,5 iken evli olmayanlarda bu oran, yüzde 44.
Yaş gruplarına göre mutlu olanların oranı 18-24 yaş grubunda yüzde 51,8, 25-34 yaş grubunda yüzde 51, 35-44 yaş grubunda yüzde 47,9, 45-54 yaş grubunda yüzde 46,5, 55-64 yaş grubunda yüzde 47,5, 65 ve daha yukarı yaştaki bireylerdeyse yüzde 54,1 oldu.
2024 yılında bir okul bitirmeyen bireylerin yüzde 52,5’i mutlu olduğunu beyan ederken, ilkokul mezunları arasında yüzde 49,4’te, ilköğretim veya ortaokul mezunları arasında yüzde 50,2’de, lise ve dengi okul mezunları arasında yüzde 48,9’da, yükseköğretim mezunları arasında mutluluk oranı ise yüzde 49,1’de kaldı.
“Yaşla mutluluk arasındaki ilişkiye baktığımızda Türkiye’de dünyadaki trendin aksine bir eğilim sözkonusu”
Uzmanlar yaş, eğitim ve cinsiyete göre mutluluk seviyesindeki farkları, dünyadaki araştırmalarla uyumlu bulsa da Türkiye’nin dünyadan giderek ayrıştığını da söylüyorlar.
Prof. Dr. Sümer, “Mutluluk beyan edenler arasında kadın erkek farkı giderek kapanmaya başladı. Geçmiş dönemde kadınlar çok daha mutluydu. Farkın kapanması, genel mutsuzluğun da bir göstergesi” dedi.
Sosyolog Dr. Arslan ise Türkiye’de gençlerde ve yaşlılarda dünyadaki eğilimin aksine mutsuz olduğunu beyan edenlerin oranındaki artışa dikkat çekti.
Arslan, “Yaşla mutluluk arasında ‘U’ şeklinde bir ilişki vardır. Kişiler hayatlarına başladığı zaman çocukluk dönemlerinde mutludurlar, orta yaşa doğru kriz başlar, yaşlılıkta tekrar mutluluk hali gelir. Ancak Türkiye’de özellikle hem genç hem de yaşlı grupta, 2003’ten beri artan bir mutsuzluk var. 18-24 yaş aralığında 2003 yılında ‘mutsuzum’ diyenlerin oranı yüzde 7 iken, 2024’te bu oran yüzde 11,2’ye çıkmış. 65 yaş üstünde kendini mutsuz olarak ifade edenler 20 yıl öncesinde yüzde 8 civarındayken, bugün yüzde 14. Yaşla mutluluk arasındaki ilişkiye baktığımızda, dünyadaki trendin aksine bir eğilim sözkonusu” diye konuştu.
Gençlerin geleceğe yönelik güvensizliğinin mutsuzluk getirdiğini kaydeden Arslan, Türkiye’nin nüfusunun yaşlandığını çok geç fark etmesi nedeniyle buna yönelik önlemler almamasının, yaşlıları da başta bakım ve geçim sıkıntıları olmak üzere mutsuz eden birçok sorunla karşı karşıya bıraktığını söyledi.
“Kendisini mutluluk kaynağı görenlerin oranı arttı, eşini görenlerin oranı düştü”
Araştırmaya göre bireylerin mutluluk kaynağı çoğunlukla aileleri oldu. 2024 yılında en çok ailelerinin mutlu ettiğini belirtenlerin oranı, yüzde 72,9 olurken bunu sırasıyla, yüzde 13,2 ile çocukları, yüzde 4,2 ile kendisi, yüzde 3,4 ile eşi, yüzde 3 ile annesi/babası ve yüzde 1,9 ile torunları takip etti.
VOA Türkçe’ye konuşan Dr. Arslan, araştırmadaki mutluluk kaynaklarının geçmiş dönemle kıyaslandığında Türkiye’de evliliğin mutluluk getirdiği algısının da giderek sarsıldığı görüşünde.
2006 yılında eşini mutluluk kaynağı görenlerin oranının yüzde 9,4, kendisini mutluluk kaynağı görenlerin oranının yüzde 1,5 olduğunu hatırlatan Arslan, gelinen aşamada toplumda çarpıcı bir değişim yaşandığını söyledi.
Arslan, “Bu sene aile yılı ilan edildi. Gençlerin evlenmesi üzerine çok fazla vurgu yapılıyor. Fakat evliliğin mutluluk kaynağı olarak görülmesiyle ilgili, bu verilere biraz daha dikkatli bakmamız gerekiyor” diye konuştu.
TÜİK’e göre bireyleri en çok mutlu eden ise sağlıklı olmak. Bireylerin mutluluk kaynağı olan değerler incelendiğinde, kendilerini en çok sağlıklı olmanın mutlu ettiğini ifade edenlerin oranı, 2024 yılında yüzde 68,3 olurken bunu sırasıyla, yüzde 14,4 ile sevgi, yüzde 8,9 ile başarı, yüzde 6,4 ile para ve yüzde 1,8 ile iş takip etti.
“Kamu hizmetlerinden memnuniyet azaldı”
Araştırmada kamu hizmetlerinden memnuniyet düzeylerine de yer verildi. En yüksek memnuniyet oranı yüzde 72,1 ile asayiş hizmetlerinde ölçüldü.
Kamu hizmetlerinden memnuniyet düzeyleri incelendiğinde, bunu sırasıyla yüzde 67,4 ile ulaştırma, yüzde 63,2 ile sağlık, yüzde 58,8 ile Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), yüzde 55,9 ile adli ve yüzde 53,5 ile eğitim hizmetlerinden memnuniyet takip etti.
Kamu hizmetlerinin tamamında, memnun olduğunu söyleyenlerin oranı geçen yıla göre düştü.
TÜİK verilerine göre kamu hizmetlerinden memnuniyetin AK Parti’nin iktidarda olduğu yıllar içinde önce zirveyi görüp son dönemde gerilemesi dikkat çekiyor.
Kamu hizmetlerinden memnuniyet düzeyleri, 2007 yılında SGK’da yüzde 73,8’e, 2011’de sağlıkta yüzde 75,9’a ve asayişte yüzde 79,4’e, 2014’te eğitimde yüzde 69,7’ye kadar yükselmişti.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan akademisyenler, “kamu hizmetlerinden memnuniyetin azalmasının toplumda aidiyet ve güven krizine bağlı olarak mutsuzluğu arttırdığı” düşüncesinde.
Mutluluğu etkileyen en önemli faktörlerin kişilerin toplumdaki diğer kişilere ve kurumlara güveni olduğunu kaydeden Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nebi Sümer, “Güven azalmışsa tehdit algısı artıyor insanların. ‘Benim garantilerim var mı, haklarım var mı, özgürlüklerim yeterli mi’ soruları çok önemli. Özellikle özgür hissetme, uluslararası mutluluk ve iyilik hali araştırmalarına göre en önemli mutluluk kaynağı. Ancak adli hizmetlerde belirgin olarak düşüş var. Adli hizmetlerde ‘fikrim yok’ diyenler de en yüksek. Hem yıllar içerisinde güven azalmış durumda hem de fikrim yok diyenlerin cevap vermekten çekindiği şeklinde de yorumlanması lazım” dedi.
2020 yılında yüzde 60,4 ile en yüksek memnuniyetin ölçüldüğü adli hizmetlerden memnun olduğunu beyan edenlerin oranı 2024 yılında yüzde 55,9’a geriledi. Adli hizmetlerden memnuniyet sorusuna ‘fikrim yok’ diyenlerin oranıysa, yüzde 17,9 ile diğer hizmetlere aynı yanıtı verenler arasında en yüksek.
“Hem bireysel hem de toplumsal olarak bir güven krizi yaşıyoruz”
Sosyolog Dr. Hilal Arslan da Bolu’da yaşanan otel yangını faciasını hatırlatarak son dönemde kurumsal olarak alınan tedbirlerle ilgili toplumda ciddi güvensizlik yaşandığını kaydetti.
Arslan, “Bugüne kadar irili ufaklı bir sürü afet karşısında hem bireysel hem de toplumsal olarak bir güven krizi yaşıyoruz. Bu, haliyle mutsuzluğa da direkt yansıyor. Aynı zamanda geleceğini öngörme, güvende hissetme meselesine direkt yansıyor” dedi.
Arslan, “bireylerin yaşadığı çevrede gece yalnız yürürken kendini güvende hissetme durumu” ve “bireylerin kendini evinde yalnızken güvende hissetme durumu”nda bir önceki yıla kıyasla güvenin azaldığını da sözlerine ekledi.
Buna göre, 2024 yılında bir önceki yıla göre kendini evinde yalnızken güvende hissettiğini beyan edenlerin oranı erkeklerde yüzde 23,3’ten yüzde 19,6’ya, kadınlardaysa yüzde 17’den yüzde 12,7’ye geriledi.
Yaşadığı çevrede gece yalnız yürürken kendini güvende hissettiğini belirtenlerin oranıysa erkeklerde yüzde 14,6’dan yüzde 10,8’e, kadınlarda ise yüzde 8,2’den yüzde 4,7’e düştü.