Gazeteci Nevşin Mengü, geçen Cumartesi günü evinde gözaltına alındıktan sonra İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği tarafından “yurtdışı çıkış yasağı” içeren adli kontrol kararıyla serbest bırakıldı.
767 bin abonesiyle Youtube üzerinde Türkiye’nin en çok takip edilen kadın gazetecisi olan Mengü’ye Cuma günü kendi kanalında PYD Eş Başkanı Salih Müslim’i yayına çıkardığı için “suçu ve suçluyu övmek” ve “terör örgütü propagandası yapmak” suçlaması yöneltildi.
Mengü hem savcılıkta hem de mahkemede bu iddiaları reddetti.
Yayından 20 dakika sonra Salih Müslim röportajını silen Mengü: “Olur böyle şeyler”
Geçen hafta boyunca Suriye’nin İdlib, Halep, Humus, Hama ve Şam gibi kentlerine giderek izlenimlerini sosyal medya hesaplarından ve Youtube kanalı üzerinden paylaşan Mengü, Salih Müslim’le yaptığı röportajı “TCK uyarınca bu röportajın suç ve suçluyu övmek kapsamına girebileceği konusunda hukukçu arkadaşlardan uyarı aldım. Bu nedenle söz konusu röportajı kaldırdım. Yanlış anlaşılmaların önüne geçmek isterim” diyerek 20 dakika içinde silmişti.
Mengü, adli kontrol kararından bir gün sonra yine Youtube sayfasında canlı yayınlanan programında sosyal medyadan kendisine verilen desteğe teşekkür ettikten sonra kısa bir değerlendirmede bulundu.
Geçen ay 7 milyon 789 izlemeyle Youtube’da en çok takip edilen kadın gazeteci olan Mengü, “Olur böyle şeyler. Malum yayıncılık böyle zaman zaman. Çok da şey etmemek lazım. Biz işimize bakalım yolumuza bakalım tavrındayım arkadaşlar” dedi.
Avukat Ersöz: “Karara itiraz edeceğiz”
Mengü’nün avukatlarından Hüseyin Ersöz ise adli kontrol kararına bu hafta içinde itiraz etmek için hazırlıklarının sürdüğünü söyledi.
VOA Türkçe’nin konuştuğu Avukat Ersöz, Nevşin Mengü’nün 20 yıla yakın meslek hayatı olan bir gazeteci olduğunu belirterek, şunları söyledi:
“Türkiye’de ve dünyada birçok kişiyle röportaj yaptı. Savcılık ifadesinde de bunları aktardı. Salih Müslim’in telefonu Çözüm Süreci’nde kendisiyle röportaj yaptığı için var. Birinden edinmedi. Orada da ‘YPG içindeki PKK unsurları temizlenmeli açıklaması yapılınca, Müslim de Türkiye ile temas kurmak istiyoruz ifadelerini kullanınca bu konjonktürde onunla konuşmanın doğru olacağını düşündüm. Yaptığım şey gazetecilik faaliyetidir, kimseden emir ve talimat almadım. Kaldı ki Suriye’deyken Colani ile görüşmek için başvurdum ben döndükten bir gün sonra bir başka meslektaşım bu röportajı gerçekleştirdi’ dedi. Yurtdışında da gazetecilik faaliyeti gösteren bir gazeteciye böyle bir adli kontrol tedbiri uygulanmamalıydı. Mesleki kariyeri ortadadır. Bu karara bu hafta içinde itiraz edeceğiz.”
Önderoğlu: “Mengü’nün gösterdiği ‘duyarlılığa’ rağmen gözaltına alınmış olması endişe kaynağı”
12 Aralık’ta yayınladığı 2024 Yılı Bilanço’sunda Türkiye’de gazetecilere yönelik tutuklamanın yerini “adli kontrol ve online sansür” uygulamalarının aldığını vurgulayan RSF’nin (Sınır Tanımayan Gazeteciler) Türkiye Temsilcisi ve Bianet’in medya özgürlüğü raportörü Erol Önderoğlu, haftasonu yaşananların Türkiye’de gazeteciliğin nasıl bir prangaya vurulmak istendiğini gösterdiğini ifade etti.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Önderoğlu, “Nevşin Mengü gibi deneyimli bir gazetecinin yaptığı bir röportajı aldığı dostane uyarılar ya da avukatların uyarısıyla geri çekmiş olmasının bu olayın belli başına endişe kaynağı oluşturduğunu söylemek isterim” dedi.
Önderoğlu, Mengü’nün suça meyletmiş görünmemek için, suç ve suçlu ile herhangi bir bağlantısı kalmaması için gösterdiği onca “duyarlılığa” rağmen gözaltına alınmış olmasının endişe kaynağı olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:
“Gazetecileri gözaltına alma argümanlarının bu kadar genişlik gösterdiği bir dönem hatırlamıyorum. Artık başsavcılıklar kimi gazetecilerin gözaltına alınırken devletin milli menfaatleri aleyhinde içerikleri işaret edebiliyorlar. Nevşin Mengü’nün zihninde yer almasa da başka gazetecilerin yakın zamanda Tolga Şardan, Sedef Kabaş, Merdan Yanardağ, Furkan Karabay’ın aynı şekilde bir sabah gözaltına alınıp tutuklandıkları akıllara gelecektir. Zira akıllarda gazeteciler ne kadar bilinir olurlarsa olsunlar gözaltına alınıp haftalarca bazen birkaç ay hapiste tutulabildikleri de var. Türkiye’de gazeteciliğe çok boyutlu bir pranga faaliyeti var.”
“Bu mesajın gerisinde ‘resmi mesajı destekleyecek gazetecilik yapıyorsanız yapın yoksa ensenizdeyiz’ deniyor”
Nevşin Mengü’nün sildiği röportajında konuk almasının kamu yararı taşıyan bir gazetecilik faaliyeti olduğunu belirten Erol Önderoğlu, online sansürünün de günlük bir sorun haline geldiğini dile getirdi.
RSF Türkiye Temsilcisi, “Bugün adı bilinen bilinmeyen onlarca gazeteci haftada bir ya da iki defa karakollara gidip imza vermek durumunda kalabiliyor. Bir kısmı yurtdışı yasağı dolayısıyla pasaportlara tahdit konularak salınabiliyorlar. Gazeteciler hakkında soruşturma açıldığı andan itibaren aynı bir suçlu gibi muamele görüyor. Nevşin Mengü, Suriye’nin bir Kürt temsilcisi ile ilgili röportaj yapıyorsa bunun bir kamu yararı var. Ancak etrafımızda devamlı kırmızı çizgiler olduğu andan itibaren bizim kamu yararı adına bu ihtiyaca karşı vermemiz imkansızlaşıyor. Bu mesajın gerisinde de ‘resmi mesajı destekleyecek gazetecilik yapıyorsanız yapın yoksa ensenizdeyiz’ deniyor. Gazeteciliğin meşruiyeti konusunda Türkiye’de ciddi bir aşınma var. Kaldı ki online sansür günlük bir sorun haline geldi” değerlendirmesinde bulundu.
TGC Genel Sekreteri Güneş: “İktidarın hoşuna gitmeyen her haberde gazetecilerin gözaltına alınması hukuka uygun değil”
Türkiye Gazetecileri Cemiyeti (TGC) de her gün gazetecileri gözaltına almak ve tutuklamak amacıyla yeni bir suç tarif edildiğini ve bu durumun yalnız Basın Kanunu’na değil aynı zamanda Anayasa’ya da aykırı olduğunu ifade etti.
VOA Türkçe’nin konuştuğu TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, gazetecinin mesleği gereği gündemdeki olaylarla ilgili konunun tüm taraflarıyla röportaj yapabileceğini belirterek, şunları dile getirdi:
“Bir röportajla ilgili olarak bir itiraz varsa bu konuda tekzip yayınlanabilir, dava açılabilir. Ancak iktidarın hoşuna gitmeyen her haber ya da röportajda gazetecilerin gözaltına alınmasının, tutuklanmasının hukuka uygun olmadığını düşünüyoruz. İstikrar ve güven dediğimiz kavramlar ancak basın, düşünce, ifade özgürlüğünün sağlanması, haberin serbest dolaşımı ve gazetecilerin görevlerini yapmasıyla mümkündür. Basının görevinin halkın haber alma hakkından doğduğunu, aksi halde kamunun gözü kulağı olma görevini yerine getiremeyeceğini bir kez daha ısrarla kamuoyuna hatırlatıyoruz.”