Siyaset bilimci, yazar Mümtaz’er Türköne, Ankara’dan PKK lideri Abdullah Öcalan’a yönelik gelen “örgütün lağvedildiğini açıkla” çağrılarına ilişkin “Kandil bu sözü dinler mi?” tartışmalarına ilişkin yorumda bulundu. Öcalan’dan gelen mesajların bir uzlaşmanın sağlandığını gösterdiğini savunan Türköne, “Artık söz de inisiyatif de Öcalan’da ve 2013-15 döneminden çok farklı bir rol üstleneceği için önü açık. ‘PKK, Öcalan’ın sözünü dinler mi?’ sorusu gereksiz; çünkü bu sefer PKK’nın Öcalan’ın sağlayacağı uzlaşmaya ihtiyacı var; bu yüzden onun sözünden dışarı çıkamayacaklar” ifadelerini kullandı.
“PKK’nın kendi çıkarlarına uygun bir çözüm bulabilmek için Öcalan’a ihtiyacı var” diyen Türköne, “Devlet ise, Öcalan üzerinden, köşeye sıkışan kediye bir çıkış imkânı verecek, ortalığı dağıtmasına, yani kan dökmesine engel olacak” değerlendirmesini yaptı.
Öcalan’a “umut hakkı” tanıyan kanun değişikliğinin Meclis’in gündemine geleceğini belirten Türköne, “Öcalan, muhtemelen Ankara’da bahçe içinde müstakil bir evde yeni düzenine kavuşacak. Şimdiden İmralı’da iletişim ve ziyaret imkânlarının çok arttığını tahmin edebiliriz” iddiasında bulundu.
“Suriye, dolayısıyla göçmen sorunu, Çözüm Süreci’nin sağlayacağı rahatlama iktidara yeni bir dönem kazandırır mı?” sorusunu da yönelten Türköne, şöyle devam etti:
“Bu tür zorlu adımların yol açacağı yol kazalarını da dikkate alarak, asıl ekonomik krize odaklanmanız gerekecek. Önümüzde sıcak bir anayasa gündemi var. İktidar eline geçirdiği avantajı anayasa gündemi ile taçlandırmak istiyor. Bu kadar keskin bir ekonomik kriz şartlarında referandumu kazanma ihtimalleri hiç yok. Sırada seçim gündemi var. Ekonomik kriz üzerinden bu gündeme odaklanacağız.”
Mümtaz’er Türköne’nin Turkish Post’ta yer alan yazısının tamamı şöyle:
“Bahçeli’nin DEM Grup Başkanvekillerinin elini sıkmasından hemen sonra, 10 Ekim’de yazdığım yazının başlığını “Hayırlı olsun: Çözüm Süreci yeniden başladı” diye atmış ve bu sürecin Suriye’deki gelişmelere bağlı ilerleyeceğini söylemiştim. Sonra da Öcalan’ın iki-üç ay içinde serbest kalacağını haber vermiştim. Çok şey söyledim ve yazdım. Takip ettiğim ana damar Suriye’deki gelişmelerdi ve ısrarla Çözüm Süreci’nin ona bağlı ilerleyeceğini vurguladım. Türkiye bölge dinamiklerini, beklentilerin çok ama çok üzerinde kontrolü altına aldı. Neredeyse bölgenin tek oyun kurucusu ve aktörü haline geldi. Demek ki Çözüm Süreci’nin önü de sonuna kadar açık.
Çok şey değişecek. Bölgesel ve küresel birçok aktör istemese de değişmek zorunda kalacak.
Suriye’deki problemin çözümü yeteri kadar açık şekilde tarafların önüne kondu. Cezire’deki Kürtlerin inisiyatifindeki SDG, ama doğrudan PYNK’nın ana aktörü olan PYD, yani PKK kendini lağvedecek. Bölge, üniter yapı içinde Şam’a entegre olacak. Elindeki silahlı güç, Şam Yönetiminin koyduğu kurallar ve statü ile merkezî ordunun bir parçası haline gelecek. ABD’nin aracılığı, YPG lideri Mazlum Abdi’nin panik içinde sürekli çıtayı düşürmesine rağmen işe yaramayacak. PKK’nın mevcut Politbürosu da, Cezire konusunda ısrardan vazgeçmeye hazırlar. Cemil Bayık, PKK’nın bölgeyi terkedeceğini söylüyor.
Sebep çok açık. Yeni Suriye’de o bölgeyi muhafaza edip yönetmek artık PYD için imkân dahilinde değil. Türkiye ve Şam yönetimi ile tırmandıracakları bir silahlı gerilimden üstünlük sağlayarak çıkamazlar. Direnseler nereye kadar? Barzani, Türkiye ve Şam yönetimi arasında bir üçgene sıkışan PYD’nin dünyaya bir çıkış kapısı yok, dolayısıyla lojistik bağlantıları olmayacak.
Öcalan’ın sözü geçer akçe mi?
İmralı’nın tam da bu evreye rast getirilen mesajları, zaten uzlaşmanın sağlandığını gösteriyor. Artık söz de inisiyatif de Öcalan’da ve 2013-15 döneminden çok farklı bir rol üstleneceği için önü açık. “PKK, Öcalan’ın sözünü dinler mi?” sorusu gereksiz; çünkü bu sefer PKK’nın Öcalan’ın sağlayacağı uzlaşmaya ihtiyacı var; bu yüzden onun sözünden dışarı çıkamayacaklar. 25 yıldır enterne edilmiş vaziyette yaşayan Öcalan da objektif şartların kendi örgütü karşısında elini güçlendirdiğinin farkında.
PKK’nın kendi çıkarlarına uygun bir çözüm bulabilmek için Öcalan’a ihtiyacı var. Devlet ise, Öcalan üzerinden, köşeye sıkışan kediye bir çıkış imkânı verecek, ortalığı dağıtmasına, yani kan dökmesine engel olacak.
‘ÖCALAN MÜSTAKİL BİR EVDE YENİ DÜZENİNE KAVUŞACAK’
Bunun için “umut hakkı” tanıyan kanun değişikliği Meclis’in gündemine gelecek. Öcalan, muhtemelen Ankara’da bahçe içinde müstakil bir evde yeni düzenine kavuşacak. Şimdiden İmralı’da iletişim ve ziyaret imkânlarının çok arttığını tahmin edebiliriz.
Karşılığında 40 yıllık PKK isyanı sona erecek.
Bembeyaz bir sayfa açılacak.
Elbette kontrol edilemeyen marjinal terör grupları baş kaldırabilir. Varlıklarını kanıtlamak için kan dökmeye niyetlenebilirler. Ona da yol kazası denecek.
Türkiye ne kazanacak?
Türkiye, uzunca bir süre terör sorununu çözmüş olacak.
Yumuşak karnını muhafazaya aldıktan sonra Türkiye’nin Avrupa ve ABD ile ilişkilerinin hızla gelişeceğini kestirebilirsiniz. Terörle mücadele gölgesinde kalan birçok sorun, vize muafiyeti, hizmet sektöründe gümrük birliğinin genişlemesi gibi sorunlar daha kolay çözülecek. İnsan hakları ihlalleri konusundaki kırık notlarımızı düzeltmek için önümüze yeni bir fırsat çıkmış olacak. Demokrasi ve özgürlükler konusunda, terör bahanesi olmadan hukuk dışı uygulamalar nasıl savunulabilir? Mecburen hukuka dönüşü hep birlikte tecrübe edeceğiz.
Asıl önemlisi demokrasimiz yeni bir merhaleye geçecek. Kürt sorununun çözümü, demokrasinin ve özgürlüklerin sınırlarının en kestirme yoldan genişlemesi anlamına gelecek.
Türkiye bu kazanımlarını, rol model olarak bölge ülkelerine ihraç edecek. Doğrudan halkın rızasına dayanan, farklı çıkar ve kimlik grupları arasındaki anlaşmazlıkları uzlaşarak çözen bir Orta Doğu bölgesi bağrından mucizeler çıkartabilir. En kestirme sonuç ise ekonomik refah artışı olacak.
Serbest Görüş:
Sonuç?
Normal şartlar altında beklenen sonucun bir erken seçim olması gerekir. Bölgede bu kadar büyük sarsıntılar, Türkiye kazançlı çıksa da mevcut iktidarın sonunu getirir.Beyaz sayfanın her alanda yeni başlangıçlara ihtiyacı olur.
Bu sonucu tayin edecek olan ise Muhalefetin izlediği yol ve yöntem olacak. Şu anki tablo umutsuz. Sabırla olan biteni kavramalarını ve uygun politikaları üretmelerini beklememiz gerekir.
Suriyeli göçmenlerin kahir ekseriyetinin 6 ay ile bir yıl arasına yayılacak geri dönüşleri, ekonomide rahatlama sağlamayacak. Ekonomik kriz hala iktidarın kontrolünde değil, tünelin ucunda ışık gören kimse yok.
Suriye, dolayısıyla göçmen sorunu, Çözüm Süreci’nin sağlayacağı rahatlama iktidara yeni bir dönem kazandırır mı? Bu tür zorlu adımların yol açacağı yol kazalarını da dikkate alarak, asıl ekonomik krize odaklanmanız gerekecek.
Önümüzde sıcak bir anayasa gündemi var. İktidar eline geçirdiği avantajı anayasa gündemi ile taçlandırmak istiyor. Bu kadar keskin bir ekonomik kriz şartlarında referandumu kazanma ihtimalleri hiç yok.
Sırada seçim gündemi var. Ekonomik kriz üzerinden bu gündeme odaklanacağız.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***