M. AHMET KARABAY | HABER İNCELEME
Sağlıkta yaşanan ve “Yenidoğan Çetesi” diye anılan skandalın boyutlarının büyümemesi için iktidar cenahı elinden geleni yapıyor. Oysa sağlıkta yaşananlar ne öldüğü söylenen 12 çocuk, ne skandala karıştığı gerekçesiyle tutuklanan 22 kişi, ne de kamuoyuna yansıyan 19 hastaneyle sınırlı. Olay çok daha vahim ve kapsamlı.
Sağlık sektöründeki skandal bir haftayı aşkın süredir geniş kesimlerin gündeminde. Oysa sektörde ve bir şekilde yolu hastaneye düşen hemen herkesin bildiği bir gerçekti. Avcılar-Silivri ekseninde, aralarında doktorların, hemşirelerin, 112 görevlilerinin, hastane yöneticilerinin de bulunduğu çete bir tezgâh kurmuş. Çok sayıda bebek, bu çete tarafından tıbbi bir gereklilik yokken anlaşma yapılmış özel hastanelerin yenidoğan yoğun bakım ünitelerine yönlendiriliyor.
Çete, kurduğu sistemle çocuk başına Sosyal Güvenlik Sisteminden (SGK) günlük 8 bin TL ve ailelerden yüklü miktarlarda para tahsil ederken, sağlıklı bebeklerin bir kısmının yoğun bakım ünitelerinde hayatını kaybettiği veya sakat kaldığı iddia ediliyor.
Skandal, bir ailenin 27 Mart 2023 tarihinde CİMER’e başvurmasıyla ortaya çıkıyor. Cumhurbaşkanlığı’nın ihbarı 21 Mayıs’ta Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne gönderiyor. Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nca soruşturma başlatıldığı bilgisi kamuoyuna aktarılıyor.
Hazırlanan dosyadan öğrenildiğine göre çetenin başında yenidoğan uzmanı Medisense Sağlık Hizmetleri adlı şirketin sahibi Dr. Fırat Sarı var. Diğer kilit isimler ise polis Murat Mantuş ve kendini İçişleri Bakanlığı müfettişi olarak tanıtan Mustafa Kemal Zengin.
CİMER, ORMAN YANGINLARINDA KULLANILAN YÖNTEMİ UYGULADI
Sağlık sektöründe hastaneye yolu düşenlerin bir tür rehine gibi kullanılıp hem devletin hem de hasta yakınlarının soyulduğu yıllardan bu yana biliniyor. Buna ilişkin konvansiyonel medyada ya da sosyal medyada her gün binlerce bilgi yer alıyor.
Ancak muhalif kesimde yazıldığı için dikkate alan olmuyor. İhbar kabul edilmesi gereken bilgilere rastlayanlar ise aldıkları talimat doğrultusunda görmezden geliyor. CİMER, konu artık üstü örtülemeyecek boyuta ulaştığı için ve buradan kendilerine bir kahramanlık payesi çıkarmak için harekete geçti. Oysa yapılan ormancı taktiği.
Malum orman yangını çıktığında uygulanan temel bir yöntem vardır. Ormanın daha geniş bir alana yayılmaması için yangın söndürme ekibinin bir bölümü yangına belli bir mesafe öteden hızla kesime başlayarak ağaçsız bir alan oluştururlar. Amaç, yangını bu ağaçsız alanda kontrol altına alıp ormanın kalan kısmına ulaşmasını engellemek.
Benzeri bir Batı ülkesinde ortaya çıksa bırakın Sağlık Bakanını, hükümeti götürecek bir skandal bu. Bu olay Japonya’da olsa Sağlık, Çalışma ve Refah Bakanı Katsunobu Katō, Başbakan Shigeru Tshiba’nın istifa etmesini istemesini beklemeden harakiri yapıp görevine değil, hayatına son verirdi.
Bebek Çetesi skandalında üç bakanın adı geçiyor. Mehmet Müezzinoğlu ve eski Sağlık Bakanı Fahrattin Koca, skandalın ortasında yer alan (sırasıyla) Avcılar Hospital’ın ve Medipol hastanelerinin sahibi. Halen bakanlık koltuğunda oturan Kemal Memişoğlu ise olayların yaşandığı tarihte İstanbul İl Sağlık Müdürü. Pisliğe bulaşanlar art arda ekrana çıkıp vatan, millet, bayrak, ezan edebiyatı yapıp işin içinden sıyrılmaya çalışıyor.
SGK’yı ve aileleri soymak için bebeklerin öldürüldüğü dönemin İstanbul İl Sağlık Müdürü, bugünün ise Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, dün medya karşısına çıktı ve olayın üzerine nasıl gittiklerini belirterek Beştepe Sarayı ile birlikte olayın kahramanı olmaya çalıştı. Mehmet Müezzinoğlu, “vicdanım rahat” deyip işin içinden sıyrılacağını sandı.
Fahrettin Koca ise PR ekibini ve kendine sadık gazeteciler aracılığıyla skandalı, Memişoğlu’nun üzerine yıkmaya çalışıyor. Memişoğlu ise bakanlıktan sorunlu ayrılan Fahrettin Koca’nın asıl sorumlu olduğunu ortaya koyma peşinde.
Oysa cevap A veya B şıkkı değil. Doğru cevap HEPSİ olması gerekiyor. Skandalın evveliyatını bırakalım. CİMER’in devreye girdiği tarih esas alınsa bile gerekenin yapılmadığı ortada. Skandalda yer alan hastanelere daha iki gün öncesine kadar hasta sevke dilmeye devam etti.
Kapatılan hastanelerin başka şubeleri var. Sadece olayın yaşandığı şube kapatıldı. Kolan Hastanesi’nin 6, Şafak Hastanesi’nin 5 şubesi var. Bir şubede para için devleti soyan, bebekleri ölüme gönderen bir patron, diğer şubelerde tıp etiğine uymuş mudur acaba?
HER ALANDA ÇÖKÜŞ
Yenidoğan bebek çetesinin önde gelen isimlerinin siyasiler, bürokratlar, müsteşarlarla boy boy görüntüleri var. Bunlar nezdinde itibar görüyorlar. Bürokrat ve siyasetteki bu hızlı çöküş, 17-25 Aralık hırsızlık ve rüşvet operasyonlarının ceza yerine ödüllendirilmiş olmasından kaynaklanıyor.
17-25 Aralık operasyonlarıyla devletteki liyakatli kadrolar tasfiye edildi. Çok basit bir soru. Türkiye 10 yıl önce mi daha güvenli, daha yaşanabilir, daha müreffeh idi? Bakanlara, devletin parasını çalanlara operasyon yapıp yargı karşısına çıkarmaya çalışan polis ve yargı mensuplarının yerini şimdi rüşvet çarkının birer parçası olan isimler almış durumda.
METROBÜSTE DOĞUM DAHA GÜVENLİ
Yenidoğan bebek çetesinin ortaya çıktığı günlerde İstanbul’da, bir kadın metrobüste doğum yaptı. Cemal Mete, taksi bulamayınca hamile eşi Hanife Mete’yi metrobüsle hastaneye götürmeye çalıştığı sırada doğum süreci başladı.
Metrobüs şoförü yolcuları başka araçlara aktardı ve ambulansa haber verdi. Ancak sağlık ekibi gelinceye kadar doğum gerçekleşti. Cemal Mete, doğumu gerçekleştirdi. “Yılmaz” ismini verdikleri çocuğu sağlıklı bir şekilde kucaklarına aldılar.
Sağlık sistemi, devletin çürümüşlüğünü ortaya çıkaran alanların en başında yer alıyor. Sadece devlet ve aileler yenidoğan bebekler üzerinden soyulmuyor. Sağlığa konu olan her alanda büyük bir soygun var.
Bu skandal, sağlık turizminde iddialı bir konuma gelmeye çalışan Türkiye’nin önünü kesecek. Avrupa’dan gelen hastalar, artık Türkiye’ye gelirken iki kez düşünecek.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***